Nuran YILDIZ

GERİLİM FİLMİ İZLİYORUM, KONSANTRASYONUMU BOZMAYIN!

----- 23.10.2009 - 00:01 -----

Diyor ki okurlarım “neden bu olup bitenler üzerine yazmıyorsun?” Olup bitenlerden kasıtları teröristlerin ülke içerisinde hepimizden daha serbest dolaşır halleri.

Cumhuriyet Bayramı yerine “teslimiyet bayramı”nı kutlamaya ramak kalmış halimizi de kastediyor olmalılar.

Neden bunlar hakkında yazmıyor muşum? Siz gerilim filmi izlerken aynı anda mektup da yazabilir misiniz?

Ya da pür dikkat filmin içinde kaybolmuş, katilin soluğunu adeta ensenizde hissederken biri sizi dürtse ne yaparsınız?

Benimki tam o hal…

Son haftalardaki ülkem siyasetinde olup bitene bakarken bir gerilim filminin tam ortasında buluyorum kendimi.

Gerilim ama ne gerilim! Alfred Hitckok eline su dökemez bu filmi yapanların. Wes Craven’in “Elm Sokağı Kabusu” desem o bile demode kalır. Fredy her yerde.

Üstelik bizim gerilim filminde Fredy kim? Senarist-yönetmen Craven rolü kimde? Orası epeyce karışık.

Beni o kısmı da pek ilgilendirmiyor zaten.

Başrolde kim var o da karışık. Kimi İmralı’daki diyor, ortada dolaşan İmralı’dakinin ruhu. Kimi Başbakan Erdoğan esas oğlan diyor. İyi de kötü ruh onun içine girdi mi, girecek mi, bir merak ki sormayın.

Baykal’la Bahçeli tipik korku filmlerinin pek bilmiş uyarıcı profesörleri gibi duruyor.

Ortalık darmadağın. Sokaklar karanlık. Herkes panikte. Yanımdakilere “çekirdeği uzat” diyorum, gerilimden tırnaklarımı yiyip bitirmişim. Dirseği böbreğime yiyorum. Patlamış mısırdan o an vazgeçiyorum.

Kanepenin üstünde, battaniyeyi burnuma kadar çekmiş, nefesimi tutmuşum. Siz de tutturmuş “çekirdeği versene” tarzında “bu konuları ne diye yorumlamıyorsun” diye soruyorsunuz. Sırası mı şimdi? Filmin sonunu meraktan neredeyse gebereceğim..

ADAM ÇOK YAKIŞIKLIYDI ÇOK AMA…

Roma uçağı. Uçağın en şişman, en ter kokan, en geveze, en itici yolcusunu yanına çekmekten usanmış ben 6A’da oturuyorum. 6B’de arkadaşım oturuyor. 6C boş.

Arkadaşıma “orası senin sorunun artık” diyorum, “arada sen varsın ya beni ilgilendirmiyor oraya kimin oturduğu.”

Bütün şişmanlar, ter kokanlar, gevezeler, iticiler yanımızdan geçip gittiler. Hayret onlardan hiçbiri yanımıza oturmadı.

Derken… Uçağın en hoş, civarın en yakışıklı adamı geldi, 6C’ye oturdu! Hayret ki ne hayret! Yakışıklı adamla benim konuşmaya başlamamız 2 dakikayı bile bulmadı. Kendisi Türk ama İtalya’da çalışıyormuş. Benim nemrut, dış dünyaya ilişkisiz yolculuk tavrımı iyi bilen, uçaktaki yabaniliğimi ezberlemiş ortada oturan arkadaşım, abuk sosyalleşme halime dehşet içinde bakıyor. Gözleri faltaşı, elindeki kitaba yoğunlaşmaya çalışıyor.

Bizdeki muhabbeti görmeniz lazım. Niyetim kötü değil. Gerçekten. Olsa iyi olurdu ama adamın parmağında dünyanın en büyük alyansı var. Neredeyse benim, arkadaşımın, uçaktaki herkesin gözüne girecek.

“Eşiniz İtalyan mı?” diye soruyorum. Yanıt “Ben evli değilim” oluyor. “Peki bu yüzük?” diyecek oluyorum, yanıtı “Bizim evlenmemiz pek mümkün değil” oluyor. Arkadaşım elindeki kitabı pat diye kapatıp sohbetin içine tepetaklak dalmasın mı?

Aklımdan “Kadın hasta mı?”, “Ailesi mi sorun çıkarıyor?” gibi sıradan cümleler geçiyor. Lütfen adamın yanıtı bu iki sıradan gerekçeden biri olsun ama üçüncüsü olmasın diyorum ki yanıt üçüncüsü çıkıyor!

“Biz” diyor adam, “eşcinseliz!” İnanmak istemiyorum! Arkadaşım elindeki kitabı fırlatırcasına atıp adamı okumaya geçiyor.

“Kocam ve ben” diyor o yakışıklı mı yakışıklı ama asla feminen bir tarzı olmayan adam, “kocam ve ben birbirimize çok aşığız!”

Kocası Frederico’nun fotoğrafını gösteriyor bize. Ağzımız açık birbirimize bakıyoruz. Fotoğraftaki adam yanımızdaki adamdan çok daha yakışıklı. Nefes kesici. Bak bak bitmiyor. Nasıl oluyor da bu kadar erkeksi ve yakışıklı iki adam kadınları değil de birbirini seçiyor?

Anlatıyor da anlatıyor. Aşık olma halini, aldatılma acısını, ilişkisini hepsini. “Dur” demesek yatakta olup biteni bile anlatacak.. O kadar açık yani…

Sonra can alıcı yere gelip “geçen hafta kocam beni aldattı” derken gözleri doluyor. Bizim kafa yapısı güya normal ya ağzımızdan şu soru çıkıyor: “Başka bir kadınla mı?”

“Yok canım, o da bir erkek..”

Roma’ya kadar ben ona ilişki yönetimi konusunda danışmanlık yapıyorum. Kelin ilacı olsa…

AKLIMDA KALAN

NTV’nin yaşayarak öğrenme hali: Oldu mu şimdi? Daha düne kadar Taraf Gazetesi gerçekliği tartışmalı gizli belgeleri yazıyor, NTV de haberini yapmıyor muydu? NTV, Taraf’a bir tür doğruluğu ve güvenilirliği test edilip onaylanmış haber kaynağı muamelesi yaparken iyiydi de şimdi mi kötü oldu? Efendim Taraf, Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopterinin düşmesi sırasında Yazıcıoğlu’nun cep telefonu NTV’den bilmem kaç kez arandığını yazmış. Yetinmemiş acaba suikastten öldüyse, NTV’nin santrali bunda kullanılmış olabilir miymiş demeye getirmiş. Taraf’ın habercilik anlayışı başkalarına zarar verirken, zan altında bırakırken iyiydi de, zarar NTV’ye olunca mı kötü ve güvenilmez oldu? Sormak lazım.