Nuran YILDIZ

ZİHİNLERİNİZE MUKAYYET OLUN…

----- 30.10.2009 - 00:01 -----

Yanda kapağını gördüğünüz kitabım özünde “yeni savaş alanları insanların zihinleridir” der. Son günlerde bu saptama hiç aklımdan çıkmıyor.

Çarşamba akşamı Kanal 24’te bir tartışma programı izliyorum. Programı TSK’dan zılgıtı (maalesef) yemiş olan Mustafa Karaalioğlu yönetiyor. Konuklardan biri TSK ile yıldızı hiç barışmayan Avni Özgürel, diğeri programın vicdanı olarak konumlandırılmış Oktay Ekşi. Biri daha var ama kim olduğunu çıkaramadım. Söyledikleri de kim olduğunu önemsetecek türden değildi.

Konu TSK ve meşhur ıslak imzalı belge.

Programı izlerken, iştahı kabarmış, ağızlarının suyu akarak masadaki kuzu kapamaya bakan dört adamı izliyormuş gibi hissettim. Öyle bir iştahla bıçak sallayışları vardı ki! Kuzu kapama TSK’nın ta kendisi! Kafası karıştırılmış Oktay Ekşi bile rahatsız oldu o sofrada olmaktan. O kadar.

Günler belirli bir cemaate ya biat etme ya da eften püften gerekçeyle içeri atılma günleri. Ya da tasfiye olma günleri. Başka çaren yok. Herkese ait bir telefon ya da video kaydı tutuyorlar ellerinde. Canını sıktın, muhalefet ettin mi, yandın gitti. Tek amaç, Mustafa Kemal Türkiye’sinin tüm kalelerinin düşmesi.

Son kaleydi TSK. Olup bitenleri izliyoruz.

Zihinlerin nasıl ele geçirildiğine, irrasyonel durumun nasıl zirve yaptığına tanık oluyor insan. Aklı başında adamların bile zihinleri bulanıyor.

Keşke diyorum, keşke TSK’nın iletişim danışmanı olsaymışım. Cemaat medyası tarafından TSK’nın danışmanlığına yükseltildiğime bakmayın. Defalarca yalanlamam işe yaramadı. Bir keresinde, cemaat gazetesine gönderdiğim açıklamada “TSK ile danışmanlık ilişkim yoktur. TSK pek çok akademisyenin görüşlerine zaman zaman başvurur. O akademisyenlerden biriyim sadece” demiştim. Gazete açıklamamı “Evet, asker benden görüş alır” başlığıyla vermişti. O günden sonra yalanlamaktan vazgeçmiştim.

Eğer danışmanları olsaydım, yaptıkları açıklamaların çoğuna itiraz ederdim. Karşımdaki medyanın pespayeliğine tenezzül edip, art niyetini görmezden gelip TSK’nın açıklama yapmasını kabul edebilir miyim ben? Bir iletişim hocası medya konusunda askerler kadar iyi niyetli olabilir mi?

Programı izlerken bir ara gülmekten katılıyordum. Askerin halkla ilişkileri kötüymüş. Gel, yap desen apışıp kalacaklar. Ne yapmalıymış asker? Açıklama yapmalı, hesap vermeliymiş. Yapılan onca açıklama işe yaradı sanki.

Genelkurmay Başkanı darbe planı belgeye “Soruşturduk, kopya belge, hukuken geçerliliği yok, hukuken kağıt parçası” demedi mi? Dedi. Medya nereyi kaptı? “Kağıt parçası”nı.

“Aksi kanıtlanırsa gereği yapılır, soruşturma yeniden açılır” demedi mi? Islak imzalısı ortaya çıkınca hemen yeniden soruşturma açtırmadı mı? Açtırdı. Medya ne diyor şimdi? Gereğini yapıp istifa etsin!

Bu medyanın yönetmediği bir TSK kalmıştı, sıkıntıları oradan. İyi, Başbuğ istifa etsin, Ahmet Altan da Genelkurmay Başkanı olsun! Vatanı bir çift kadın memesine satma riski varmış. Amaaan siz de, o kadar da olsun.

Bir de Oktay Ekşi demez mi ki “halkla asker arasında camdan duvar kalkmalı.” Sanki Türkiye’nin güvenliğiyle ilgili bir ordudan değil de Kanarya Sevenler Cemiyetinden söz ediyor.

Hadi diyelim medyanın önemli kısmı çıkarlarıyla göbekten cemaate bağlı. Hadi diyelim bir kısmının da ödü kopuyor. Zihninize mukayyet olun hiç değilse…

Ülkenin demokrasiye ilişkin tüm sorunları çözülmüş, telefon dinlemeler bitmiş, özel yaşamlar korumaya alınmış, medyası özgürleşmiş, seçim barajı düşmüş, hukuku tartışılmaz olmuş da demokrasiyi ıslak imzalı belge mi tehlikeye sokmuş? Ya ıslak imza gerçek değilse… Ya olup bitenler tahminlerin ötesindeyse…

Zihinlerinize mukayyet olun. Bulandırmalarına izin vermeyin. Karanlıkta birileri istiyor diye TSK’yı kara listeye almayın. Güveninizi sarsmayın. Gidip baştan sona gerçek olan Nefes filmini izleyin ve sorun kendinize: Sizin için ölmeyi göze alabilen onlardan başka kim var hayatınızda?

YORUM FARKI

Ntv’nin özgün programı “Yorum Farkı”ydı. Onun da farkı Emre Kongar ve Mehmet Barlas gibi iki entelektüel...

İkisi de cool… Sakin… Sözü dinlenir. Akl-ı selim. Programın farkı, izlenirliği ondandı.

Ne oldu bilmiyorum. Son günlerde programdaki Mehmet Barlas’ı fazla agresif ve tahammülsüz görüyorum. Sinirlerinin kontrolünü yitirmiş, kaba, kırıcı. Düzey düştükçe düşüyor.

Soğukkanlılığı ve insanı gıcık eden sfenks gülümsemesiyle meşhur Barlas gitmiş, sinirleri harap olmuş adam gelmiş. Kongar’ı konuşturmuyor. Dinlemiyor.

Barlas ya yorgun ya da Hükümete yaranmada sınırı kestirememiş, tam gaz. Onca kariyerine yazıktır. En iyisi Bodrum’a yerleşip komşusu İbrahim Tatlıses’le kebap partisi yapmasıdır.

AKLIMDA KALAN

Denizli’den yükselen “Neden? Neden? Sorusu: Yer Denizli. Cumhuriyet Bayramı kutlamaları. Herkesin, akıllının, delinin, evlinin, evsizin, kadının, erkeğin, fakirin, zenginin, gencin, yaşlının, çoluğun çocuğun, herkesin bayramı. Herkesin coşkuyu yaşamak isteyeceği, devletin de herkese o ortamı yaratmak zorunda olduğu Cumhuriyet Bayramı! Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Emek-İş korteje katılmak, coşkuyu paylaşmak istiyor. İzin verilmiyor. Atatürk’ün Cumhuriyetinde Atatürkçüler sakıncalı bulunuyor. Devletin Denizli temsilcileri “Katılamazsınız” diyor. İtirazlar yükseliyor, olay çıkıyor. Yaka paça götürülüyor Atatürk ve cumhuriyet coşkusunu yaşamak için orada olanlar… Yaka paça götürülenlerden genç bir adam bağırıyor sesini patlatırcasına: “Neden? Neden?!!!” Bu yazıyı okuyup da nedenini bilmeyen var mı?