Nuran YILDIZ

KAPATILACAKSA HİSSEDİLİR!

----- 01.02.2010 - 00:01 -----

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, “kapatılacak siyasi partinin bunu zaten hissedeceğini” söyleyince suyu bulandırmaya meraklı medyamız işin suyunu çıkardı.

Siyasetçiler de öyle. Yanıt veren verene. Mesela Başbakan. “Siyasi partilerin böyle bir şeyi hissetmesi özelliğini yakalamadım. Ben yakalamadığım gibi bildiğim siyasi parti liderlerinin de böyle bir hissiyatı olduğunu duymadım” dedi.

Hissiyatı olmayan parti liderlerine rağmen ne hikmetse kapatılan partilerden hazineye devredilecek bir şey kalmıyor. Ne tesadüfse artık, tüm kapatılan partilerin kasası tam takır.

Hissiyatları yok ama önlemleri var.

Dönelim Başbakana. Sözünün özeti, Başbakanın parti kapatılması durumunda buna dair hissiyatı yokmuş. Kapatılmayı hissetmemek ayrı bir şey. Demek ki öyle bir durum söz konusu değil.

Ya kapatılma durumuna ait hissiyatının olmaması? Anlaşılır şey değil.

Ben hemen hissederim mesela. Diyelim ki biri beni, pardon partimi kapatacak olsa anında uyanırım.

Bir kere gelen giden hemencecik kesiliverir.

Çarşıya pazara çıkılsa adam yanında bitiverir. Öyle rahat rahat çarşı pazar geçmişte kalır.
Kapatmayı kafasına koyan adamla aynı sokaktan bile geçmez kapatılacak olan, eğer gönlü yoksa. Diyelim karşılaştılar yolun ötesinden gider. Diyelim burun buruna geldiler gözlerini hemencecik yere indiriverir. Bulaşmaz yani.

Adam bulaşacak oldu mu da o anda elinde ne varsa kafasına yiyiverir. Eğer gönlü yoksa…

Kapatılacaksa bir insan, hissiyatı üst sınırdadır kısacası.

Yanından geçerken birbirine dirsek atıp fısıldaşanlardan anlar bir kere.

Olur olmaz gelen telefonlarda hep aynı sesin “bir eksiğin var mı?” deyişinden kıllanır insan.

“Bir yere gideceksen, haber ver ben bırakırım” diyorsa adam, hissiyat ne kelime, dört duvar hazır, bir içindeki eksiktir.

Kapatılacak insan, pardon siyasi parti durumu anında hissediverir yani.

MUHARREM İNCE OLAYI

Ben böyle olacağını biliyordum. Görmüştüm o gün. Bütçe görüşmeleri canlı yayınlanırken beni ekrana kilitlemişti Muharrem İnce’nin konuşması. Ekrana adeta yapışmıştım. Konuşuyor mu, okuyor mu anlamaya çalışmak için pür dikkattim.

Eşi dostu aramıştım “çabuk televizyonu açın” demek için. “CHP’li Muharrem İnce unutulmaz bir konuşma yapıyor kaçırmayın.” Dinlerken boğazı düğümleniyordu insanın.

Uzun, çok uzun zamandır böyle bir konuşma dinlememiştik. Demek ki olabiliyormuş. Demek ki doğru sözcükleri bulursan büyü kasesine koyabiliyorsun. Çivileyebiliyorsun insanı olduğu yerde. Zihninden yakalayıp, yüreğinden tutup, aklından vurabiliyorsun doğru sözcükleri doğru bir dizilimle çıkarırsan ağzından.

Benim o gün “keşke herkes dinlese” dediğim Muharrem İnce’nin konuşmasını dinlemeyen kalmadı neredeyse. Sanal ortamda efsane oldu.

Herkes herkese izleyip izlemediğini soruyor. İzlemediyseniz Internet’te bulup mutlaka izleyin. Şimdi yapın bunu, ertelemeyin.

O konuşmayı etkileyici yapan şeyler nelerdi? Düşündüm. Önce samimiyetiydi. Kullandığı örneklerin tanıdıklığıydı. Kurduğu cümlelerin kısalığıydı. Karşılaştırmalarının tutarlılığını da eklemek lazım. Uyaklı olmasını da.

Ya da bunların hiçbiri de, muhalif bir destan özlemiştik biz belki de…

AKLIMDA KALAN

Aytunç Altındal’ın alkışlanacak tavrı: Pazar öğleden sonra. Düşmeyen ateşimi düşürmeye çalışıyoruz bir yandan. Bir yandan da Star Tv’de, muhalefete yer verebilen nadir kalan program “Her Açıdan”ı izliyorum. Belki de ateşim o yüzden düşemiyor. Yazar Aytunç Altındal diyor ki “Köşe yazarının biri ‘ulusalcı güruh’ diyor bizim için. Ben ulusalcıyım, bana güruh diyenin alnını karışlarım!” Alın karışlamak hoşlandığım bir fiil değil ama… Liboşların, ülke satıcısı ikinci cumhuriyetçi haytaların meydanı boş bulup hakaretler yağdırdığı ortamda… Ulusalcılara ekranların kapatılmasını fırsat bilip ucuz kahramanlık yapan korkakların, karşı tarafın sessizliğini yenilgi sayan şımarıkların karşısına Aytunç Altındal gibi iki kişi daha çıksa diyorum… Ülke satıcısı adamların sesleri boş teneke gibi çıkmaya başlar eminim. Gerçekte de öyleler. Sesleri çok, içleri boş. Aytunç Bey çoktandır ulusalcıların yanına uğramayan özgüveni hatırlatıverdi, devleşti cücelerin rağbet bulduğu pazarda.