Nuran YILDIZ

BİZ HEP BÖYLE MİYDİK, YOKSA BÖYLE Mİ OLDUK ŞİMDİ?

----- 03.03.2010 - 00:01 -----

Tarkan’ın adliyeden çıkışını izlerken, hani şu omuzlar üzerinde sağa sola yapmacıktan öpücükler savuruşu gözlerimin önünden geçerken, zihnimden de Deniz Seki’nin cezaevi sonrası en şuh haliyle verdiği söyleşiler geçiyordu.

Zavallılık ve suçluluk ne zamandır ödüllendirilesi nitelikler oldu anımsamıyorum. Uzun zaman oldu ekranlar kendini acındıranlarla reyting almaya başlayalı.

Yoksullar için kurulan yemek çadırları önündeki bedavacı kuyruklarının her geçen gün uzaması gizli bir şey değil de, o kuyruklarda utanmayı unutuşumuz gizli bir şey.

Bir öğrencim “Daha birkaç yıl önce, bedava yemek sırasındaki 3-5 kişinin utanan yüzünü önüne eğdiğini hatırlıyorum. Bugün o kuyruklardaki sayısız insanın sırıtkan ve pişkin halinden ben utanıyorum” diyordu derste, sadakaseverliğe kızgın.

Depremde, selde acı içinde kıvrananların arkasından yağmacıların kameralara el salladığını izlerken toplumun adalet ve ahlâk anlayışı da ata binmiş uzaklaşıyordu yaşamlarımızdan.

Sonra Abdi İpekçi’nin katilinin “Sayın…” hitabıyla davullarla zurnalarla karşılanmasının ağırlığı daha aklımdan gitmemişken…

Uyuşturucu satıcısı/kullanıcısı iddiasıyla tutuklanmış bir popçu, pişkin pişkin gazetelere söyleşi veriyordu. Yüceliyordu çöpten tepelerin üzerinde.

Mega star Tarkan, uyuşturucu kullanmaktan gözaltına alındığı binadan dünya çapında ödül almış gibi çıkıyordu. Onun unuttuğu utançları topluyordum yerlerden.

El sallıyor, öpücük gönderiyor, sırıtmanın alâsını sunuyordu. Her şey vardı yüzünde, bir tek utanç ve mahcubiyetin izleri yoktu.

Utanç ve mahcubiyet, yüzsüzlük ve rezalet tarafından çoktan sürgüne gönderilmişti, topraksız ülkelere.

Yani… Bu, toplumsal çürümenin özet bir resmi ise çürümemenin resmini bulmakta zorlandığımız günleri tüketmiyor muyuz bir bir?

Yine de…

Bana göre… Benim için… Bence…

Çürümenin zirvesi Tarkan’ın omuzlarda ve de pişkince öpücükler göndermesi değil...

Çürümenin zirvesi, uyuşturucu şüphesiyle gözaltına alınan popçuyla, hayatını bu vatanı korumak için harcamış olan komutanların aynı muameleyi gördüğü kıyaslamaları… O kıyaslamanın “Tarkan Paşa” özetiyle yüreğimize keskin bir bıçak gibi saplanması.

Toplumsal çürümeyi gösteren daha iyi başka bir örnek gelebilir mi aklınıza?

HEPİMİZE NİNNİLER…

Pelin Batu yayında uyumuş. Sanki herkes uyanık da bir o uyumuş gibi. Konunun bir haber değeri yok ama bir analiz değeri var. Pelin Hanımın uyumasından;

Bir, program o kadar sıkıcı ki stüdyodakilerin bile uyuduğu,

İki, Pelin Hanımın yatağı yorganı stüdyoya serecek kadar ekranda olmaya meraklı olduğu,

Üç, yayıncılığın sadece medya patronlarının kişisel tatminlerinden ibaret olduğu, içeriğin önemsizleştiği,

Dört, Pelin Hanımın gerçek işlevinin programa katkıda bulunmak değil de, programın güzel kadın kontenjanını doldurmak olduğu,

Beş, Murat Bardakçı’nın konuşmacıya “sessiz olun” uyarısından halâ espri yeteneğini koruduğu,

Altı, bir haber kanalının bırakın izleyenlerin dikkatini çekmeyi artık çalışanlarının bile ilgisini çekmediği sonuçları çıkarılabilir.

AKLIMDA KALAN

Fenerbahçe kaptanı Alex’in sözleri: Fenerbahçe’nin başarısızlıklarının ardından, futbolculardan başlayıp masöre kadar herkes telaşlanır. Sonucun esas sorumlusu Yönetim Kurulu üyelerinin kılı bile kıpırdamaz. Alex de nihayet durumu çözmüş ve “ Korkarım ki günah keçisi ben olacağım. Medyada beni istemeyen kişiler ‘Fenerbahçe üç senedir Alex’le şampiyon olamıyor’ diyecekler” demiş. Dünkü “Hep aynı hikaye sıkıldım” başlıklı yazımdaki düşünceye benzer bir düşünce Alex’inki. Elbette kendisi futbolcu olduğundan doğrudan yöneticileri hedef almamış, onun yerine yöneticiler tarafından yönlendirilen kimi spor yazarları üzerinden demiş diyeceğini.