Nuran YILDIZ

ŞEFFAFLAŞACAĞIZ DİYE DİYE MAHREMİYETİMİZ SİZLERE ÖMÜR!

----- 10.05.2010 - 00:01 -----

Bir liderin özel yaşamına ilişkin görüntüler yayınlanmış. Lider bir erkek.
“Kumpaslar ülkesi” olduk ya normaldir.

Bir başbakan istihbarat örgütüne “sızdıranı bulun” demiş. Başbakan bir erkek.

Bir gazeteci “Skandal patlayınca lider acaba durumu karısına nasıl açıklamıştır?” sorusuyla işin dedikodu kısmına kilitlenmiş, Hillary-Clinton örneği vermiş. Gazeteci bir erkek.

AKP’linin biri “Olay üzücü, bu konuda konuşmak ahlaksızlık” demiş. AKP’li bir erkek.

Bakanın biri “Medyaya sızdıranı lanetliyorum” demiş. Bakan bir erkek.

Köşe yazarının biri “Bu haberi görmeyelim, alçak pusucuyu elleri böğründe bırakalım” demiş. Köşe yazarı bir erkek.

Özel yaşama ilişkin görüntülerin ortalara saçılması bu ülkede ne ilk ne de son hâlbuki. Ne de şaşırtıcı! Açıklamalar, kınamalar iki yüzlülüğün deşifresi gibi geliyor bana.

Bu olay üzerine erkeklerin kopardığı yaygara, kendi korkularını bastırmak içindir. Topluma arkadan vurmak, zayıf yerden yakalama, kumpas kurmak, pusuya düşürmek hakim olmuşsa çevrilen şişenin kimin önünde duracağı belli olmaz.

Görüntüsü ortada dolaşmasa da dedikodusu dolaşan o kadar siyasetçi, gazeteci var ki. Kim kiminle, ne yapıyor konuşuluyor. Kim kiminle, ne yapmıyor önemsiz. Bazılarının yatak sırları bile dillerde geziyor. Görüntülerinin ortaya çıkmamış olması, çıkmayacağı anlamına gelmez.

Gizlimiz saklımız kalmadı şükür. Şeffaf toplum diye diye mahremimiz sizlere ömür…

Benim aldatmalı ilişkilerdeki görüşlerim bellidir;

Bir, aldatma dediğin üç kişilik bir ilişkidir. Aldatan, aldatılan ve üçüncü kişi. Mesele onların meselesidir, başka kimseyi ilgilendirmez!

İki, iktidar, seks ve siyaset arasındaki ortak sözcüktür. İktidar kimdeyse o seksidir…

BİR KRİZ BÖYLE ELE YÜZE BULAŞIR

Genel Başkanın özel hayatıyla ilgili görüntüler ortalığı sallıyor. Yalnız ortalığı olsa iyi, Genel Başkanı da sallıyor.

CHP-MYK üyeleri basın toplantısı düzenliyorlar. Sanırsınız “skandal”ı kınayacaklar. Ağızlarından başka cümle çıkıyor: “Genel Başkanımızı iki dizinden vurduracaklardı!

Haydaaa!!!

Bu aklı veren kim? Suikasti açıklarsak, skandalı unuttururuz diyen hangi aklı evvel?

Böyle bir zamanlama, suikast açıklamasını inandırıcı kılar mı, yoksa alemi güldürür mü? (O akşam katıldığım kalabalık partide gördüm ki, güldürmüş.)

Böylesi bir kriz yönetimi skandalın etkisini derinleştirmez mi?

Madem bir suikast haberi kozun var elinde, zamanı neden yanlış ayarlı?

Hadi hepsi tamam, bir parti genel sekreteri “Genel Başkanımızı iki dizinden vurduracaklardı. Ya kazara dizine değil de başka yerine gelseydi..” gibi zeka düzeyi tartışmalı cümleler kurar mı?

Suikastle ilgili basın toplantısı yapma kararı verenlerin de yapanların da psikolojileriyle ilgili endişelerim var.

ÖNEMLİ VE UZUN NOT:

Baykal istifa etsin diye durumu fırsat bilip konsere çıkan koro! De ki Baykal gitti, yerine kimin geleceğini düşündün mü?

Baykal gidince tazecik, yediveren gülü gibi zihinler dolduracak partiyi diye hayal kuruyorsan siyasetten anladığın koca bir boşuna yaşamışlık olmasın sakın?

De ki Baykal gitti, etrafındaki ekip değil midir delegeleri avucunda tutan? Ve o ekipte var mıdır Baykal’dan daha umut verici olan?

Baykal’ın siyaset yapış biçimini doğru bulmam. İletişim biçimi beni isyanlara sürükler. Yine de gelen gideni aratacak diye, dua edin Baykal CHP’de yüz yıl daha lider kalsın.

HAYRET EDİYORUM!

Orhan Pamuk’a hayret ediyorum! Kiran Desai ile yaşadığı aşkla nasıl da değişti… Dünyanın neresinde olursa olsun, içinden çıktığı toplumu aşağılamaktan, suçlamaktan derin bir keyif alırdı eskiden. Şimdi Desai’nin gözlerinde kaybolup gitmiş. Kompleksler batağına acayip saplanmıştı eskiden. Şimdi Kiran Desai, Pamuk’u soyadına çevirmiş. Sakin, saldırısız bir sevgi kelebeğine dönüştürmüş.

Ceyda Düvenci’ye hayret ediyorum! Çok güzel değil. Çok yetenekli değil. Bana göre ortalamaların bir özeti. Sıradan. Yine de büyük reklam kampanyalarının yüzü olmayı, iyi rolleri kapmayı başarıyor. Düzgün adamları alabiliyor. Nasıl yapabiliyor?

AKLIMDA KALAN

Ağlanacak halimize gül gül ölmemiz: Cumartesi akşamı Star Tv’nin Ankara temsilcisi Murat Çelik’in meslekte 20.yıl partisindeydik. Murat benim Cine5’den program arkadaşım. Eşi Özlem’i ise çok severim. Parti mekanına giderken sanıyordum ki, 5-10 kişi yemek yiyecek, kadeh kaldıracağız. Yanılmışım! Kalabalık bir partinin ortasına düştüm. Gaflet üstüne gaflet. Asansörde Emin ve Tansel Çölaşan çiftiyle karşılaştım. Tanıdıklarla selamlaştıktan sonra Sabih Kanadoğlu’nu gördüm. Her gördüğümde olduğu gibi derin bir sohbete daldık. Sabih Bey, referandum sürecinin 40 değil, 120 gün olması gerektiğini açıklamıştı o gün. Ortalık yine karışacak gibi. Yanımıza Emin Çölaşan da geldi. Sonra YARSAV eski başkanı Eminağaoğlu da bize katılmasın mı? Grup tekin olmayan şekilde genişliyor ve epeyce tehlikeli bir hâl almaya başlıyordu. Etraftakilerin bizim tarafa bakıp bakıp fısıldaştıklarını gördükçe biz de gül gül öldük.