Nuran YILDIZ

ZOR DURUMDAN YARARLANMAK BÜYÜKLÜK DEĞİLDİR…

----- 17.05.2010 - 00:30 -----

Skandal ortaya çıktı. Baykal istifa etti. Üzerine konuşmalar… Konuşmalar…

İstifa doğru muydu? Doğruydu. Köşeye sıkışmışsanız nafile çaba yorgunluktan ve yıpranmaktan öte bir şey getirmez.

Köşeye sıkışmışsanız… Ya istifa edersiniz ya itiraf edersiniz. İkisi de aynı kapıya çıkar zaten.

İstifa etmezseniz, ödenecek faturaları en aza indirmekle geçer günleriniz.

Bir lider ani karar alamaz. Alacağı her kararın doğuracağı alternatifli sonuçları düşünür. Baykal düşünmüş müdür? Manzara gösteriyor ki düşünmemiş.

Tam da buraya yine Baumann’dan bir not uygun düşüyor. “Siyaset Arayışı”ndan.

Baumann “siyasetin yeni biçimi”ni analiz ederken, günümüzde bir liderin “Benim özel hayatım kimseyi ilgilendirmez” demesinin intihar anlamına geleceğini belirtiyor. Bugünün lideri, oylarını parti programlarından almıyor, sıradan bir ailenin yemek masasına oturarak, medya eşliğinde spor yaparak (Obama’yı anımsayın) kazanıyor.

Baykal istifasının ardından, geri dönmeye çalışıyor.

İstifa konuşmasında özensizce kullandığı sözcükler de dönüp kendisini vuruyor, boomerang gibi…

Başbakan Erdoğan olayın başındaki anlayışlı, itidalli duruşunu değiştirip sertleşiyor. O kadar ki kendi söyleminin gün gelip kendisini vurabileceğini bile umursamaksızın “Eşini aldatan mağdur olamaz” diyor.

Bu cümleye katılmamak mümkün mü? Yalnızca eşini değil, herhangi birini ve de kendini aldatan mağdur kabul edilemez. Yine de her doğru her zaman söylenmez. Dönüp söyleyeni vurabilir. Boomerang gibi…

Erdoğan, Baykal’ın Fetullah Gülen üzerinden siyaset yapmasına kızmış görünüyor.

Kızgınlığı o kadar büyük ki herkesi ve her şeyi yakabilir, kendisini de.

Başbakanı ayıplıyorum, bir insanın zor durumundan ve zaafından yararlanmak büyüklük değildir.

Baykal’ı da ayıplıyorum. Ya tüm gemileri yakacak, çekip gidecekti ya da siperi hiç terk etmeyecekti…

GEÇMİŞİ AŞAMAYAN BUGÜNLE BARIŞAMAZ

Anayasa Mahkemesi siyasi karar alıyor.

Yargıtay zaten siyasi kararlar almak için var.

Danıştay hepten siyasi.

YARSAV’ın varlığı kabahat.

Şimdi de… Yüksek Seçim Kurulu siyasi karar almış, iyi mi? Referandum Başbakanın uygun gördüğü tarihte değil, olması gereken zamanda olmalıymış.

Erdoğan’ın kararlarını onaylamayan her hukuk kurumu siyaset yapıyor.

O zaman insan ister istemez düşünüyor, ancak bir tek hukuk biçimi olarak şeriatı kabul eden biri laik hukuk sisteminin her türlü kararını illegal bulur.

ŞAMPİYON BURSASPOR!

Bursaspor yalnızca son maçta Beşiktaş’ı yenerek şampiyon olmadı.

İstanbul zihniyetini yendi. Yenilmesi en zor olandı. Bursa taraftarının “Teslim ol İstanbul” pankartını unutmak zor.

Medyayı yendi. Yaşama İstanbul’dan ve sarı-lacivert bakan.

Dev bütçeleri yendi.

Dün akşam tüm Türkiye Bursasporluydu. Fener yönetiminin düşünmesi gereken yalnızca bu…

HOŞ BİR TELEFON…

Pazar günü, Faruk Bildirici’nin Hürriyet Pazar’daki “Puzzle Portreler”in konuğu Melihat Gülses’di.

O söyleşi yapılırken yaşanan hoş bir ayrıntıyı paylaşmak istiyorum.

Faruk, Melihat Hanıma diyor ki “Sizi Nuran Yıldız sayesinde keşfettim.”

Adımı duyunca “Gerçekten mi? Ben de onunla konuşmak istiyordum ne zamandır, sizde telefonu var mı?” diye soruyor.

Telefonum çalıyor. Açıyorum, karşımdaki ses “Merhaba”, diyor “ben Melihat.”

Sonra aramızda hoş bir sohbet başlıyor. Onunla ilgili yazdığım bir yazı için teşekkür ediyor. Kilitli kaldığım tuvaletten beni çıkarışını hatırlayıp gülüyoruz.

Sesine ve tarzına bayıldığım bir solistle konuşuyorum, keyifleniyorum.

AKLIMDA KALAN

Teğmenlerin ifadesi: “Amirallere suikast davası”nda teğmenler yargılanıyor. Balık hafızalı olanlarımız çoktan unutmuştur, anımsatayım. Hani hem okullarını dereceyle bitirecek kadar zeki, hem de komutanlarına suikast planlarını gizlemeye bile gerek duymayıp ortalarda bırakacak kadar saf yerine konan teğmenler. Zekâlarının hafife alınması da, suikast suçlamasındaki kadar incitmiştir gururlarını eminim. Cuma günü ifade verdiler, mahkemede. Medyam onlar tutuklanırken dizi dizi, enselerindeydi. Kendilerini savunurken onlar, medyam yoktu. Medyam Baykal’ın yatak odasını dikizlemekle meşguldü o sıra. Teğmen Burak Düzalan’ın ifadesindeki “Üniformamız leke tutmaz” sözüyle, Teğmen Sezgin Demirel’in “Türk ordusunun şerefli bir subayı olarak terörist değilim” sözü mahkemede yargılanırken duymamak olur mu?