Nuran YILDIZ

“YARATICILIK” MI? HADİ CANIM!

----- 18.06.2010 - 00:01 -----

“Yaratıcılık” sözcüğünü hiç sevmem. Başarısız insanların günah keçisi işlevini görür.

Savunma mekanizmasının ilk halkası.

“Keşke ben de onun kadar yaratıcı olsaydım…” dedi mi biri, susarsınız.

“Ben yaratıcı değilim” cümlesi bir tür özeleştiri gibi dursa da değildir, kolaycılıktır.

Şimdi…

Önümde bir haber duruyor. Uluslararası Reklamcılık Derneği’nin (IAA) bu yılki “Üniversitelerarası Reklam Yarışması” ödülleriyle ilgili haber.

Birincilik ve üçüncülük Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin. Benim fakültemin! Bizim için sonuç şaşırtıcı değil. Şaşırtıcı olan ikinciliği nasıl kaybetmiş olduğumuz.

Ödül alan öğrencilerin fotoğraftaki sevincine bakıyorum. Reklam hocaları ben değilim ama “yazı tekniği” hocaları benim.

Ödül töreninde IAA Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Nuri Çolakoğlu ne diyor biliyor musunuz?: “IAA, 13 yıldır bu yarışmayla gençlerin yaratıcılığına katkı sağlamaya çalışıyor”muş.

Çolakoğlu’nun cümlesinin sonuna eklediğim “muş” önemli. Çünkü orada ödül alan öğrenciler yaratıcılık diye bir şey olmadığını biliyorlar!

Onlar için “Yaratıcılık yoktur.”

Onlar için “Yaratıcılık denen şey bilgi, düşünce ve tekniği kullanmakla ilgilidir.”

Onlar “Ben yaratıcıyım” diyenlerin kendilerini önemli bulanlar, “o yaratıcı biri” diyenlerin de kolaycılar olduğunu bilen öğrencilerdir.

O gençlerin bilgi, düşünce ve tekniği kullanma becerileriyle aldıkları ödülleri “yaratıcılıkla” açıklamak, o öğrencilere haksızlıktır.

Bir de yeni zaman düşünürlerinden Friedman’ın, Hürriyet’e verdiği söyleşideki sözleri var tabii.

“Lexus ve Zeytin Ağacı”nın yazarı Friedman’a göre “Türkiye’nin yaratıcılığı destekleyen bir ülke olması gerekiyor”muş. Eğitim sistemimiz insanlarımızın yaratıcılığını geliştirmek için iyi kurgulanmamışmış, değişmeliymiş.

Elbette eğitim sistemimiz yeniden kurgulanmalı, ama bu, yaratıcılığı geliştirmek için değil, aklı kullanmak için kurgulanmalı.

Bilgisi olan, aklını kullanabilen, düşünebilen insanın yaratıcı olması kolay…

ANLAMADIĞIMIZ MARKA: DANONE

Danone Tikveşli Genel Müdürü Okay Eğdirici, “İsrail’le Türkiye arasında yaşanan olaylardan elbette ki etkileniyoruz. Sosyal paylaşım sitelerinde boykot edilecek markalar arasında Danone de bulunuyor. Satışlarımızı kısa vadede etkiliyor ancak biz işimize bakıyoruz. Anlamadığımız nokta, Türkiye hangi ülkeyle bir sorun yaşasa Danone o ülkelerin markası oluveriyor.”

İşte size, biz iletişimciler için gülsek mi, ağlasak mı şeklinde bir durum.

Bir markanın yönetiminden sorumlu kişi yaşadıkları krizin nedenlerini çözememiş. Çözemediği durumu açıklamaya da “Anlamadığımız nokta…” diyerek başlıyor.

Danone yöneticisi Okay Beyin anlamadığı noktayı anlatalım…

Eğer marka kimliğinizi tüketicinizin zihnine inşa edecek bir iletişim strateji belirlememişseniz…

Ya da strateji belirlemiş de o yolda devamlı ve tutarlı olmamışsanız…

Herkes markanızı biliyor ama o markanın bileşenlerini bilmiyorsa…

Yani markanız ayrı yerde, anlamı ayrı yerde duruyorsa…

Bırakın İsrail sorunu gibi ciddi durumları, en küçük bir dedikodudan etkilenmesi mümkündür. Danone markası, Türkiye’ye girdiği günden bu yana sağlıklı bir marka yönetimi gerçekleştirmeyi başaramadı.

Benim anlamadığım nokta ise, o kadar iletişimcinin olduğu İstanbul’da, Danone markasının bu kadar korunmasız kalmasıdır.

AKLIMDA KALAN

“ ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ televizyona uyarlanıyor” haberi: Türk sinemasının en önemli filmlerinden. Atıf Yılmaz yönetmişti. Türkan Şoray, Kadir İnanır ve Ahmet Mekin’in sinema kariyerlerindeki en önemli filmlerin başında geliyordu. Müziği film müziği olmaktan çıkmış, çoğumuzun yaşamının fon müziği olmuştu. Şimdi televizyona dizi oluyormuş! Kötü haber. Daha kötü haber ise başroller için adı geçen isimler. Nasıl ki “Aşk-ı Memnu” televizyonda bitmez tükenmez, sündürülmüş haliyle Halid Ziya Uşaklıgil’in yattığı yerde ters dönmesine neden olmuşsa, “Selvi Boylum Al Yazmalım” dizisi de Atıf Yılmaz’a aynı şeyi yapacak. Hadi diyelim “Aşk-ı Memnu”, bir kitap uyarlamasıydı ve yazarı da yaşamıyor. Ve fakat, bu filmin oyuncuları yaşıyor. Bu diziye itiraz etmeleri gerekiyor. Söz konusu olan kendi efsanelerine gelecek zarar. Hem benim bildiğim, o oyuncuları oyuncu, o filmi unutulmaz yapan unsur Atıf Yılmaz’ın çarpıcı sinema diliydi. Eğer “Selvi Boylum Al Yazmalım”dan sinema dilini çıkarırsanız geriye çok az şey kalır. Bakın, görün haklı çıkacağım. Yine…