Nuran YILDIZ

EREN TALU ÜZERİNDEN TEMİZLENMEK…

----- 02.07.2010 - 00:01 -----

İki çocuklu genç bir adam… Hayli popüler ve de yakışıklı… Hepsinden önemlisi bir soyadı var ki miras dediğin böyle olur.

Önemli bir soyadınız varsa… Birinin bir şeyiyseniz… Çok fazla da bir niteliğinizin olması gerekmiyor aslında… Şan, şöhret ve para elinizle itseniz de size gelmeye fırsat arar…

Komplekslerine batmış bir ortamda yaşıyorsanız…

Önemli bir soyadınız varsa… Ünlü bir aileye sahipseniz tüm kapılar önünüzde açılıverir. Bir yönetici katında kendi dünyanızdan büyük bir odanız olabilir.

Bir gazetede köşeniz… Derneklerde önkoşulsuz üyeliğiniz…

Hayli revaçta bir restoranda her zaman tüm masalar size rezervedir…

İşte Eren Talu’nun soyadı öyle… Üstelik onda soyadından daha fazlası da var… Yakışıklı bir kere… Bir ara karizması ve çokça da parası vardı yanlış hatırlamıyorsam.

Ayşe Arman’ın hep yaptığı gibi, sıradan olmayan bir söyleşiyle bulaştık Eren Talu ve Defne işine…

Üstüne kopan yaygaraya baktım, komedi tadında…

Meğer ne kadar etik düşkünüymüş medyam, fark etmediğim için kendime kızdım…

Herkesin her şeyini ortaya dökmek için yarıştığı kirli bir yarışın ortasında, karısının kendisini nasıl ve kiminle aldattığını söyledi diye bir adamı linç etmek…

Kendi linçlerimizin açığa vurumu olmasın sakın?

Sanırım 1980’lerin ortalarıydı, ilk kez bir Fransız televizyonunda bir kadın, kocasıyla cinsel yaşamlarının yolunda gitmediğinden şikayetleniyordu.

İşte o gün bugündür, mahrem nerede başlar, şeffaf nerede biter karıştırır olduk.

Şimdi… Bir adam… Kendisine yapılanları açıkladı diye… Bir kadının hiç de göründüğü kadar masum olmadığını dillendirdi diye… Çarmıha gerildi…

Medyamın köşebaşını tutanlar, “Bir erkek konuşmamalı” diye akıl verir oldular bir de. Peki bir kadın? Konuşmalı mı?

Kendi ikiyüzlülüklerimiz…

Hem bir erkeği “Karım beni aldattı” dediği için yuhalayıp, hem de masa altından kadın frikikleri kovalamaya yol vermek…

Elbette Eren Talu da konuşacak. İtiraflar bir yandan reyting/tiraj yaparken, bir yandan da sorumluluklarımızdan kaçma işlevi görür olmadı mı çoktandır?

Eren Talu’nun konuşmasına ne diyormuşum bir iletişimci olarak… Ne diyeceğim ki? Çarpık sistemin içinde konuşmuyorsan yoksun!

Esas diyeceğim başka…

Talu o söyleşinin bir yerinde diyor ki “Para bitince kadın gider…”

Bu saptamayı kadınlara hakaret olarak algılayanlar var, sistem çarpık olunca, tuttuğun yer elinde kalıyor ya…

Oysa Talu doğru söylüyor. Para bitince kadın gider!

Bir, zaten artık öyle koşullandırıyor sistem…

İki, kadını kazanmak için kullanılan araç paraysa… Lüks restoranlarda ilan-ı aşk edip, her sevgi sözcüğünün ardına pahalı hediyeler takıyorsanız… Boğaz’ın lüks kulüpleri dışında bir eğlence anlayışınız olmuyor, keyfi her kaçtığında dünyanın bir yerine tatile gidiyorsanız…

Aşk, uyum, sadakat ve ruh hep sonra geliyorsa… Kadın gider…

FENERBAHÇE ŞAMPİYON OLUR MU?

Bu soru için daha erken diyeceksiniz. Değil. Ben söyleyeceğimi şimdiden söyleyeyim de… Notumu düşmüş olayım…

Ne şampiyonu, bu sene Fener ligde kalabilirse iyi…

Daum gelirken de itiraz etmiştim, fazla sürmez diye… Daum’un gidişi ders dolu, almasını bilene…

İyi bir teknik adam olmayabilir Daum, bu nedenle gönderilebilir... Ne var ki kötü teknik adam olduğu için değil, Aykut Kocaman’ın çevirdiği oyunlar sonucunda gitti.

Şimdi…

İşte buraya yazıyorum. Aykut Kocaman’ın gidişi de gelişinden belli. Sırtını Aziz Yıldırım’a dayayan bir teknik adam, Başkanı soyunma odasından çıkarma gücüne sahip olabilir mi?

Adı kendi adından büyük futbolcular üzerinde iktidar kurabilir mi?

Fenerli değilim, değilim de taraftarları da bu olup bitenleri hiç hak etmiyor…

BİR NOT:

Kırklareli Valisi haddini aşıp, Demokrat Parti’nin 1950’de CHP’yi kapatıp, İnönü’yü cezalandırmadığı için hata ettiğini söyledi ya…

Herkes bir şey söyledi. Devlet görevlisinin siyaset yapamayacağını söyleyerek eleştirdiler, en çok. Sanki siyaset yapan tek devlet görevlisi o valiymiş gibi.

Baktım kimse olayı benim gördüğüm yerden görmüyor. Bir not da bu konu için düşmeli.

Vali aslında bu sözle, Başbakan Erdoğan’a imada bulunuyor. Akıl veriyor. Yol gösteriyor.

1950 seçimlerinde DP %55 oy alıyor. Güçlü. Tek başına hükümran…

Erdoğan’a diyor ki kendince zeki Valimiz “Siz de %47 ile iktidardasınız, CHP’nin defterini dürmeniz lazım, yapmazsanız hata edersiniz…”

AKLIMDA KALAN

Kenarı dantelli havlu: Ayşe’nin köşesinde okudum. Aklımda öylece kaldı. Sokaklarda mendil satan yoksul ve yaşlı teyzeyi ameliyat olması için hastaneye götürüyor. Teyzenin hastaneye getirdiği eski çantasının içinde kenarı dantelli havlusunu görüyor. Bu satırı okuyunca sonraki satırlara gitmiyor aklım, sonraki satırları okumuş olsam da. Biz havluların kenarını dantelle süsleyen annelerin çocuklarıyız. Sonuçta yüzümüzü sildiğimiz havlulara, özellikle de misafir havlularına göz nuru döken annelerin… İnsana özenmenin, başkasını önemsemenin fazilet olduğunu öğrendik annelerimizden ve öyle olmayan bir dünyada ayakta kalmak için uğraş veriyoruz. Gizli, derinde, sessiz ve kocaman çelişkimiz bu…