Nuran YILDIZ

HAYAT BİR KAVŞAKTA DURMA HALİDİR

----- 13.08.2010 - 00:00 -----

Sürekli yanıtını ararız. Bulduğumuz her yanıt eksiktir, bizi hep bir başka yanıta götürür.

Sancılı sorudur “Hayat nedir?”

Her aklımdan geçişinde, hafif acı bir tebessümle “Doğumla ölüm arasındaki saçmalıklar dizisi” yanıtı zihnimden kaçıverse de... Bu yanıt beni kesmez.

Hani şu yaş ilerledikçe yaşadığımız “demlenme” hâli var ya, hayata dair aradığımız çoğu sorunun da yanıt bulduğu hâldir o.

Uzun, çok uzun zamandır “Hayat nedir?” sorusunun bende vardığı nokta, benim bulduğum yanıt işte başlıktaki cümledir.

Hayat bir kavşakta durma halidir! Düşünün bir, verdiğiniz her karar yeni kararlar getirir. “Bitti, artık vardım” dediğiniz her yer yeni yolların başlangıç noktasıdır.

Hep o kavşakta dururuz. Önümüzdeki, yanımızdaki, sağımızdaki, solumuzdaki hangi yolu seçsek bizi götüreceği yer, yeni bir kavşak noktasıdır.

Hayatın bizi yorması, koşturmalarımızdan kaynaklanmaz. Koşturma dediğin yatağa uzanınca geçip gidiverir. Hep o kavşakta durma ve hep seçme, karar verme zorunda kalmaktır hayatın bizi yorması.

Ne yaparsınız ki bunca yaşamışlığın sonucudur, “hayat nedir?” sorusuna benim bulduğum bu yanıt.

AKLIMDA KALAN
Ayşe Arman olmanın anlamı: Medyada kendi kapladığı alanın küçüklüğünün hıncını, kocaman yer kaplayanlara burun kıvırarak alanlar az değildir. Onlar “Ayşe Arman gazeteciliği” denen olguyu küçümsemeye çalışırlar, çalıştılar. Ayşe için “seks yazarı” derler, dediler. “Tabu yıkarak gazeteci mi olunur?” da derler. Bence Ayşe Arman, Ertuğrul Özkök’ün çoğumuza yüz yıl gibi gelen genel yayın yönetmenliği süresinde gazeteciliğe yaptığı en anlamlı katkıdır. Her eleştiri Ayşe’nin defterinde artılar hanesine yazılır. 11 Eylül 2010 tarihli yazısıyla Ayşe, “Ayşe Arman olma”nın farkını kafalarına kaktı korkak ve ürkeklerin. Korku dağları beklerken, bir kısım gazeteciler Hükümet üyeleri önünde el-pençe divan dururken, bir kısmı “Bize de bir şey düşer mi?” diyerek avuçlarını ovuştururken… Referandumda oyunun “hayır” olduğunu açıkladı Ayşe. Ve gösterdi ki Türkiye’de gazeteci olmak için önce kallavi bir yürek gerekir. O yürek varsa yürür gidersin, o yürek yoksa eteklere yapışır kalırsın. Ayşe yürüyüp gidiyor, korkakların üzerine ince topuklarıyla basa basa…