Nuran YILDIZ

ÖZGÜRLÜK SAÇLARIN RÜZGÂRDA DAĞILMASIDIR…

----- 25.10.2010 - 00:01 -----

Birkaç gün önce Anayasa Mahkemesi’nin hukukçu olmayan başkanı “statükonun kibirli mensupları” demişti de, yanımdakine dirsek atıp fısıldamıştım “Beni kastediyor.” Kastının ben ve benim gibiler olduğu açıktı. Kendisine yanıtımı okudunuz.

Şimdi de Başbakan “Kılık kıyafetinden dolayı eğitim özgürlüğünü kaybetmiş hanım kızlarımıza karşı, başı örtülü olmayan bayanlar onların hakkını savunmuyor” diyor.

Yine yanımdakine dirsek atıp durumu saptadım “Bizi kastediyor. Baksana ikimiz de başı örtülü olmayan bayan grubundayız.” Arkadaşım huysuzlanıyor, Hürriyet’te “Yalnızlar da azınlık sayılmalı” yazısını okuduğu günden itibaren kendisini“yalnızlıktan azınlık” grubunda hissediyormuş. “Başı örtülü olmayan bayan” ben kalıveriyorum ekranın karşısında.

Aradan promter’ın camlarını çekseler, neredeyse Başbakanla göz gözeyim. Üstelik de başı örtülülerin özgürlüğünü savunmamaktan da suç mahallindeyim, fail olarak!

İktidar sahipleri ne zaman ağzını açsa hedefe koydukları kişi/kişilerin tarifi hep bana uygun düşüyor. Ya da psikolojik sorunlarım var, ben öyle sanıyorum.

“Başı örtülü hanım kızlarımız”ın hakkını savunmuyormuşum. Başbakan öyle diyor.

Özgürlükleri savunurum. Ancak türban takma özgürlüğünü savunmamı benden kimse bekleyemez. Çünkü akla inanırım. Akıl, saçı teli görünmeyecek şekilde kapatmanın özgürlükle değil, olsa olsa baskılama ve sınırlamayla ilgili bir durum olduğunu söylüyor. İnanmadığım bir durumu savunmam beklenemez.

Ama Başbakan bu! Kimin ne yapacağına kendisinin karar vereceğini sanıyor.

Eğer bir gün “Başı örtülü hanım kızlarımız”, “Bize hanım kızlarımız şeklinde hitap edilmesinden rahatsız oluyoruz” derlerse onlarla birlik olurum. Bir de “Başbakanın bu tanımı bizleri aciz gösteriyor ve aşağılıyor” derlerse itirazlarının keskin savunucusu olarak yanlarında dururum.

Hep diyorum ya, İlhan Selçuk’dan çalarak, bir kadının saçlarının rüzgârda dağılmasıdır özgürlük, buna inanırım…

BU REKLAM KARNIMI ACIKTIRIYOR!

Burger King’in reklamı. Hamburger ekmeği arasında köfte, soğan, domates, yeşillik ve turşu dilimleri. Öyle iştah açıcı, öyle albenili görünüyor ki o sırada neredeysem en yakın Burger King’i soruyorum.

Kalkıp hemen Burger King’e gitsem reklamla gerçek arasındaki farktan hayal kırıklığı yaşayacağımdan adım gibi eminim.

Sloganı her ne kadar “Gerçek lezzet, gerçek kalite” olsa da, reklamın gerçeğiyle hamburgerin gerçeği tutmuyor. Her hamburger alma deneyimimde aynı hayal kırıklığı. Reklamdakinin tersine önüme konan incecik bir hamburger ekmeğinin içinde pörsümüş ince bir dilim turşu, beklemiş domates ve hiç de iştah açıcı olmayan görüntüde köfte.

Oysa ben Burger King’ciyim. Hamburgerden hoşlanmıyorum am whooper yiyebiliyorum.

Üstelik bir reklamın nasıl çekildiğini, o iştah açıcı görüntüyü elde etmek için ne hileler yapıldığını da biliyorum. Yine de gerçekle görüntü arasındaki bu kadar farka itirazım var.

Bizim Reklam Denetim Kurulu’muz yok muydu, hani şu tüketiciyi aldatan reklamları denetleyen?

KAPIYI ÇALAN DA BİZ, AÇAN DA…

Adana’da. Polis haneleri hırsızlara karşı bilinçlendirmek için bir uygulama başlatıyor. Kapı zillerini çalıyorlar. “Kim o?” sorusuna “Hırsız!” ya da “Tüpçü!” yanıtını veriyorlar.

5 bin kişiden 3 bin 500’ü bu iki yanıta rağmen kapıyı açıyor. Hadi “hırsız” yanıtını verene şakadır diye kapı açılmasını anlarım. Da… Çağrılmadan gelen tüpçü nerede görülmüş?

Düşündürücü olan ise, “hırsız”, “tüpçü” yanıtlarına kapılarını açmayanlara polisin verdiği “Kapıyı açmadığınız için teşekkür ederiz” yanıtı.

Biz ki… Kapısı sonuna kadar açık insanlar topluluğu değil miydik?

AKLIMDA KALAN

Akıl ve davranış bağının kopması: İbrahim Tatlıses son albümünde yer verdiği “Barış Türküsü”nü Başbakana dinletmiş. “Biz Kürtüz, Biz Türküz” sözlerinin yer aldığı şarkıyı dinleyen Başbakan ellerini havaya kaldırmış, “çok güzel olmuş” demiş. Başbakan bir şeyi beğenince iki elini havaya kaldırıyor demek ki. Biz normal insanlar ya ellerimizi birbirine vurup alkışlarız ya da iki elimizi karşımızdakinin boynuna dolarız. Akıl ve davranış bağının kopmasından kastım işin bu kısmı değil, “Biz Kürtüz, Biz Türküz” şarkısının Başbakandan ve de medyadan gördüğü ilgi. Biz zaten öyle değil miydik? Öyleydik, öyle olmadığımız dayatılana kadar. Bütünlüğümüzü yeniden hatırlatmak durumunda kalan siyasetçiler sevinçten ellerini havaya kaldırmak yerine, kahırdan başını ellerinin arasının alıp düşünmeliydi, değil mi?