Nuran YILDIZ

HER ŞEYE YETEBİLMEK MÜMKÜN MÜ?

----- 15.12.2010 - 00:01 -----

Bence başlıktaki sorunun yanıtı belli, mümkün değil.

Nietzsche’nin “enerji, akıl ve gurur” niteliklerine sahip “üstün insan”ı bile her şeye yetemez. Sanmam.

Son günlerde telefonum sıkça çalıyor. Önemli bir kısmı CHP’nin yaklaşan olağanüstü kurultayıyla ilgili. Ankara’dan uzak olan CHP’liler haliyle Ankara’da neler olup bitiyor, merak ediyorlar.

Gelen telefonların diğer kısmı Ankara Üniversitesi’nde yaşanan “yumurtalı protesto”yla ilgili.

Bir yandan “Umudumuz Kemal” pankartına “yine” sözcüğünü ekletebilmek ve “Umudumuz Yine Kemal” yaptırabilmek için dil dökmek durumundayım.

Bir yandan “yumurtalı protesto” haberlerindeki yalan yanlış bilgileri düzeltmek zorundayım.

Dahası… Annem iki gündür hastanede yatıyor. Onun yanında kalmam, doktorun demek istediğiyle annemin duymak istediği arasında çevirmenlik yapmam gerekiyor. (Bu notlar hastane odasında, refakatçi koltuğunda yazılıyor.)

Diğer yandan dönem sonu yaklaştığı için doktora, yüksek lisans ve lisans derslerimi aksatmamak istiyorum.

Sekreterim telefonda ODTÜ’de yapacağım konuşmayı hatırlatıyor, ayrıca Politik Psikoloji Derneği’nde vereceğim seminer dersinin metninin basılmak üzere istendiğini söylüyor.

Bu arada, bugün. Uzun zamandır sesini duymadığım ama duymayı çok istediğim bir arkadaşımdan telefonuma bir mesaj düşüyor: “Yarın ne zaman uygunsun?”

Keyfimin yerine gelmesiyle, canımın sıkılması bir oluyor…

Keyfim nasıl yerine gelmesin! “Yarın ne zaman uygunsun?” diyen adam dünya şekeri. Komik. Eğlenceli. İnanılmaz bir kadın hayran kitlesi olan yakışıklı ve sevimli bir adam. Kadınların rüyası cinsinden. Bugünlerde bana en iyi gelecek şeylerden biri onunla eğlenceli bir kahve seansı. (Kötü niyetli olmayın, kendisi yalnızca arkadaşım…)

Canım nasıl sıkılmasın! Bu telaşlı ve toz duman günlerde, o kahve seansı iyi ihtimalle bir sonraki haftaya ertelenmek zorunda…

Üstün insan bile her şeye yetişemezken, benim gibi sıradan, kuş uçmaz kervan geçmez, öylesine biri nasıl tüm bunların hepsine birden yetsin?

OKURA NOT:
Geçen cuma yazımda “abartma”yla ilgili cümleler sıralamıştım. Bugün bir arkadaşımla konuşurken bir cümlenin eksik kaldığı konusunda hemfikir olduk. Buraya eklemeye karar verdik: “Her şeyde bir anlam arama işini abartma. Çoğu olagelen şeyin hiç bir anlamı yoktur.”

AKLIMDA KALAN

Yüreğimden bir veda… Bin teşekkür: Uzaktan pek yakıştıramazlar ama ben türkü dinlerim. Halâ ölmeden önce yapmak istediği şeydir Neşet Ertaş’ı ikinci kez canlı dinlemek. Hayatı türkülerden geçirerek dinlemek bir tür demlenmedir benim için… Bir ezgi var ki, her türkülü ortamda ilk onu isterim. Tek onu isterim. Uzun yola çıkmadan, Ahmet Hakan’ın hediye ettiği, içinde Ruhi Su’nun söylediği o türkülü albüm arabada mı ilk ona bakarım. Abdurrahman Kızılay’ın. Pek çok güzel türkü gibi Kerkük’ten:

“Altın hızma mülayim,
Seni Hak’tan dileyim.
Yaz günü temmuzda
Sen terle men sileyim…

Gün gördüm, günler gördüm
Seni gördüm Şad oldum.

Altın hızma incidir,
Göyneği nar incidir
Menim lâl olmuş dilim
Ne dedi yar incinir.

Gün gördüm günler gördüm
Seni gördüm Şad oldum…”


En sevdiğim türküyü yüreğinden sazına geçiren sanatçı Abdurrahman Kızılay, 12 Aralık’ta öldü. Bir boşluk bıraktı ki sonsuza doğru dolması mümkün değil. Altın hızma’yı dinlediğim sayı kadar teşekkür etsem arkasından yetmez… Nağmeler içinde uyuyordur biliyorum… Belki siz de bir kez daha bu türküyü dinleyerek Abdurrahman Kızılay’a teşekkür etmek istersiniz… Link:
http://www.youtube.com/watch?v=YVg09kIXV1M