Nuran YILDIZ

SÖYLEDİKLERİNİZE İTİRAZIM VAR HOCAM!

----- 05.01.2011 - 00:01 -----

Prof. Dr. Binnaz Toprak “Toplumların değişmesi tarihte endişeli insanların seslerini yükseltmesiyle oldu” demiş Hürriyet’te. Ardından da endişeli insanların seslerini yükseltmesi gerektiğini söylemiş.

Bir bilim insanı olarak söylediği şeyler kendisini bağlar Binnaz Hocanın. Ama CHP’nin Parti Meclisi üyesi olarak konuştuğunda söylediklerini dikkate almak zorundayız.

Dikkate alınca da itiraz etmek kaçınılmaz. Çünkü CHP’yi iktidara taşımakla görevli insanların düşüncelerinin ve söylemlerinin “iktidar” umudunu beslemesi gerekiyor.

Binnaz Hocanın yukarıda alıntıladığım düşünceleri bu umudu beslemez, tam tersine zayıflatır. O nedenle kendisine naçizane önerim acilen bu düşüncesini tepetaklak çevirmesi gerekiyor. Tıpkı Marks’ın, Hegel’in tarihsel değişim anlayışını tepetaklak edip ayakları üzerine bastırdığı gibi.

Yeni siyasette, yeni toplumda endişeli bireyin sesini yükseltmesini beklemek fazlasıyla konformist bir tavır.

Binnaz Hocanın sözünü ettiği “toplumların değişmesi tarihi”nin koşullarıyla bugünkü koşullar tamamen farklı.

En kabaca söylemek gerekirse Hocanın referans gösterdiği tarihte, sesini yükselten insanların gücü “toplumsal dayanışma” fikrinden/gerçeğinden kaynaklanıyordu. Bugünse karşımızda yabancılaşmasını ve yalnızlaşmasını yeni teknolojilerle teselli eden bağlantısız, savruk ve kafası hayli karışık bir birey var.

O birey, kendi endişelerinin seslendirilmesini başka yapılardan, örgütlerden, dolayısıyla da siyasi partilerden bekliyor.

Bu gerçeği anlamak için uzağa gitmeye gerek yok, AKP’nin hangi koşullarda yükseldiğini analiz etmek bile yeterli.

Ya da sokağa dökülen endişeli öğrencilerin neden başka endişeli insanlarla birleşerek kalabalık nehirlere dönüşmediğini analiz etmek de yetebilir.

Yeter ki bakış açısını değiştirmek başarılabilsin. Sanırım en zor olan da bu! Eski bilgiler ve analiz biçimleri yenileriyle değiştirilebilsin.

İnsanların seslerini yükseltmesini istemek gibi, sosyolojinin siyasetle kesişme alanında bu tür saptamalar ne yazık ki eskidi ve fazlasıyla arkaik kaldı.

Bizim “yeni siyaset” dediğimiz, bireyi anlamayı zorunlu kılan ve daha çok çalışma gerektiren yeni süreç, ne yazık ki görevi kalabalıklara yükleme mantığıyla fazlasıyla ters düşüyor.

Birey ile CHP arasındaki yarığın kapatılabilmesi için de bireyi beriye çağıran değil, CHP’yi bireye götüren yepyeni bir anlayış kaçınılmaz.

O nedenle de üzgünüm Binnaz Hocam, söylediklerinize itirazım var.

AKLIMDA KALAN

Bavullarım benden bağımsız: Bana ait şeylerin benden bağımsız eylemde bulunmasına alıştım uzun zamandır. Mesela bana ait olduğu şüphe götürmeyen ismim bile benden bağımsız eyleme karışır. Bir gazetede, bir Internet sitesinde bir de bakarım ki neler yapmışım neler… Artık dalga geçer durumdayım. Bazen soruyorum arkadaşlarıma, “Bir bakın bakayım, benim adım bugün neler yapmış?” Bir habere bakıyorum RTÜK’e üye belirliyor, bir bakıyorum özel kalem ataması yapıyor, bir bakıyorum tanımadığım kişilere danışmanlık yapıyor benim adım! Hiç haberim olmuyor ama adım fail olarak o haberlerde yer alıyor. Biz buna “atfedilen güç” diyoruz. Neyse şimdi de bavullarım bağımsızlıklarını ilan etmiş durumdalar. Benimle aynı uçağa binmiyorlar, biniyorlarsa da aynı uçaktan inmiyorlar. Geçen ay ABD dönüşümde bavullardan biri 2 günde eve geldi, Avrupa’yı dolaşmış bir hayli. İkinci bavul 3 günde Uzakdoğu üzerinden evdeydi. Bu kez Paris dönüşü bavulum yine benimle aynı uçaktan inmedi! Demek ki bende bir şey var, adım gibi bavullarım da benden bağımsız takılıyor!