Nuran YILDIZ

ÜLKEM KİME ZİMMETLİ?

----- 07.02.2011 - 00:01 -----

Adana’nın köyünde. Yalçın Kahya uykusuz geceler geçiriyor.

Gece gündüz nöbette. Ahırının duvarını bekliyor.

Bir gözünü kapatsa bir gözü açık. Az biraz uzaklaşsa, koşarak dönüp ahıra kafayı sokuyor. Kitabe yerinde mi? Yerinde. Derin bir “oh” çekiyor o zaman.

Eve giriyor, akıl ahırda. Kulak tıkırtıda. Göz dışarıda. Yalçın Kahya’da huzur falan kalmamış.

İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, ahırının duvarındaki tarihi eser nitelikli kitabeyi Yalçın Kahya’ya zimmetlediği günden bu yana durum böyle.

“Bu kitabenin başına bir şey gelirse sorumlusu sensin, senden biliriz” demiş yetkililer.

Yerinden sökülüp alınması mümkün olmayan, bu nedenle bulan kişiye ya da en yakınındakilere zimmetlenmiş yüzlerce eser varmış üstelik.

Madem sen buldun gözün gibi bakacaksın. Madem bakmayacaksın, ne diye buluyorsun, yürü gitsin.

Ama öyle değil işte. Bu ülke de o kitabe gibi. Düşünün bir. Mustafa Kemal kimlerle kurduysa ülkeyi onlara emanet etmiş. Zimmetlemiş bir nevi. “Biz kurduk, bizim gibiler koruyacak, kollayacak, esirgeyecek” demiş.

Sormak lazım değil mi peki, ülkem kime zimmetli?

Mustafa Kemal’in ilkelerini ilke olarak kabul etmiş, onun izi dışında iz kabul etmemiş bizlere… Hadi şimdi git uyu, uyuyabilirsen yatağında dört dönmeden.

OBAMA’NIN ANLAMADIĞI

ABD Başkanı Obama Mısır, Tunus ve diğer Arap ülkelerinde olanlarla ilgili Ulusal İstihbarat’ın başında olan Clapper’ı fırçalamış. “Ortadoğu’daki halk hareketlerini öngörme konusundaki başarısızlığınızdan hayal kırıklığı duydum” demiş.

Mr. Clapper için üzüldüm. Bu fırçayı hak ettiğini düşünmüyorum. Mısır’daki ya da Tunus’taki halk hareketlerini dünyanın en başarılı istihbaratçıları bile öngöremezdi.

Çünkü olayların öncesi yok. Örgütlüğü, ciddi hazırlıkları yok. Bir anda ve kendiliğinden ortaya çıkıyor. İnanması zor ama öyle. “Bir birikimin anlık patlaması” demek anlamayı kolaylaştırabilir. Ancak gerçeğe tam denk gelmez.

Hep dediğim gibi, günümüzde uzun süreli yapılar istikrarlı şekilde sürdürülemez. Hiçbir konum ve kazanç kalıcı olamaz.

Her şey muğlak ve oynak. Tutunabilecek bir sabit nokta bile yok.

Kaosun kendisi hem bir neden hem de bir sonuç. Kaosun kazanımları olursa, kazanç olur.

Durumu anlatması mı zor, anlaması mı bilemiyorum.

AKLIMDA KALAN

Çocukların iktidarı: Dün İstanbul’da. Küçücük bir çocuk, üç yaşındaki Ebrar, “Bunu sevmedim” diyerek Başbakan Erdoğan’ın verdiği oyuncağı kabul etmiyor. 5 Ocak’ta, Bursa’da. 7 yaşındaki Arda Milli Eğitim Bakanının yazısı için “Güzel olmadı, beğenmedim” diye kızıyor. Bir tek çocuklar Başbakanın gittikçe katılaşan iktidarına karşı durabiliyor. Çünkü çocukların iktidarından daha güçlü bir iktidar olduğunu düşünmüyorum. Dünya sıcak bir evi ve ailesi olan çocukların etrafında dönüyor, bir tek onlar gerçekten hüküm sürüyor.