Nuran YILDIZ

TUNA KİREMİTÇİ’Yİ OKUMA ZAMANI

----- 06.04.2011 - 01:01 -----

Tuna Kiremitçi’yi bir köşe yazarı olarak dikkate almamıştım roman yazarı olarak aldığım kadar.

Neden bilmem, roman yazanların köşe yazmaması gerekiyor benim kafamda. Bir güneşi bile birkaç sayfada batıran roman diliyle kocaman düşünceleri minik bir köşeye sığdıran gazete dili birbirine aykırı.

Roman yazarlığını köşe yazarlığına tercih ettiğim Kiremitçi’yi de hiç okumazdım.

Ancak… Ne var ki…

Son günlerde Kiremitçi’nin kalemine bir şeyler oldu. Sanki daha cesur. Sanki daha keskin. Belki de Kelebek’te yazdığı için gözden uzak olmanın cesareti bu, bilemem.

Daha birkaç gün önce “normalde her entellektüelin olması gerektiği gibi ulusalcı olduğunu” yazdı...

Biz "ulusalcı" etiketi yapıştırılanların faturalar ödediği günlerde onun bunları yazması...

Sonra. Önceki gün. "Ulusal ruhu savunmakta direnenlere ise darbecilik iftirası düştü" dedi.

Hürriyet Kelebek yazarı gibi değil. Kim ne yemiş, nerede görülmüş, ne giymiş konularına girmiyor. Hayatın saçma anları üzerine kafa yormuyor. Pek çok ana gazetede bile olmayacak duyarlılıkta ve derinlikte yazmaya başladı.

Hem de edebiyatçı kimliğine sığınıp güzel kurulmuş cümlelerle ve özenle seçilmiş sözcüklerle "idare edebileceği” zamanlarda...

Şaşırtıyor.

Magazinel kişilerle magazinel aşklar yaşamaya başladığında biz okurların yüreğinde gri bir bulut olmuştu, arkamızı dönmüştük... Haklıydı belki, aşk her doğrumuzu yanlışlatıyor bize...

Uzun zamandır günlerimizde böylesi keyifli şaşkınlıklar yoktu.

ANLAYIŞ DEĞİŞMEDEN KADER DEĞİŞMEZ!

Antalyaspor’a yenildiler. Hem de 3-0!

Yorumlar aptallık ötesi. Özeti şu: Hocası değişti, kaderi değişmedi.

O yorumları yapanlar o hocanın değişmesi için baskı yapanlar değildi sanki.

Türkiye’de büyük kulüplerin oynadığı körler, sağırlar birbirlerini ağırlar oyununu sürekli yazmaktan yoruldum: Anlayış değişmeden kader değişmez!

Yönetim anlayışları orada durdukça bir teknik adam gider diğeri gelir. Bir başkan gider diğeri gelir. Bir dev futbolcu gider, diğeri gelir.

Türkiye’de futbol bir tür şöhret mezarlığı.

Bir futbolcu düşünün, özel yaşamından yaptığı açıklamalara kadar neresinden tutarsan elinde kalıyor: Arda Turan.

Yönetilememiş yetenek!

Morali düşük, ruh durumu geçirgen. İç dünyası enkaz.

Teknik Direktör Bülent Ünder, Arda’ya “48 golünü ve 78 asistini kim unutabilir” diyerek destek vermiş.

Dev bir futbolcu bu kadar çocuksu cümlelerle ayakta tutulmaya çalışılıyorsa başka ne denebilir?

Antalya’dan 3 yemişiz, bence az bile yemişiz…

AKLIMDA KALAN

İlke meselesinin önemi: Rock solisti Aylin Aslım Radikal’e konuşmuş. Politize olmaktan ölesiye korkan müzik dünyasında az bulunur bir şey yapmış Aylin Aslım, gündeme dair düşüncelerini dile getirmiş. Ahmet Şık ve Nedim Şener’i tanımadığını ama hapse atılmalarına tepki göstermek için onları yakından tanımasının gerekmediğini söylemiş! Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklandığı günlerde, sözüm ona aydın olarak geçinen bir yığının “Ahmet’i tanırım, Nedim’i tanırım, onlar yapmaz” diye yorum yapanları düşündüm de… Protesto yürüyüşlerine katılanların onların arkadaşı olarak tanımlandığı haber metinlerini anımsadım da… Kimse ilkelerle meşgul değil, “hamili kart yakınımdır” mantığı protestolarımıza kadar sinmiş. Ve bize ilke dersini vermek de bir rock solistine düşmüş, anlayın ki medya dediğiniz ne sığ bir dünya…