Nuran YILDIZ

FACEBOOK’TA MÜSTEHCENLİK KRİTERİ

----- 28.09.2011 - 00:01 -----

Bu yazıyı yazmak biraz zor olacak. Yazılarımda Ayşe Arman gibi cesur konulara girmem ya da Serdar Turgut gibi ayıplı (!) sözcükleri kullanmam arkadaşlarım tarafından yasaklandı. İmaja ters gerekçesinden. Kendi imajımdan şikayetçiyim!

Hakan Gündüz’ü bilirsiniz. Türkiye’nin en sevilen, en çok dinlenen, en cool ve en karizma radyo dj’i. Arkadaşım.

Geçen günlerin birinde, Facebook’ta karşıma onun fotoğrafları çıkmıştı. Yarı çıplak da diyebilirsiniz, çırılçıplak da, gayet giyinik de. Bakış açınıza bağlı.

(“Hani Facebook’ta yoktunuz?” dediğinizi duyar gibiyim. Asistanımın zoruyla gözlemde bulunmak için başka bir isimle üye oldum. Üyelik ismimi de asistanım ve Hakan Gündüz bildiği için arkadaş olarak eklemişler.)

Hakan Gündüz’ün sayfasındaki fotoğrafı tarif edeyim önce: Siyah-beyaz. Sabah mahmurluğunda. Pencere önünde. Bedeninin üst tarafı çıplak. Alt tarafında şortumsu, bermudamsı bir parça. Düştü düşecek sanki. Gayet cool. Yakarım dünyayı edasında. (Merak edenler “Aklımdaki Fotoğraflar”da görebilir.)

Önce fotoğrafa baktım, sonra telefona sarıldım. İmajlar üzerine yazıp çizen biri olarak, “İşi biliyorsun” dedim Hakan’a, “bu fotoğraflar kadın hayran sayını birkaç kat artıracak!”

Her zamanki hinliğiyle “Yok o kadar değil” dedi, “üzerimde bermudam var.”

“Var mı, pek emin değilim” dedim, güldük. Dediğine göre şort boyu diz altına insin diye az biraz aşağı çekmiş, inandık.

Neyse… Hakan Gündüz o fotoğrafı profil fotoğrafı yapınca, Facebook’tan sansürü yemiş. Fotoğraf kaldırılmış. Hakan’a da aldıkları şikayetler nedeniyle “müstehcenlik içeren fotoğraflar kullanılamaz” ilkesi gerekçesiyle bunu yaptıklarını iletmişler.

Şimdi soru bir, Facebook’ta yer alan fotoğrafların müstehcenlik kriteri şikayetlerle mi belirleniyor?

Soru iki, her gün gazete ve dergilerde sayısız adetini gördüğümüz bedenin üst tarafı çıplak erkek fotoğraflarını Facebook müstehcen buluyorsa, plaj fotoğraflarını sergileyen onca kullanıcının durumu ne olacak?

Soru üç, Facebook’un etik ilkelerini rasyonel kriterler mi, muhafazakâr kriterler mi belirliyor?

AKLIMDA KALAN

Hükümet siyasette normalleşiyor saptaması: Malumunuz Hükümet bir “açılım” başlatmıştı. Evlere şenlikti. Şarkıcısıyla, türkücüsüyle, futbolcusuyla, köşe yazarıyla yapılan “açılım” toplantıları magazin haberlerinin baş konusu olmuştu. Herkes muhatap alınmıştı. Olabilirdi. Sakıncası yoktu. Küçük bir eksiklik vardı sadece, bir tek muhalefet partileri muhatap alınmamıştı. Sonuç; “açılım” bumerang etkisi yarattı, terör şiddetlenerek devam etti. Hükümet bu durumdan politika yapma biçimi olarak ders çıkarmış olmalı. Ciddi meselelere sadece halkla ilişkiler projesi olarak bakılamayacağı anlaşılmış olmalı ki, Anayasa değişikliklerinde farklı bir yol izlenmeye başladı. Bir parlamenter demokraside olması gerektiği gibi bir yöntem. Muhalefete mektup yazmışlar. Hükümet temsilcileri, TBMM Başkanı muhalefet partileriyle bir araya gelecekler. Anamuhalefet partisi her zaman olduğu gibi kendi içinde çelişkiler taşısa da, siyasi çözüm için izlenmesi gereken yol bu. Başarılı olur mu? Çok önceleri yazdığım gibi bence olmaz, ama yine de denenmesi gerekli.