Nuran YILDIZ

YAŞADIKLARIMIZIN ÖZETİ: 3 ÖNERİ

----- 14.10.2011 - 09:30 -----

Ankara Üniversitesi’nin açılış töreni. Kürsüde Prof. Dr. Nermin Abadan Unat açılış dersi veriyor.

90 yaşında. Yaptıkları, yaşadıkları, bilime katkıları bir yana, kürsüde Cumhuriyetten büyük birinin durması bile içinizde saygı uyandırıyor.

İlk kadın asistan. İlk kadın doçent. İlk kadın profesör Cumhuriyetten sonra. Ankara Üniversitesi’nde yine.

Zarif. Dimdik. Kurduğu cümleler ve o cümlelerin akışı inanılmaz. Değil 90 yaşındaki, 40-50 yaşındaki biri bile bu kadar akıcı konuşamaz.

Serde hocalık olunca salonun dikkatini üzerinde tutmak için espri yapıyor, “Bilgisayar kullanmasını 70 yaşında öğrendim” diyor, “ama şu Ipad’i öğrenmekte zorlanıyorum, vazgeçmedim, uğraşıyorum.”

Bu sözleri duyunca, öğrenmeye erindiğim şeyler geçit yapmaya başladı zihnimde. Utandım.

Konuşmasının sonunda, üç öneride bulundu;

“Birincisi” dedi, “Meraklı olacaksınız.” Haklıydı, merak etmeyi bıraktığımız an, ilgimizi de kaybettiğimiz andır.

“İkincisi, ahlaklı olacaksınız” dedi. “Ahlak”ı iyi ve doğru insan olma anlamında, gerçek anlamında kullanıyordu. Toplum olarak soğumaya bıraktığımız bu öğüdün altını yakıp, yeniden ısıtıyordu.

“Üçüncüsü de, hoşgörülü olmalısınız.” Hoşgörü, davranışın genel ve özel kurallarından sapmanın kabul edilebilirlik sınırı. Genişliği de sorun, darlığı da. Her tür sapmanın “normal”leştiği günlerde hoşgörü sınırı da muğlak. Yine de tüm ilişkiler için olmazsa olmaz.

Peki sizin hayatınızın imbiğinden geçen üç öneri ne olurdu? Bambaşka önerileriniz vardır belki.

Ama… Nermin Hocanın yukarıdaki üç önerisi hayatın bir yerinden değil, 90 yıllık bir yaşanmışlıktan süzülüyor. Değerini uzun ve akıl sağlığı yerinde bir ömür belirliyor. Cebinizde dursun derim.

UĞUR DÜNDAR’IN YERİNDE OLMAK İSTEMEZDİM

Medyada Uğur Dündar’ın yerinde olmayı herkes ister. Uğur Dündar gibi yaşamayı istemezler ama.

Çünkü hayli zorludur. Emek, ilke, ahlak, mücadele, cesaret ister. Şimdilerde medyada tutunmak için ne gerekiyorsa tersidir onun gibi olmak.

Geçen hafta, Uğur Dündar’ın CNN Türk’ün başına geçeceği haberi “medya köyü”nün orta yerine düşüverdi.

Bugünlerde işi çok zor. Kendisinin bile “büyütülecek bir şey değil” dediği trafik kazası yılın kazası ilgisini gördü. CNN Türk’te kalmak ya da CNN Türk’e geçmek için, varlıklarını iyi işlerine değil, yalakalığa borçlu olanlar yalakalık kuyruğundalar şimdi.

Köşelerinden geçmiş olsun yazıları yazıp, methiyeler diziverdiler. Yetinmediler, Uğur Dündar’ın sevdiklerini övme, sevmediklerini karalama yarışına girdiler.

“Benziniz soluk Uğur Bey”, “Sizin için ne yapayım Uğur Bey?”, “Eğilin de terinizi silelim Uğur Bey” vs. vs.

Nezaketiyle meşhur Uğur Dündar’ın, tüm bu durumları bilip de bilmezlikten gelmesi zor durum. CNN Türk’e gider ya da gitmez, birlikte çalışacağı ekipte iki şey arar Uğur Dündar: İşini iyi yapmak ve işinde ahlaklı olmak.

Yalakalık ve sırnaşıklıkta yarışanlara hatırlatıyorum bunu. İşinizde iyiyseniz içiniz rahat olsun.

KADERE BAK, FUTBOLA BAK

Kaderini başkasının eline bırakanlar, başkasının hayatını yaşarlar. Kayıpları, başarısızlıkları genel durum sanırlar. Başarıları ise sadece rastlantıdır.

Bizim futbol anlayışımız budur. Hiç değişmedi.

Almanya belirledi Milli Takımımızın kaderini. Almanya’nın galibiyetine Azerbaycan galibiyetimizden daha çok sevindik, tuhaf değil mi? Tuhaf ama gerçek.

Kaderini başkasının eline bırakmak kötü. Üstelik kader, futbolun doğasına aykırı.

Futbol, disiplin demektir. Saha içinde de, dışında da öyle. Takım oyunu demektir. Saha içinde de dışında da öyle. Bizde oynanan ise futbol değil. Başka bir şey.

AKLIMDA KALAN

Sağlıklı yaşam için spor yapınız, ben almayayım: Bauman “Ölümlülük, Ölümsüzlük ve Diğer Hayat Stratejileri”nde, hayatla ilişkimizi ölümle ilişkimizin belirlediğini söyler. Ölüme karşı stratejileri sayarken spordan da söz eder. O zaman fitness center’ların neden ilgi gördüğünü anlarsınız. Uzun yaşamak için spora övgü dizenler, spor yaparken ölenleri görmezden gelir. Yanlış anlamayın “spor yapmayın” demiyorum, sadece durumu abartmayın. Ben spor yapmam. Bununla övünüyor da değilim. Eski bilgi belki, yaşam biçiminiz değilse, spora başlayıp bırakmak bedende deformasyona neden olur. Son günlerde haklılığımı destekleyecek iki bilgi edindim: Birincisi Üniversitemizin yüzme havuzu sorumlusu Kerem Tanılkan’dan. Sohbetimiz sırasında dedi ki “Profesyonel spor sanıldığı gibi sağlıklı bir şey değildir. Bedenin normalin dışında zorlanması sağlıklı olur mu? Tam tersine beden deforme olur.” İkincisi, Japonya’da 10 yıllık araştırmayla ortaya konan bir veri. Sık egzersiz yapan ve sağlıklı beslenen kadınlarda erken menopoz riski oluyormuş. Hemen beni sporun ve sporcunun düşmanı yapmayın, herkes ne istiyorsa onu yapsın.