Nuran YILDIZ

TIME’IN KAPAĞINDAKİ FOTOĞRAFI BAŞBAKANI NEDEN RAHATSIZ ETTİ?

----- 21.11.2011 - 00:01 -----

Erdoğan Time’a kapak olmuş. Ankara’dan uzakta, gündemin dışında, kendi gündemime odaklıyken.

Gönlünüz nerdeyse, aklınız oradadır. Ya da tam tersi, aklınız nerdeyse gönlünüz oradadır. İstanbul’daydım. Üç gün.

Time. Kapak. Erdoğan. Görmem lazımdı. Gördüm. “Erdoğan’s Way” (Erdoğan’ın Yolu) başlığından çok, fotoğrafa takıldım.

Bir terslik vardı. Bir sıradışılık. “Fotoğraf ve imaj” anlatan biri olarak o tuhaflık her neyse bulmalıydım.

Kapaktaki kollarını kavuşturmuş Erdoğan’la ben, birbirimize öylece bakıp dururken, kulağıma Başbakanın sözü çarpıyor televizyondan: “Herhalde bu fotoğrafı arayıp bulmak için çok eziyet çektiler.”

Demek ki benim gibi o da rahatsız. Eziyet, fotoğrafta da duruyordu.

O an, aradığım yanıtı buldum: Başbakan hiçbir fotoğrafında kollarını kavuşturmazdı. Yüz ifadesi “çektiğim eziyet bitse” diyordu. Ki bu, Başbakana uymazdı.

Düşüncemi test etmek için Başbakanın ekibindeki en akıllı üç kişiden (bence) birini arayıp sordum: “Time bu fotoğrafı nereden bulmuş? Siz böyle bir fotoğraf servis etmezsiniz ki.”

2009 yılında, BM toplantısı sırasında, Erdoğan’la yaptığı röportaj için Time’ın çektiği fotoğrafmış. Derginin kendi arşivinden alınmış yani.

Başbakanın fotoğraftan rahatsızlığının nedeni ise mevcut imajına ters bir görüntü vermesi.

“Gösteri toplumu”nun ortasında, fotoğraflara dikkat etmek gerektiğini söylediğim arkadaşlara “İşte bakın, gördünüz mü” diyesim geliyor. Başbakan bile Time’a kapak olmanın havasını atacağına, fotoğrafa kafayı takıyor.

MALTEPE BELEDİYE’SİNDE İYİ ŞEYLER OLUYOR

Geçtiğimiz cumartesi akşamı, Maltepe Belediyesi, Türkan Saylan Kültür Merkezi’ndeydim. Turgut Özakman’ın “Fehim Paşa Konağı” oyununu izlerken “İyi ki buradayım” dedim.

Maltepe’nin CHP’li Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Zengin’in davetiyle toplanıp gitmiştik.

CHP ile ilgili umudum gittikçe tükense de, iyi yönetilen CHP’li belediyelerin Parti’ye can suyu olacağına inanıyorum halâ.

Bu anlamda Maltepe Belediyesi’nin çalışmaları son derece önemli ve destek hak ediyor.

Belediye Başkanı Mustafa Zengin inanılmaz biri. 2009’da %51 oyla seçilmiş. AKP’ye 13 puan fark atmış.

Mustafa Başkan, kılık değiştirip Belediye sınırları içinde denetim yapıyor. Etrafına onlarca kişi alıp “Ben Başkanım” edasıyla boş boş dolanmıyor.

Çağdaş bir kültür sanat merkezi ortamına, çağdaşlığın simgesi Türkan Saylan’ın adını veriyor. Üst katlarında Belediye Konukevi var. Ve şimdi orada Van’dan gelen depremzedeler kalıyor.

“Fehim Paşa Konağı”, Maltepe Sanat Tiyatrosu tarafından sahneye konmuş. Tiyatronun oyuncuları dışında amatör oyuncular da rol alıyor.

Diş hekimi bir profesör de oynuyor, belediye çalışanları da. Başkanın makam şoförü kabadayı rolünde döktürüyor. Engelliler unutulmamış. Bir otistik oyuncu vardı sahnede. Sergilediği çaba kendi başına alkışı hak ediyordu.

Oyunun sonunda bir de sürpriz vardı: Belediye Başkanı Mustafa Zengin, İttihatçıların temsilcisi Abdullah Bey olarak sahneye çıktı. Başkanın sahnesi, alkıştan nasibini fazlasıyla aldı.

Sanat seçim kazandırmaz ama amatörlere verilen destek, halka iyi, doğru ve geliştirici fırsatlar sunmak da belediyelerin görevi.

Maltepe halkı Belediye Başkanlarına sahip çıkıyor çıkmasına da bir de CHP Genel Merkezi manevi destek olsa fena mı olur? Önümüzdeki yerel seçimlerde, CHP’yi hezimetten kurtaracak Mustafa Zengin gibi başkanların değerini bilmek gerek.

AKLIMDA KALAN

İşadamı bir dosttan duyduğum söz: Günümüzün en büyük ama en görünmez sorunlarından biri, derinlikli düşünmekten vazgeçişimizdir. Eğer yaşama dair felsefeniz yoksa, yüzeysel, sığ ve günübirlik eylemlerin peşinde yorulursunuz. Düşünürlerin bile düşünmeye zahmet etmediği günlerde iş dünyası haydi haydi sığ bir hayatın keyfini sürmekte. İstanbul’da, ülkemizin önemli holdinglerinden birinin başkanıyla uzun zamandır ertelediğimiz bir kahveyi içiyoruz. Genç, fazlasıyla yakışıklı ve başarılı bir holding başkanıyla en son konuşulacak şey felsefe olsa da, holdingin felsefesinden yola çıkıp, gündelik yaşamın felsefesini konuşurken buluyoruz kendimizi. Dakikalar olarak planladığımız sohbet saati geçiyor böyle olunca. Konuşmanın bir yerinde işadamı “Haklı olmak mutlu olmak anlamına gelmez” diyor. Bu sözü aklıma işliyorum. Gerçekten de haklı olmak, nadiren mutlu, genelde mutsuz ediyor insanı. Ben de ona, sevgili Gürkan Hacır’dan duyduğum “Hakikati arayanlar, kahrolmayı göze alırlar” sözünü not ettiriyorum. Bu sözü ben test ettim, onayladım. Bir de siz deneyin isterseniz.