Nuran YILDIZ

ARAP BAHARINDAN SONRA FRANSA KIŞI

----- 21.12.2011 - 08:01 -----

Emin olduğum bir şey var: Bilimle uğraşan birinin siyaset yapmasından iyi sonuç çıkmaz.

Ahmet Davutoğlu’nun bilimsel görüşüne göre dış politikada “sıfır sorun” mümkündü. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun uygulamalarına göre ortalık toz duman.

Resim şöyle;

Bakan Davutoğlu: “Biz de Afrika’da Fransa sömürgeciliğini anlatırız!” Kişiliği hakkında fikrim olmasa “Dalga geçiyor” derdim.

TBMM Başkanı Çiçek: “Fransa bedelini çok ağır öder!” Ciddiye alan olmuş mudur acaba?

Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır: “(Fransızlar) Türkiye’nin tepkisinin boyutlarını hesaplayamadılar. Bu nedenle de ne yapacaklarını bilemediler.” Bu analize sizin de gülesiniz gelmiyor mu?

Vekiller gezmeye bahane bulmuşlar, yumurta bizim kapıya dayanmışken, Fransa kapılarına dayanmışlar. Oysa yanınızda sevgiliniz olmadan Paris sokakları çekilmez.

İşadamlarımız çok becerikli ya, son dakika lobi faaliyetleri icat ettiler. Bu ne içi boş bir özgüvense… Le Grand Hotel’in kapısını açacak güçleri yokmuş halbuki.

En acısı konuyu “Biz soykırım yapmadık” noktasında karşılayıp, taarruzu “Yasa geçerse biz size gösteririz” sığlığına dayandırmak.

Sorunun evrensel boyutu unutuluyor: Fransız İhtilali’nin memleketinde “ifade özgürlüğü”nü engelleyen yasa!

Fransa da, Türkiye de kendi sahasında top çeviriyor. Kendi seçmenine rol kesiyor.

Türkiye zekaları hafife almak yerine “özgürlük” idealini paylaşan uluslararası/uluslarüstü oluşumları konunun içine çekmek zorunda. Derseniz ki “Türkiye bunu yapacak güçte değil.” Demek ki dış politikada argo tabirle “doldur-boşalt” yöntemle ancak bu kadar oluyor.

CNN TÜRK, METEHAN’A HAKSIZLIK EDİYOR

Hürriyet’in Ankara temsilcisi Metehan Demir’in inanılmaz bir haber kaynağı ağı vardır. O kaynakları gündemin en can alıcı noktasında devreye sokmayı bilir.

Daha önemlisi Metehan üslubuyla öteki gazetecilerden ayrılır. En ciddi konulara espriyle yaklaşmasını da, bir habere farklı yerden bakmasını da bilir.

Hafta içi sabahları, CNN Türk’te, Bilal Çetin’le gündemi değerlendiriyor. Dalgasını geçiyor. Ciddi konuları gülümseterek izletiyor. CNN Türk onu sabahları Ankara gündemine sıkıştırıyor.

Onca saçma sapan adam ekranlarda cirit atarken, Metehan gibi deneyimli bir gazeteciden neden hakkıyla yararlanmaz CNN Türk?

AKLIMDA KALAN

“Aşk kaç ‘karat’ eder?” sorusu: Yeni yıl yaklaşıyor. Tüketim çarklarının dönme hızı da son raddesine ulaşıyor. Bora ve kardeşi Aral mutfaktaki halının üzerinde boğuşurken “Acaba Noel Baba yılbaşı gecesi size ne getirse” diyorum, alacağım şey onları mutlu etmeli çünkü. (Sahip olduğum en yararlı bilgi yeni yılın da, bayramların da çocuklar için geldiği.) Bora “Bakugan’ın uçan savaşçısı!” diye bağırırken minik Aral “Bana da bana da!” diye zıplamaya başlıyor. Çocukları anlarım da gazetelerin arasından çıkan pırlanta reklamlarının fiyat listeli broşürleri beni yılbaşı olayından iyice soğutuyor. Maddiyattan en uzak, bir tür inanç ve tarikat olan aşkın “karat”la ölçülmesi yalnızca yılbaşından değil, aşktan da soğutmaz mı insanı? Aşık olunan insanın gözlerinden daha büyük karat olmaz benim bildiğim…