Nuran YILDIZ

ALIŞ VERİŞ: ALIRSAM VERİRİM!

----- 02.01.2012 - 00:01 -----

Hayat artık bir alma ve verme ilişkisi.

Eskiden bir dolma ve boşalma ilişkisiydi. Bileşik kap gibiydik bir taraftan boşalırken bir taraftan dolardık.

Sanat öyleydi. Resim, roman, şiir bir duyusal boşalma işiydi sanatçının.

Aşk öyleydi; arzuyla dolmanın boşalmasıydı kavuşma.

Buzdolabı dolu olanlar vardı, boş olanlar vardı.

Cüzdanları boş olanlar ve dolu olanlar olduğu gibi.

Dolma ve boşalma dönemi bitti. Şimdi her şey bir alma ve verme ilişkisi: Alış-veriş!

Sevgililer Günü. AVM’lerdeyiz.

Anneler Günü. AVM’lerdeyiz.

Babalar Günü de öyle.

Yeni yılda da öyleydik.

Seçimler öyle değil mi? Verirsen alırsın.

Her şeyin bir maddi karşılığı var.

Bakın Elif Şafak’a, Orhan Pamuk’a. Satma garantisi oluşmadan yazıyorlar mı artık?

35 insan öldü. Dün.

Her can için 100 biner lira değer biçilmiş. Bugün.

SİNEMASAL İKİLEMLERİM

Film seçerken Ahmet Hakan’ı mı dinlemesem, Ömür Gedik’i mi?

Bir Almadovar filmi izlemek istemekle, onun son filminde başrol oynayan Banderas’tan zerre hazzetmemek.

Türk filmlerini sinemada izlemekten hoşlanmamakla “Dedemin İnsanları”na gitmem için yapılan baskı.

Beş evsiz ve sokağa çıkmanın yasak olduğu günler konulu “Bu Son Olsun” filmine, iyi bir konunun kötü bir anlatımıyla karşılaşma korkusundan gitmekle gitmemek arasında kalmak.

STAR TV’NİN YENİ LOGOSU

Star Televizyonu Doğan Grubu’ndan Doğuş Grubu’na geçer geçmez logosu değişti.

Belli ki Star’ın eskiyle tüm bağlarını kesip atmak istemişler.

Tamam eski logo da iyi değildi. Tamam eski logo da anlamsızdı.

Yenisi ise abartıyı da abartmış. Belli ki yıllar yılı NTV’nin durağan logosundan hayli sıkılmış Doğuş’un televizyoncuları. Sakinliğin, statiğin karşı ucuna geçmişler.

Yeni logo kocaman. Rengarenk. Beş anlamsız parça (kuşkusuz yükledikleri bir anlam var). Göze çarpıcı değil, göze sokucu.

Star logosunda değişim şarttı ama abartı şart değildi diyeceğim, abartılar çağına ters düşmüş olacağım.

AKLIMDA KALAN

“Karizmatik”le, “sevimli” arasındaki fark: Ne zaman iletişim yönetimi ya da liderlik konusunda bir konferans versem hep aynı soruyla karşılaşırım: “ ‘Karizmatik insanlar göz kontağı kurmaz’ diyorsunuz, sonra da ‘konuşurken gözün içine bakmak samimiyet doğurur’ diyorsunuz. Sonuçta gözün içine bakacak mıyız, bakmayacak mıyız?” Dün gazetede okudum. British Colombia Üniversitesi’nde bir araştırma yapılmış. Araştırmanın sonuçlarına göre kadınlar güler yüzlü erkekleri karizmatik bulmuyorlarmış. Bu araştırma sonucunu konferansta kullansam bu kez gelecek sorular şöyle olacaktır: “Etkili olmak için gülümseyecek miyiz, gülümsemeyecek miyiz?” İki sorunun da yanıtı açık aslında: Yaşam hep kavşakta durma halidir, hep bir tercihte bulunma hali. Sevimliliğe giden yolla karizmaya giden yol aynı değildir. Sevimli biri gülümseyebilir de, gözün içine bakabilir de. Karizmatik biri ise ne gülebilir ne de göz kontağı kurabilir. Bilgi basit ama, kendi yakınlarımdan birine web sitesindeki gülücük dağıtan fotoğrafları, gülücük dağıtmayan fotoğraflarla değiştirmesini söylüyorum aylardır, dediğimi yaptıramıyorum.