Nuran YILDIZ

“BİSİKLETE BİNMEYİ BİLE BİLMİYOR!”

----- 06.01.2012 - 09:21 -----

Başlıktaki cümle iletişim, ilişki yönetimi, psikiyatri ve psikolojide, aşkın ateşinin düştüğü durumları anlatmakta kullanılır. Aşığın gözüne inen perdenin kalkmaya başladığına işaret eder.

Büyük bir aşkla çılgına dönen kadın artık aşkın acısına dayanamaz, psikoloğun karşısına oturur. Anlatır.

Psikoloğun önerisi basittir: “Onu elde etmek için uğraşma, bu hem yorucudur hem de aşk ateşine benzin dökücüdür. Vazgeç. Onu tanımaya çalış. Tanıdıkça onun ne kadar sıradan bir adam olduğunu anlayacaksın. Ondan hoşlanmamaya başlayacaksın. Hoşlanmaman arttıkça, aşkın azalacak.”

Kadın gider ve adama “Biz arkadaş olalım” der. Adam kabul eder. Birlikte vakit geçirmeye, konuşmaya başlarlar.

Günler sonra kadın yine psikoloğun karşısındadır.

Psikolog sorar: “Nasıl, aşk acısı aynı şiddette sürüyor mu?” Kadın üzüntüyle, omzunu düşürünce de ekler: “Yoksa dediğimi yapmadın mı?”

“Hepsini yaptım” der kadın, “Hakkında bir yığın şey öğrendim, adam bisiklete binmeyi bile bilmiyor!”

Kadının sesindeki küçümseme, doktoru gülümsetir. Çünkü aşk bir hastalık değildir. Sevdiğimizi zihnimizde idealize etme biçimidir.

Sevdiğimizi zihnimizden uzaklaştırıp gündelik hayatın içine soktukça kaba mı, nazik mi, bencil mi, narsist mi, sevebilme becerisi var mı, sizin onun gözündeki değeriniz ne görebilirsiniz. Böylece aşkınız yüreğinizde dursa bile, hoşlanmadığınız şeyler çoğalır.

Telefonu kapattığınızda aşkın heyecanı yerini hoşnutsuzluğa bırakmışsa, aşk ateşi de sönmeye başlamıştır.

Adamın bisiklete binmeyi bile beceremediğini farkedersiniz…

BİR ADAM BU KADAR MI SEVİLMEZ?

Çok medya yöneticisi, çok koltuk kaybetti ama hiç biri Yiğit Bulut’un arkasından yaşandığı gibi sevinç blokları yaratmadı.

Bir medya patronu Hükümete yakın diye istihdam ettiği bir adamı işten atıyorsa iki şey düşünülebilir;

1.Ya medya patronu “hükümet eden”in güçten düştüğüne inandırılmıştır,

2.Ya da Hükümet imaya bile gerek bırakmadan “Biz o adamdan elimizi çektik” demiştir.

Yiğit Bulut yeni dönem, teflon tipi adamlardan. Eleştirileri üzerine yapıştırmıyor. Bu arada boş da durmuyor. Kulağıma gelen bilgiye göre Ahmet Çalık’ın A Haber’inin başına geçmek için yoğun çaba sarfediyor. Star Haber’le de görüşüyor. Sırada Beyaz Tv var.

Medyada gücünü yaptığı işten alanlar gelirken de giderken de saygıyla karşılaşırlar. Gücünü ilişkilerinden alanlar ise saygı görmezler ve de çevrelerine karşı çok acımasız olurlar.

Bulut’un ardından atılan sevinç çığlıklarının nedeni bu.

AYŞE ARMAN’I ÖRNEK ALDIM

Ayşe benim dostum. Birbirimizin ifade tarzını seviyoruz. Hakkımda güzel yazılar yazmıştır. Tek şikayeti beni söyleşi yapmaya ikna edememiş olması.

Ayşe üç gün önce yeni yılda yapılacaklar listesi çıkardı. Hoştu. Bu listelerin gerçekleşeceğine inanmam ama ona özendim, bir liste de ben yaptım:

-Yeni yılın ilk yarısında “Aşk Yüz Yılı Bitti” kitabım raflardaki yerini alacak. Almalı, profesörlük için şart!

-Hiç kimseye hak ettiğinden fazla değer verilmeyecek, tepemin üstü boş bırakılacak.

-Yeni başladığım televizyon programıyla, izleyenlerde az da olsa iletişimin farkındalığını yaratmak için çalışılacak.

-İlgi cimrisi insanlara ilgi göstermekten vazgeçilecek. İlgi, çok az şey verip çok fazla şey almanızı sağlayan şeydir.

-Akademi dışında hiçbir yerde ücretsiz konuşulmayacak, bağlı olduğum konuşma şirketinin bana attığı fırça bu.

-Daha çok gülünecek (kendi halime de, başkalarının haline de).

-Yoğunluğum ne olursa olsun, öğrencilere daha çok zaman ayrılacak.

-Okurların “sizi yakından tanımak isterim” maillerine, “çok yoğunum” yanıtı verilmeye devam edilecek.

-Yılın ilk aylarında, kadınların hayalini süsleyecek kadar yakışıklı bir işadamının günlerdir bekleyen yemek teklifini yerine getirmek, İlke Key ve ailesiyle buluşmak için İstanbul’a gidilecek.

AKLIMDA KALAN

“Bir kriz nasıl bu kadar büyütülür?” sorusu: BORUSAN hakkında Yeni Şafak’ta olumsuz bir haber çıkıyor. Firma tüm gazetelere olayın doğru olmadığına dair ilan veriyor. Ben de dahil bir çok kişi olayı o ilandan öğreniyoruz. Kriz alanı büyüyor. İlgili yönetici istifa ediyor. Üstüne bir de basın toplantısı. Yanlış üzerine yanlış. Sanki krizin tadını çıkarıyorlar. Yapmaları gereken krize muhatap hedef kitleyi tanımlamak, ona uygun iletişim çözümleri tasarlamaktı. Bu süreçte dikkatimi çeken ve de kıskandığım bir şey oldu. Turktime’ın yazarı, yönetmeni Ersin Tokgöz’ün konuyla ilgili yazısı. Ersin diyordu ki özetle, hani özgürlükler diyordunuz, özgürlük kavramına alabildiğine popülize ediyordunuz, BORUSAN’ın sattığı otomobilin imajını, kendisini istediği gibi ifade etmesi, kimliklendirme özgürlüğü ne oldu peki? O yazıyı ben yazmak isterdim. Özgürlük ve demokrasi, tanımlayanların durduğu yere göre içleri doldurulan kavramlar. Ersin’in zihnine sağlık, kıskandığımı kendisine söyledim, bir de alemin önünde ifade edeyim dedim.