Nuran YILDIZ

4+4+4’E BİR DE BURADAN BAKIN!

----- 08.03.2012 - 00:01 -----

5+3+3+4 karşımda oturuyor. Onun zamanında 8 yıllık ilköğretim yoktu daha. 5+3’tü. Sonra lise 3, sonra üniversite 4 olarak mezun olmuştu.

“Kafam karışık” diyor, “hangi işe başlasam bana göre olmadığını düşünüyorum.” Birkaç yıl önce mezun olmuştu genç adam.

Geçen hafta ise karşımda onun oturduğu koltukta 8+3+4 vardı. Yeni mezun. Ne iş yapması gerektiğini bilmiyordu. Kafasındaki “ideal dünya tasarımı” gerçeklerle örtüşmüyordu. Bir şirkette staj yapıyor, tutmuyor bir başka şirkette staja devam ediyordu. “İşte bu” diyeceği bir iş buluncaya kadar savrulmaya devam edecekti.

Her yıl, her hafta derste karşımda bir yığın karışık kafa oturuyor. Soruları havada uçuşuyor. “İş bulacak mıyım” sorusuyla, “Mutlu olacağım bir iş hangisi” sorusu yığınla. Hep aynı şeyi sormalarına hep aynı yanıtı vermekten yoruldum.

“Üniversite bitiyor ve ben halâ ne yapmak istediğime karar veremedim, nerede yanlış yapıyorum?”

“Bu sorunun yanıtını bulmak için öğrenciliğin sırasında olabildiğince çok yerde staj yapmalısın. Ne yaparsan mutlu olacağını deneyerek gör. Öğrencilik sana deneme ve yanılma özgürlüğü verir.”

Onlar, üniversite ve bölüm seçerken bile kafaları net değil. Test sisteminden başlarını kaldırdıklarında darmadağın oluyorlar. Testlerin sınırlı dünyasından, seçeneklerin sınırsız sanıldığı başka bir dünyaya geçince körleşme yaşıyorlar.

Ne yapacaklarını bilemeyenlerin sayısının artışına, üniversitelerin “çift ana dal” ya da “yan dal” okuyan öğrenci sayılarının artışı küçük bir kanıt olabilir.

Onlar, 18-20-22 yaşlarında bile meslek seçiminde karar verememişken, 4+4+4’le meslek eğitimini 10 yaşa çekmenin vicdani sorumluluğunu kim düşünüyor? “Ben daha çocuktum, şimdi olsa başka türlü yapardım” diyecek olanların mutsuzluklarının ki ya da kadrolardaki karşılığını hesap edebilir misiniz?

HÜLYA AVŞAR HAKLI

Bir dergiye röportaj vermiş. “Tek taraflı aşk yaşıyorum!” demiş. Magazin medyamız da boş durmamış, bu lafı pelesenk etmiş.

Hülya Avşar açıklamak zorunda kalmış: “Dalga geçtim, yok öyle bir şey.”

Bence kesinlikle dalga geçmiştir. Çünkü;

Birincisi, benim bildiğim Hülya Avşar, bir aşk yaşayacaksa o hiç tek taraflı olmaz. İstedi mi, alır. Kadın-erkek ilişkilerindeki strateji ve taktik bilgisine güvenirim.

İkincisi, bir kadın tek taraflı aşk yaşıyorsa, bunu değil aleme, kendisine bile itiraf etmez.

CHP’Lİ BELEDİYELERİN SORUNU

Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal çok çalışkandır. Ne zaman, nerede karşınıza çıkacağını bilemezsiniz.

Ünal, yerel yönetimlerin sanata, bilinç düzeyinin yükselmesine katkıda bulunması gerektiğine özel önem veriyor. Müjdat Gezen’e ödül gecesi düzenliyor. Geçen pazar “Kadın Araştırmaları Derneği”nin paneline ev sahipliği yapıyor. Çalışıyor. Durmuyor.

Yine de CHP’li belediyelerin genelde yaşadığı sorunu, İsmail Ünal da yaşıyor.

Müjdat Gezen gecesinde, Müjdat Gezen’i sevenler. Panelde Doç. Dr. Ümit Kocasakal’dan Necla Arat ve İsa Gök’e kadar belirli bir düşüncenin insanları anlatıyor, aynı düşüncenin insanları dinliyor.

Temel iletişim sorunu hiç değişmiyor: Kendi propagandalarını kendilerine yapıyorlar. Bakış açılarını acilen değiştirmeleri gerekiyor. Yoksa boşuna yorulmuş olacaklar. Benden söylemesi.

AKLIMDA KALAN

“Pozantı Somali’de bir yer mi?” sorusu: Hadi diyelim Hükümet, kendi sorumluluğu altında diye sormuyor. Grup konuşmalarında Kemal Beyin, Bahçeli’nin ağzına gözlerimi dikmiş bekliyorum. Yok! Etrafında dolaşıyorlar ama özüne gelmiyorlar: Kötü muamele gördükleri kesinleşen Pozantı Cezaevindeki çocuklar Ankara’ya naklediliyorlar. Benim bildiğim Pozantı, bu ülkede. Adana’ya bağlı bir ilçe. Somali’de değil! Somali’den açlığa çözüm diye uçağa koyup getirdiğimiz çocuklar gibi, bir yerden bir yere naklederek sorunları çözmüş mü oluyoruz? Bu ülkede, başka yerlerde, başka cezaevlerindeki başka çocukların güvencesi ne? Ankara, Hükümetlerin sorumluluk alanı da, Pozantı değil mi?