Nuran YILDIZ

KABİNE DEĞİŞİYOR

----- 27.07.2012 - 00:01 -----

Henüz kulisler çalkalanmıyor. Kulisler Suriye’ye ve Numan Kurtulmuş’un AKP’deki geleceğine odaklanmış durumda.

Eylül sonu AKP’nin büyük kongresi var. Kongre pek çok açıdan dönüm noktası olacak.

Erdoğan 2014 ve 2015’de kendisine sorun çıkarmayacak bir partinin tasarımını yapacak. Sorun çıkarmayacak tasarım ve yorulan bakanları değiştirmek için kabine değişimini gerçekleştirmeyi düşünüyor.

Kabine değişimiyle ilgili size iki önemli ipucu verebilirim:

Birincisi, İçişleri Bakanı Şahin gidecek. Yaptığı gaflar ve açıklamalarla hem kamuoyunda hem de Başbakanda rahatsızlığa neden olduğu biliniyor. Şahin’in Bakanlıktan alınacak olması kimseye sürpriz olmayacak.

Peki yerine kim gelecek? Yalçın Akdoğan ve Ömer Çelik’in isimleri geçiyor. Her ikisi de AKP’nin kuruluşundan bugüne Erdoğan’a bağlılıkları konusunda şüphe duyulmayan iki isim. Akdoğan’ın milletvekilliğinde ilk dönemi.

Çelik’in ise her kabine değişikliğinde adı olası bakanlar arasında geçti. Başbakana o kadar yakın olup da bakan olmaması insanları şaşırtıyordu. Bu kez muradına erecek gibi.

Her ikisini de tanıyan biri olarak şunu söyleyebilirim. Bakan olsalar da olmasalar da Erdoğan’a bağlılıkları hiç değişmez.

Kabinede gideceği düşünülen ikinci isim Dışişleri Bakanı Davutoğlu. Türkiye’nin bölgesinde tarihinde görülmeyen ölçüde kriz yaşamasının nedeni olarak gösteriliyor. Son günlerde kamuoyunun ve medyanın desteğini hızla kaybeden Davutoğlu da bu durumdan şikayet eder hale gelmişti. Üstelik kendisi “Hoca takımından siyasetçi olmaz” görüşümü de kanıtlamış oldu.

Yeni Dışişleri Bakanının kim olacağına gelince, üç kişinin ismi geçiyor: Egemen Bağış, Volkan Bozkır ve Ömer Çelik.

Küçük bir not: Bakanların 3 dönem vekillik yapanların yeniden aday olamayacağı kuralına uymaları gerekmiyor biliyorsunuz. Başbakan dışarıdan bakan atayabilir.

CHP’Lİ OKURA NOT:

Soruyorlar, “CHP’nin seçmene dağıtacağı oyuncak ayılar için ne düşünüyorsunuz?”

Daha önce de buradan Kemal Beye seslenmiştim, “Karar alma süreçlerinde akıl nasıl duruyor? O kadar akıllı adam bu kadar akıl dışı kararları nasıl alıyor? Gözlemek istiyorum.” Bu da öyle bir şey.

Oyuncak ayının bende bıraktığı izlenim: CHP’nin içinde birileri CHP’yi sabote ediyor. Bu ayı hikayesini başka türlü açıklamam olanaksız.

“İNSANCIL HUKUK”

Geçen akşam çok sevdiğim bir dosttan bir telefon aldım. Yemeğe davet ediyordu. Bu aralar evde tembelliği tercih ettiğimden mırın kırın edecek oldum, dostum “Seni biriyle tanıştıracağım, çok seveceksin” dedi. Yeni, farklı, özel, hayatta bir şey yapmış insanlardan keyif aldığımı bildiği için beni nasıl ikna edeceğini de biliyordu.

Tenis Kulübü’nde buluştuk, ki orası “Ben bir zamanlar…” diyen insanlarla dolu olduğundan pek hoşlandığım bir yer değildir.

İyi ki gitmişim. Gitmeseydim Françoise Saulnier gibi biriyle tanışamayacaktım.

Françoise, Sınır Ötesi Doktorlar’ın Hukuk müşaviri. Harika bir kadın. Müthiş işler yapıyor olmasına rağmen inanılmaz mütevazı. 6 dil biliyor! Hiç Fransıza benzemiyor, sanki bizden biri.

Fransa’nın eski başbakanlarından Pierre Maurois’in insan hakları danışmanlığını yapmış. Hakim ve savcı olarak çalışmış. Fransa’nın en iyi, en tanınmış hukukçularından biri.

Bir de kitabı var: “İnsancıl Hukuk.” Bu günlerde en çok gereksinim duyduğumuz konu. Keşke bizim üniversitelerimizde Fransa ve uluslararası deneyimlerini anlatan konferanslar verse. Keşke Barolarımız kendisini konuşmacı olarak davet etse.

Hukuk müşavirliğini yaptığı Sınır Ötesi Doktorlar, bugün 80 ülkede faaliyet gösteriyor. Merkezi Paris’te. Françoise da o merkezde çalışıyor.

Tıbbi yardım örgütü Sınır Ötesi Doktorlar, tıp etiğine ve hukuka uygun hareket ediyorlar. Kendilerini insanlığa adamış bu insanlardan biri olan Françoise, Türkiye’yi bulunduğu bölge nedeniyle çok önemsediklerini ve iyi ilişkiler geliştirmek istediklerini söylüyor.

CAMİNİN MİMARLIK İHALESİNDEKİ TUHAFLIK

Çamlıca’da yapılacak olan caminin mimarını Başbakanın belirlediği konusu hayli tartışılmıştı. Hafta başında, gazetelerde mimarlık yarışması açıldığına dair bir ilan yer aldı.

Hürriyet’ten Mehmet Yılmaz bu durumu “Bir yanlıştan dönüldü” şeklinde yorumladı. Daha sonra bir yazı daha yazdı ve yarışma jürisini hafif yollu eleştirdi. Oysa mimari proje yarışmasının ilanında daha önemli bir ayrıntı vardı, Yılmaz onu görmemiş.

Yarışma için projelerin teslim tarihi 10 Eylül 2012 olarak gösterilmiş. Soruların yanıtlanma tarihi ise 8 Ağustos 2012. Yani yarışma ilanını okuyup proje hazırlamak için verilen süre yalnızca 1 ay!

Oysa ortalama bir mimari projenin hazırlanabilmesi için gereken süre en az 6 aydır. Bir ayda devasa ve hayli iddialı bir cami projesi hazırlamak neredeyse olanaksızdır. Önceden hazırlanmış ve bekleyen bir proje yoksa tabi… Yorum sizin.

AKLIMDA KALAN

Duyduğum en güzel aşk sözü: Biliyorum cuma yazılarını bekleyen okurlara bu aralar haksızlık ediyorum. Ruhum alıp başını gitmiş diye yazmıştım, geriye dönüşü hayli zor olacak. Yine de son yıllarda duyduğum en güzel şarkı sözünü o okurlarla paylaşmak istiyorum: “Parti sen gülünce başlasın…” Kenan Doğulu’nun yeni şarkılarından birinde geçiyor bu söz. Şarkının içinde mücevher gibi parlıyor. Aklınızda kalıyor. Birini sevmek, onu dünyanın merkezine koymak, kutlamaları, sevinçleri, keyifleri onun gülüşüne bağlamak. Ancak bu kadar güzel anlatılabilir. Bu sözü söyleyen de, bu sözü işiten de dünyanın en şanslı insanı değil midir? Sözcüklerle arası iyi olan herkes bu cümleyi kıskanmıştır. Ben kıskandım…