Nuran YILDIZ

BAŞBAKAN, BAŞBUĞ’A NEDEN DESTEK ÇIKTI?

----- 13.08.2012 - 00:01 -----

Başbakan, İlker Başbuğ’un tutuklanmasına önce ima yoluyla, geçen hafta da açıkça, net olarak itiraz etti. Bu konuda herkes fikrini söyledi, benim de ekleyeceklerim var. Başbakan Başbuğ’a destek çıktı, çünkü;

8 yıl, devlet güvenliğiyle ilgili konularda çalışma arkadaşı, iş ortağı olduğu için,

Başbuğ’un demokrasiye bağlılığına, tanıklara gerek kalmaksızın ilk elden tanıklık ettiği için,

Askerlerin Hükümete, Hükümetin askerlere şüpheyle baktığı günlerde, “Medya aracılığıyla değil, haftalık olarak görüşelim” teklifi Başbuğ’dan geldiği için,

Gelecekte, Silivri üzerinden kendisine yapıştırılacak “diktatör” imajını fark edip, ön almak için,

Meşhur “büyük resmi” daha iyi görmeye ve anlamaya başladığı için,

Başbakanın yakın çalışma arkadaşları Başbuğ’u iyi tanıdığı için,

Terör konusunda Başbuğ’un yaptığı tüm uyarılarda haklı çıktığını gördüğü için,

İlkeli ve tavizsiz duruşunu beğendiği için,

Cumhurbaşkanlığına giden süreçte olabildiğince fazla kesimin güvenini kazanmak için.

İlgili okura not:
Perşembe günü, İlker Başbuğ’un avukatı İlkay Sezer’i izledim, CNN Türk’te. Programdan sonra kendisiyle konuştuk. İlkay Bey, en geç 27 Ağustos’ta Başbuğ’un serbest bırakılacağı umudunu taşıyordu. Bilginize.

CAMİ AVLUSU…

Evdeydim. Hiç çıkmayacaktım. Bitirmem gereken işler, yetiştirmem gereken şeyler vardı. Telaş. Hiç bitmeyeceğini sandığımız hayatın, hiç bitmeyen telaşı.

Telefonum çaldı. Sevgili dostum Nebil İlseven’in babasını kaybettiğini öğrendim. Cenaze Kocatepe’deydi.

Hep olduğu gibi acele ettiğimden, erken saatte cami avlusundaydım. Kenardaki banklardan birine oturup avlunun öğle güneşi altında kızgın, ateş saçan beyaz taşlarına bakarak beklemeye başladım.

Cami avlusunda telaşsızca oturup çevreye bakmalısınız mutlaka. Saat cenaze zamanının az öncesi olmalı.

Musalla taşına götürülen cenazeler önünüzden geçerken hayat, telaş saçma. “Dur” diyorsunuz, sizi “hadi” diyerek dürten içinizdeki saçmalığa, “dur!”

Tabutun içindekini sanki o hiç yaşamamış gibi yabancı hissederken, avluya bir bir düşen tanıdıklarla sohbete dalanlara bakmalı, cenazeden sonra yapılacakları planlayanlara dudak ucuyla gülümsemelisiniz.

Ölüm ensemizde bizi beklerken. Ölüm avluda, önümüzden geçerken. Dert ettiğimiz her şey gülünç gelmeli. Cenaze zamanından az önce, cami avlusunda boş boş oturun mutlaka. Göreceksiniz sizi boş oturtmayacak, aklınıza hücum eden düşünceler.

SİVRİSİNEKLERE SAHİP ÇIKAN YOK

Bodrum-Milas Havaalanının adı neden Bodrum-Milas bilir misiniz? Neden Bodrum değil tek başına ya da Milas? Nadirdir iki isimli havaalanları.

On küsur yıl önce, havaalanı yapılınca ismi yüzünden kavga çıkmıştı. Hükümet Bodrum’un ününden ve turizme katkısından “Bodrum Havaalanı” koymak istemişti. Milas ayağa kalktı. Bu haksızlıktı. Saçmalıktı, Milas’taki havaalanına neden Bodrum densindi ki? Konumu Bodrum’a 45, Milas’a ise 5 km idi, Bodrum’la ilgisi yoktu!

Milas “Havaalanı bizim” diyordu, Hükümet “Bodrum”da ısrar ediyordu. Orta yol bulundu, gösterişli Bodrum adı, mütevazı Milas adına yapıştı.

Şimdi o havaalanında, kapıdan çıkıp otomobile kadar geçen 5 dakikalık sürede, sivrisineklerin saldırısına uğruyorsunuz. Sivrisinek demek az, vampirleşmişler ve insan eti yiyorlar. İnsanlar havaalanından arabalara, Hitchcock’un “Kuşlar” filmindeki gibi kaçışıyorlar.

Adını koyarken birbirine giren iki ilçenin sineklere karşı “bizi ilgilendirmez” tutumu, bana hem komik geldi hem de tam bizlik.

BU NASIL BİR SAÇMALIK?

Beşiktaş yönetimi futbolcunun birinin (Quaresma) takımdan gönderilip gönderilmemesini takımdaki diğer futbolculara sormuş!

Futbolcuların ne dediğini tahmin etmek zor değil: Gitsin!

Ya Beşiktaş bizimle, ya da birileri Beşiktaş’la dalga geçiyor gibi değil mi?

AKLIMDA KALAN

Fehmi Koru’nun dilinin altındaki ve benim duvarımdaki yazı: Fehmi Koru’nun “Tuzak Varsa Tedbir Nerede?” yazısı ilginçti. Hiçbir şey kastetmiyormuş gibi yapıp mesajı direkt hedefe yollama sanatı açısından gazetecilik öğrencilerine örnek gösterilmeli mutlaka. Hükümete mektup gibi yazılmış yazı bir nasihatle bitiyordu: “…boş yere husumet yaratma, kendisine yakın insanları ve toplum kesitlerini daraltıp gücendirme, zaten uzak duranları kanlı birer düşmana dönüştürme zamanı değil.” Sevgili Fehmi Koru’nun, Başbakana “Cumhurbaşkanı Gül’le aranı iyi tut” demeye getirdiği nasihatini okurken başımı kaldırıp çalışma odamın duvarında asılı duran Ebu Müslim Horasani’nin sözlerini okudum. Büyük olasılık Fehmi Koru’nun da bildiği Horasani’nin sözlerini sizinle de paylaşayım istedim:
Zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını kendilerinden uzaklaştırdılar. Kendilerine bağlamak ve kazanmak için de düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaşan düşman dost olmadı. Ama uzaklaştırılan dost düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince yıkılmaları mukadder oldu…