Nuran YILDIZ

MHP KONGRESİNİN ARDINDAN

----- 05.11.2012 - 00:01 -----

MHP’de kongre bitti: Devlet Bahçeli 725. Koray Aydın 441.

Bu sonuç pek çok biçimde okunabilir:
-Devlet Bahçeli yine kazandı.
-Demek ki MHP’de lider sorunu yokmuş.
-Koray Aydın bu sonuçla Bahçeli’nin ensesinde yerini aldı.
-Koray Aydın önemli bir güç olduğunu gösterdi. İstese partiyi olağanüstü kongreye götürebilecek yeterliliğe sahip.
-Demek ki MHP’de lider sorunu var.
-MHP’de iç gerilim sürecek.

Vesaire. Vesaire.

Bahçeli’nin kongre konuşmasını izlerken:

Dedim ki “Nihayet Bahçeli de prompter’dan konuşmayı seçmiş, ancak cihazla ilgili acemiliğini atamamış.”

Dedim ki “Konuşma yazarı ekibi, konuşmayı hazırlarken liderin söylemekte zorlandığı sözcükleri metinden çıkarmayı neden akıl etmez?”

Dedim ki “Yeryüzünde başka hangi ülkede, bir lider kendisiyle ilgili söylenen olumsuz şeyleri (baston, kuyruk, vagon, stepne gibi), tüm dikkatler üzerindeyken, kendi ağzından tekrar ederek yayılmasına katkıda bulunur?”

Dedim ki “Uzun süren konuşmalarda yalnızca hamaset bir sonuç getirmez. Somut şeyler de söylemek gerek.”

Dedim ki “Benim bildiğim Başbakan, Bahçeli’yi konuşmasını hamasetinden vurur.” Dediğim gibi de oldu.

Kızılcahamam toplantısının kapanışında Bahçeli için “Hamaset ve retorikten başka bir şey yok” dedi Erdoğan.

CHP ve MHP iletişim sorunlarını çözmedikçe, Erdoğan Kızılcahamam’da söylediği gibi “Bizim talihsizliğimiz Türkiye’de ciddi bir muhalefetin olmayışı. Sevsinler böyle muhalefeti diyor ve yürüyoruz” sözlerini söylemeye devam edecek.

BOŞ VER O ADAMI, DEĞMEZ…

Sevgili okurum Fatma (soyadı bende saklı), can sıkıntısını benimle paylaşmış ve fikrimi sormuş.

2 yıllık ilişkisi bitmiş. Kendisi başka, sevgilisi başka şehirdeymiş.

“Baştan çok temkinli gittim, olurdu olmazdı vs. ama sonra ilerledi. Görüşememek hep sorun oldu aramızda ve ben biraz fazla üsteledim haklı olarak, çünkü özlüyorum, daha fazla zaman geçirmek istiyorum. Sonunda bayramda da gelmedi. Ben de yine söylendim küstü, 1 hafta konuşmadı” diyor Fatma.

Haklı olarak “Ne oluyor?” diye sorduğunda da “Yoruldum, sabrım taştı, görüşmeyelim” mesajını almış adamdan.

Soruyor: “Bunu sizi Güzin Abla gördüğüm için yazmadım, sadece 2 yıl nasıl mesajla biter? Yeni nesil ayrılıklar böyle mi?”

Şimdi ben Fatma’ya “Ayrılıklarda öküzlük çok moda şimdilerde” desem mi acaba? (“Öküzlük” saygısızlık, kabalık, hödüklük anlamında kullanılmıştır.)

Korkaklık bir erkekte aradığın şey değildir umarım. Korkaklar gözlerine bakarak “bitti” diyemez, vereceğin yanıtları göze alamaz ve mesajla “bitti” derler.

Adam saygısız aynı zamanda. Birlikte olduğu kadına saygı duymayan adamın, kendisine duyduğu özsaygıda da sorun vardır.

Ve üzgünüm, bu adam sana yalan söylüyor. Büyük olasılık bu ilk yalanı da değil.

Aşk söz konusu olunca hep derim ki akacak kan nasıl damarda durmazsa, gidecek sevgili de allame-i cihan olsan elde tutulmaz. (Sözün telifi tarafıma aittir.)

Birkaç önerim olacak:
Bir, uzaktan uzağa bile sevgili bulabiliyorsan, deneyimini konuştuktan 5-10 dakika sonra buluşabileceğin birini bulmak için kullan.

İki, asla bir adamın ardından yas tutmaya kalkma. Hayat kısa ve emin ol, çivi çiviyi gerçekten söküyor.

Üç, üzüleceksen adam gitti diye değil, bu kadar korkak, saygısız ve yalancı birine harcadığın iki yıl için üzül.

Dört, sen sevmesini biliyorsun, öyleyse neden daha çok insanı sevmiyorsun? Bir ömür, bir adam için fazla büyük bedel değil mi?

Beş, kaç yaşındasın bilmiyorum, 20 ya da 70 fark etmez. Sloganın “Giden gitsin, sıradaki gelsin” olsun.

Altı, hiç kimseyi abartma. Sonuçta o da tuvalete giden biri.

Yedi, bir kapı kapandığında başka bir kapı kesinlikle açılıyor.

Sonuç, bu öneriler iyi enerji gönder, iyilik seni bulur tarzı saçmalıklardan değil. Hayatın tam içinden. Ve hepsi test edildi, onaylandı merak etme.

ZİNCİR MAĞAZALARDA BOŞVERMİŞLİK

Beden dili derslerinde şöyle bir bilgi vardır: Beyin kendinden uzak organları daha zor kontrol eder. Ruh halini eller ve ayaklardan anlarsınız.

Bu bilgi zincir işletmelerde de aynen geçerlidir. Şirket merkezi, uzaktaki bayisini başarıyla denetleyemezse çöküş sürecinin eşiğinde durur.

İşte size iki örnek:
Bir, Fabrika Mağazası: Altınyıldız grubuna bağlı Fabrika ve Network iyi yönetilen, başarılı markalardı. Önce Network markasını hırpaladılar.

Şimdi de Fabrika’ya yazık oluyor. Ankara, 365 AVM’deki Fabrika adeta sahipsiz gibi. İşporta satışlarında görülemeyecek bir tavır ve kabalık.

Müşteri doğum günü için başka mağazadan bir kazak sipariş veriyor. “İki güne kadar gelir, haber veririz” diyorlar. Bir hafta geçiyor ses yok. Müşteri mağazaya uğruyor ve “Haber verecektiniz” diyor.

Sonrası tam bir rezillik. Fabrika’dan ilgilisi ararsa anlatırım.

İki, Sbarro Pizza: Hem de uluslararası bir marka. Pizzaları, malzemeleri, çalışanları, temizliği sıkı denetim altında olması gerek.

Bir pizza siparişi veriyor müşteri. Gelen pizza gösterdiği pizzadan farklı. Ses çıkarmıyor. Baharat istiyor, yok. Sos istiyor, yok. Hiç değilse karabiber? Yok.

“Nasıl yok?” Sorusuna “Salıya gelecek!” diyorlar. Ankara, Antares’te.

Tamam büyümek, çoğalmak iyi de, her noktada aynı kaliteyi yakalayamazsan, sonuç fena.

OKURA BİLGİ

Okurun ders almaya meraklısı da beni buluyor. Bir süredir “Haftanın Dersi”ni yenilemedim ya, ne çok uyarı e-postası alıyorum tahmin bile edemezsiniz.

Aksattığım için utandırıyorlar beni. Ve nuranyildiz.com’la bu kadar içli dışlı olmalarına ise seviniyorum. “Haftanın Dersi”ne başladık.

Okura haftada kaç gün, hangi konuda yazacağımı sormuştum.

Gelen yanıtları topladım. Tarttım. Hesapladım. Karar verdim: Haftada iki gün (pazartesi ve perşembe) yazacağım. Niyet bu, aksarsa affedin.

Ne yazacağıma gelince, ortaya karışık olacak. Siyaset yazılarını isteyenler kadar hayat yazılarını isteyenler de var.

AKLIMDA KALAN

İletişimde mağaradan çıkamayışımız: İstanbul’da bir sınıftayım. Karşımda öğrencinin en kalitelisi. Hepsi üniversite mezunu. Çoğu çift dal, yan dal, iki üniversite bitirmiş. İngiltere’de, ABD’de eğitim görmüş olanı var. Ne şans diyorum kendi kendime. Birbirimizi anlayacağız. Birbirimizden öğreneceğiz. Birbirimizle konuşabileceğiz ve birbirimizle tartışabileceğiz. Entelektüel düzeyde her şey mükemmel. Onlar iletişim dünyasının bir yerinde olmayı kafalarına koymuşlar. Yazar. Senarist. Sunucu. Yapımcı. Gazeteci. Bir saptamamı aktarıyorum onlara: “Türkiye iletişim alanında henüz mağaradan çıkmamış. Bakmayın bunca teknolojik gelişmeye. İletişimin neresinden tutarsanız en ilkel haliyle gerçekleştiğini göreceksiniz.” Duyduklarına şaşırıyorlar. Söylediklerimin altını doldurmaya başlayınca, anlıyorlar. Bu kez de verdiğim örneklerle mağaradan çıkamayışımız arasındaki ilişkinin somutluğuna şaşırıyorlar. Bir süre sonra şaşırmayı bırakıp mağaradan çıkmanın yollarını aramaya başlayacaklar. Biliyorum. Çünkü tüm alt yapıları mevcut, sağlam kafaları var.