Nuran YILDIZ

YİNE Mİ ORHAN PAMUK?

----- 13.12.2012 - 00:01 -----

Büyük politikalar bir kısım entelektüelleri “araç” olarak kullanmak isterse iki yoldan birini seçer;

Ya gerçek bir entelektüel olarak yetişmiş ancak zaaflarından kurtulamamış birilerini bulup onların zaaflarını kullanarak kendi fikirlerinin sözcülüğünü yapmalarını sağlarlar.

Ya da umut veren, asgari becerileri olan birilerini keşfedip onları kendi düşüncelerinin sözcüsü olmaları karşılığında şöhret ve paraya boğarlar.

Orhan Pamuk için bu yollardan biri işlemiş midir? Bilemem. Ne var ki ismi ne zaman gündeme gelse kafama sorular dolar.

Okunmadığı halde çok satan olması?

Bir kitabını bile okumayı tamamlayamamış insanların Orhan Pamuk hayranı kesilmesi?

Kitaplarının statü sembolü olarak şezlonglarda görünmesi? (Alt kültürün Orhan babayla, üst kültürün Orhan Pamuk’la sembolize edilmesi.)

Yaşar Kemal gibi olağanüstü bir yazar dururken, Orhan Pamuk’un Nobel alması?

Masumiyet Müzesi açıp, “masumiyet” sözcüğünün ticarileşmesine neden olması?

Onca parlak bilim adamı dururken, dünyanın sayılı üniversitelerinde el üstünde tutulması? Vs. Vs.

O Orhan Pamuk, şimdi de Beşar Esad’a mektup yazmış: “ Eğer çekilmezsen sonun Kaddafi gibi, Saddam gibi olacak” demiş.

Siz buna aydın sorumluluğu diyebilirsiniz. Ben de demek isterdim, eğer şu bilgilere sahip olmasaydım;

Şubat 2011’de, motherjones.com’da bir haber yer aldı. Demokrasi üzerine yazan saygın (!) düşünürlerden olan Benjamin Barber, Kaddafi’yi “Devrim Libya’sının halk tarafından sevilen, popüler, entelektüel ve bilge bir halk adamı” olarak tanıtılması için ücret karşılığı yazılar yazıyordu.

Kaddafi’nin iniş sürecinde tam tersi yazılar yazan “Güçlü Demokrasi”nin yazarı Barber, bu haberi doğruladı.

Saygı gören akademisyenlerden Joseph S. Nye da Barber’la aynı durumdaydı.

Kaddafi’nin olumlu imajının yayılmasında, London School of Economics’e yapılan 1,5 milyon poundluk bağış aracılığıyla Anthony Giddens’ın bulunduğu da yazıldı. Haberler taraflarca yalanlanmadı. (Ayrıntı için ATAUM Bülteni’nin Mart 2011 sayısına bakılabilir.)

Konunun Pamuk’la hiç ilgisi yok. Ve Fakat. Ne zaman bir entelektüel uluslararası sorunlarda elçilik yapsa içimi bir şüphe kaplar, ya o, kağıttan bir entelektüelse diye. Yorum sizin.

“BİR ZAMANLAR” YAZMIŞTIM.

“Bir Zamanlar Osmanlı” dizisi TRT tarafından reyting nedeniyle yayından kaldırıldı. Emeklerine yazık oldu, üzüldüm.

6 Nisan 2012’de yazmıştım.
“Yaptıkları onca pazarlamaya rağmen olmadı” demiş, emeklerini düşünerek, reyting almaları için yapımcılarına birkaç öneride bulunmuştum.
Çok tutmuş bir dizinin taklidini yaparsanız, kıyaslanırsınız demiştim.
Bu kadar abartılı pazarlama çalışması yapmayın, sakin olun. Tanıtım çalışmalarıyla dikkatinizi dağıtmayın demiştim.
Dizi müziğinin matematiği var, kafanıza göre takılamazsınız ve Türkan Şoray da dahil, oyuncu seçimleriniz kötü demiştim.
Sonra. 4 Temmuz 2012’de yazmıştım.
Yeni sezonda oyuncu değişimine gidildi, umarım diğer önerilerim de dikkate alınır demiştim.

Sonra. 2 Kasım 2012’de yazmıştım. Dizi ikinci sezona başlıyordu. Ne yazarsam çıkıyor şımarıklığıyla sormaz mıyım reytingi sorunlu bir dizide TRT neden ısrar ediyor demişim. Yine de önerilere devam etmişim.
Özcan Deniz iyi olmuş ama umarım onu kendisine seslendirtmezler demişim. Başarısız bir yönetmenden vazgeçip, popüler işler yapan yönetmene geçmelerini doğru bulmuşum.
Bir tv dizisi için sinemada ilk bölüm galası yapmalarını gereksiz bulmuş, beklentiyi yüksek tutmayacaksınız demişim.
Sonuç?
Dizi yayından kalktı. Bizde böyledir. Eleştireni dikkate almak yerine ona kızılır, defterden silinir. Yalakalığın yükselen değer olduğu günlerde doğruyu söyleyenler diptedir.

Üzgünüm, yapımcı Burhan Özkan. Bu başarısızlığı hak etmedin. Son önerim; yakın ekibini gözden geçir.

İLETİŞİMİN ÖNEMİ

Murat Boz’cular peşimi bırakmıyor. Twitter’da ne hakaretler. Ellerinden ekmeğini alsanız sesleri çıkmayacak bu gariban kesim, popçularına laf ettim diye demediklerini bırakmıyorlar.

Önemsiz. Önemli olan, o yazıda Murat Boz’un starlığına dair onca eleştiri sıralamama rağmen, onları zıvanadan çıkaran ifade, “Çıka çıka Murat Boz çıktı!” cümlesi.

Buradan çıkacak bir iletişim dersi var. Demek ki, istersen sülalesine küfret, alaysı ve müstehzi bir cümle kadar etkili olamazsın.

AKLIMDA KALAN

Okura iki önemli not: 1- Murat Boz yüzünden Twitter’daki Nuran Yıldız’lara yapılan saldırılara üzüldüm. Bir kez daha hatırlatmak isterim ki (a)sosyal medyada yokum. Tüm psikolojik baskılara rağmen. O Nuran Yıldız’lardan hiç biri ben değilim. Hatta biri işi fotoğrafımı kullanmaya kadar götürmüş. 2- Önümüz yılbaşı. Malum benim sinirlerimin en bozuk olacağı zamanlar. Bir yandan insanları tüketime teşvik eden ortam, bir yandan yapılacak daha çok işim varken bir yılın daha bitiyor olması. Dolayısıyla sizden ricam, ne mail’le ne de telefon mesajıyla benim yeni yılımı kutlamayın. Kontür ve zamanınızı başkaları için harcayın, olmaz mı?