Nuran YILDIZ

MERAK

----- 24.01.2013 - 00:01 -----

Başbakan Gaziantep’te konuştu ya. Bir öğretmen/seçmen de “Atama sorunumuzu çöz Başbakanım, oyum senin” dedi hani. Sonra da ekledi, “Çözmezsen oy yok.”

Başbakan da pas almış golcü misali “Oyunu kendine sakla” dedi.

İşte o diyalogtan sonra polisler öğretmen/seçmeni gözaltına aldı da, savcı da serbest bıraktı ya.

Polislerin gözaltı gerekçesi neydi ki... Düşünüyorum, düşünüyorum bulamıyorum. Başbakanla konuşmak diye bir suçlama olamayacağına göre. Bir gerekçe söylemiş olmalılar. Değil mi?

2013 KÜLTÜR-SANAT TERAPİSİ

Geçen hafta. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın çaldığı “Carmina Burana” (Carl Orff) konserindeydim. Bariton Eralp Kıyıcı nefes kesti.

Klasik müzik konseri, gitmeyince aklımıza gelmeyen, gidince de neden daha sık gelmiyorum diye hayıflandığımız konserlerdendir. Hayıflanma da salondan çıkınca unutulur.

Bu kez unutmadım. Kendime hemen bir kültür-sanat kürü hazırladım:

Sona ermeden Yalçın Gökçebağ sergisi gezilecek. Armoni Galeri’de. Bu hafta.

Viyolonsel Gautier Capuçon’un Adnan Saygun, Çaykovski ve Rahmaninof’lu konserine gidilecek. CSO’da. 7 Mart’ta.

Antonio Pirolli’nin şefliğinde İtalyan film müzikleri dinlenecek. Saksafonda Fethi Günçer. CSO’da. 1 Mayıs’ta.

7 Haziran’daki tango konseri kesinlikle kaçırılmayacak. CSO’da.

Ve. Haziran gelmeden Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne tek kişilik, saatler süren bir ziyaret mutlaka yapılacak. Kendim kendime eşlik edeceğim. Kimse bana, ben de kimseye takılmadan gezeceğim.

Tabii sağlık uygun olur, ömür yeterse.

ARDA’NIN MUTFAĞI

Araştırmalara göre ülkemizin en güvenilir tv yazarı “Yeşil Elma en iyi yemek programı” demiş. Oysa ben “Arda’nın Mutfağı”nı tek geçerim.

Arda denen velet, CNN Türk’te sadece yemek yapmıyor, tat çıkarıcı bir performans sergiliyor. Öyle ölçüymüş, anlamsız malzemelermiş yok. Onu izlerken yemekle, yemeğin lezzetiyle ilgilenmiyorsunuz. İşiyle kurduğu ilişkiye yapışıp kalıyorsunuz.

Anlatışı ayrı bir keyif. Tanımlamalar, sözcükler, içtenlik. İnsanı mutfakta, ona ebleh ebleh bakarak yaşamaya ikna edebilir. Dünya şekeri bir hali var.

Doğan Medya, düşük kaliteli işleri pazarlamaya ayırdığı emeği “Arda’nın Mutfağı”na ayırsa, yan sektörlerle birlikte Arda’yı paraya çevirebilir. Ellerindeki değerin farkında değiller belli ki.

HAYAT SU

Hayat Su kullanıyor(d)um. Sadece alışkanlıktan. Su markasıyla müşteri arasındaki ilişki pamuk ipliği ilişkisidir.

Hep aradığım bayinin telefonunu çevirdim. Karşıma her zamanki genç kız yerine otomatik santralin mekanik sesi çıktı. “İstediğiniz damacana adetini tuşlayın” dedi, yaptım.

Fazla su istediğimi fark edip iptal emek için yeniden aradım. O tuş, bu tuş derken “call center” görevlisine ulaştım. İsteğimi ilettim.

“İsminizi alayım” dedi! İsmimin suyla ilgisini sordum. Israr etti, çıldırdım. “Az önce adresimi bile istemeden siparişi aldınız. Demek ki adresim sizde kayıtlı. Şimdi o siparişin iptalini istiyorum, siz adımı soruyorsunuz. Adımı vermek zorunda değilim. İster iptal edin ister etmeyin. Görevliniz geldiği gibi gider. Bir su için otomatik santral, çağrı merkezi kaldıramam ben. Başka markaya geçeceğim!”

Suyu getiren çocuk bu nedenle çok müşteri kaybettiklerini söyledi.

Ders bir: Dünya şirketleri, müşteriyle sıcak iletişime geçerken çağrı merkeziyle su siparişi anlamsız oluyor.

Ders iki: İsminiz size aittir. Her isteyene vermek zorunda değilsiniz. Telefon numaranız da öyle.

AKLIMDA KALAN

“Sev ama teslim olma!” önerisi: Bu öneri, dünyanın en saçma önerileri listesine kesin girer. Kendisine “ilişki danışmanı” diyen bazı kişiler böylesi kitabi önerilerde bulunuyor. Maalesef. Sevmek teslim olmaktır oysa. Birkaç gündür Can Tanrıyar ülkem kanallarını geziyor. Ayrıldığı eşine mesajlar gönderiyor. “Konuşalım” diyor, “Bir kere.” Kadın ya inattan, ya da canına tak ettiğinden, zırnık yanaşmıyor.
Can Tanrıyar’la telefonda konuştuk. Amacı her neyse yönteminin yanlış olduğunu anlattım. “Televizyon üzerinden özel sorunlar çözülmez, derinleşir” dedim. Olmadı. Çektiği sıkıntıları anlattı. “Şimdi konuşmazsam bir daha hiç konuşamayacağım” dedi. Ne desem boş. Adam sevmiş ve teslim olmuş. O kadar.