Nuran YILDIZ

“SON KONUŞMA”

----- 21.02.2013 - 00:01 -----

Dört durum çakışınca yazmak kaçınılmaz oldu;

Birincisi, ülkenin içinden geçtiği akıl dışı ortam. Yapılan ve yapılacak olan her yorum boşa çıkabilir. Ağız olabildiğince dikkatli, eller korkuluklara sıkı tutunuyor olmalı.

İkincisi, bir arkadaşımla ölüm üzerine konuşuyoruz. “Hayatta yanıtlanması gereken en önemli soru nedir?” diyor.

“Bilmem” diyorum, “ama mutlaka ölüm üzerinedir.”

Bunu nerden çıkardığımı soruyor, “Yaşamda olan biten her şey insanın ölümle ilişkisiyle belirlenir” diyorum. Sonra ekliyorum: “Mezarlara en sevdiklerini koyan insanlar neden mezarlıktan hızla uzaklaşırlar hiç düşündün mü?” Konu uzayıp gidiyor.

Üçüncüsü, Fakültede yeni dönem başladı. İlk derslerin olduğu, hocaların öğrencilerine ilk konuşmalarını yaptığı haftadayız.

Dördüncüsü. İşte bu dördüncüsü diğer üçünü birbirine bağlıyor. “Son Konuşma”yı okuyorum. Carnegie Mellon’dan Prof. Randy Pausch’un son konuşmasını.

Prof. Pausch kanser. Ölüme birkaç ayı var. Bir karısı. Üç küçük çocuğu. Üniversitesinde bir veda konuşması yapacak. Bir tür son ders. Maalesef bizde böyle bir gelenek yok.

İkilemde kalıyor Paush. Ölümcül ikilem dedikleri bu olsa gerek. Yaşamının kalanını ailesine mi ayıracak, son konuşmasını hazırlamaya mı? Diyor ki “Büyüdüklerinde babalarıyla hiç anıları olmayan çocuklarım beni konuşmamla tanısın.”

İşte “Son Konuşma” onun vedası. Üniversitesine. Ailesine. Yaşama.

Söyleyeceklerini “Yaşayacak daha zamanım olsaydı ne yapardım” ana teması üzerine kuruyor. Onun birkaç cümlesiyle bu yazıyı bitireceğim. Ama önce, size sormalıyım: Yaşamı hakkıyla yaşamak için son birkaç ayımızın kaldığını bilmemiz mi gerek? Ya o kadar bile zamanımız yoksa?

“Eğer doğru şekilde yaşarsanız” diyor Prof. Pausch, “gerisiyle evren ilgilenecektir. Hayalleriniz size gelecektir.” Ve diyor ki ölmek üzere olan adam “Eğer aralık bir kapı bulursanız, içeri girmenin bir yolunu da bulursunuz…

(Randy Pausch, 2008 yılında 48 yaşında öldü.)

KENDİ MUTFAĞIMIN PEŞİNDE

Farkındayım, başlık yemek belgeseli adı gibi oldu. Ama tam da öyle. Uzun zamandır kafayı sevdiğim yemekleri en iyi şekilde yapmaya taktım.

Önceki yıl bamya pişirmek için çırpınmıştım. Çok severim. Salyasız bamya pişirmek zor iş. Yemek kitapları işe yaramadı. Eş dost tariflerini denemiştim. Olmamıştı. Kötü bir huyum var, bir şeyi yapmayı kafaya taktım mı, yapmadan bırakmıyorum.

En son, Milas pazarında yanına oturduğum Hatice teyzeden salyasız bamya öğrenip huzura ermiştim.

Geçen yaz frozen’a taktım. Hani parçalanmış buzla yapılan meyveli içecek. En doğru mutfak aletini almak için gezmediğim mağaza kalmamıştı. Sonunda yaptım bitti.

Geçen yaz, yeşil elma soslu salatamla da iyi iş çıkarmıştım.

Şimdilerde kuru biber, patlıcan, kabak dolması yapmakla meşgulüm. Hani sumak ekşili falan. Antep usulünü yapmaya çalışırken, Diyarbakır usulünü keşfetmiş oldum. İkinci denememde fena olmadı. Ama mükemmeli bulana kadar devam.

Bu da benim kafa dağıtma yolum. Acaba Arda’nın Mutfağı’nın (CNN Türk) Arda’sını yemeğe mi davet etsem:)

NASIL RAHATLADIM…

Hani geçenlerde yazmıştım. Ödüm kopuyordu ya Esas Holding, Pizza Hut’ı alır da onu da Pegasus gibi işletirse? Ya hamurunu ayrı, malzemelerini ayrı satarlarsa diye. Hatırladınız mı?

O iş yatmış. Pizza Hut’ın işletme hakkı, Esas Holding’e devredilmemiş, kendi sahibi olan Yum Brands Inc. tarafından yeniden devralınmış. Rahatladım.

AKLIMDA KALAN

Bir kadına ulaşma yolu: Genç adam kadına şöyle demiş: “Lütfen bana, sana ulaşma yolunu göster.” Kadın ulaşılmak istendiğinden pek emin olmadığı için soruyu duymazdan gelmiş. Durumu bizimle paylaştı. Masada onu dinleyen dört kadın ve bir erkek hepimizin yüzünde ince bir gülümseme belirdi. İçimizdeki erkek en hızlı olanımızdı, “Adam işi bilmiyormuş” dedi, “ne o öyle, yol göster falan, doğrudan üstüne atlasa daha akıllıca olurdu.” Hepimiz masanın erkeğine ters ters baktık. Biri “Ne güzel” diye iç geçirdi, “böyle adamlar kaldı mı ya…” Diğeri “Ben boşum, bana yönlendirseydin” dedi şakayla. Ulaşılmak istenen kadın gözlerime baktı. Diğerlerinin söyleyecekleri bitince, ben sözü aldım, “Aranızdaki konuşma, sana ulaşma yolunu göster talebine kadar gelmişse, genç adam o yolu bulmuş, haberi yok” dedim. Konuşma bitti. Bizimki gülümsedi.