Nuran YILDIZ

SUSMAK İYİDİR, YANLIŞ YERDE SUSMAK YENİLGİDİR

----- 28.03.2013 - 00:01 -----

Moskova Sanat Tiyatrosu yönetmeni Torstov “Konuşmanın yalnızca çıkarılan seslerden değil, susmalardan da oluştuğunu” söyler.

Hayat da bir tiyatro, öyle biliriz. Siyaset? Zaten tiyatro.

Susmak, benim konuşmaktan daha fazla önem verdiğim bir iletişim eylemi. Sessizliği yönetmek, konuşmayı yönetmekten daha zorludur. Ve gelişmişlik düzeyiyle doğrudan ilgisi vardır.

CHP sözcüsünün suskunluklarını eleştirenlere “Bazen susmak da bir tavırdır” yanıtını öğrenince şaşırdım. Bilgisizlikten yapıyorlar sanmıştım meğer bilerek yapıyorlarmış.

CHP’yi yönetenler, kitabi bilgiye sahip olduklarının yarısı kadar uygulamaya hakim olsalar keşke.

Doğrudur, iletişimde susmak da bir tavırdır. Ancak bu bilgi aşağıdaki durumlar için geçerlidir;

Bir, susmak, konuşmayı iyi bilenlerin yönetebileceği bir tavırdır.

İki, kişisel iletişimle, siyasal iletişim arasındaki farklara hakim olanlar için geçerlidir.

Üç, ancak susmadan önce sözünün gücü büyük olanların suskunluğu uçurum olur.

Dört, suskunluğa anlam yükleyebilenlerin, söz gerekmez sessizliğinin üstüne.

Beş, suskunluğu öyle üst perdeden bitirirsiniz ki, biriken gerilimin kontrolü sizde olur.

Altı, konuşurken bir etki gücünüz varsa susunca da olur. Etki gücünüz yoksa nafile susulmuş olur.

CHP susunca ne oluyor?

Bir, oy kaybı sürüyor.

İki, “vardır bir bildikleri” güveninin yerini “şimdi susacaklarsa ne zaman konuşacaklar” kızgınlığı alıyor.

Üç, her üç CHP’liden ikisi genel başkan adayı oluyor.

Bir yanım, konuşmakla her kafadan bir ses çıkmasını karıştırdıkları için “bırakın sessiz kalsınlar” diyor. Bir yanım, CHP siyasal iletişim için en yaşamsal konum olan “anda var olma”yı kaçırıyor diyor.

MİLLİ TAKIMIN SORUNU

Dünya futbolunun bilip bizim ülke futbolunun bilmediği basit bir bilgi var: Teknik adam dediğin, yönettiği futbolculardan büyük olur. İsim olarak, başarı olarak, prestij olarak vs.

Basit bir liderlik kuralıdır: Altında ezildiğin adamları yönetemezsin. Federasyonumuzu derin uykusundan uyandırmak gibi olmasın ama öyle.

NEFRET NESNESİ OLDUM İYİ Mİ?

Biri sizden nefret ederse ne yaparsınız? Ben, nefret edenin önemine bakarım.

Benim için önemli biri değilse yürür giderim.

Önemliyse, o kişiye kendimi doğru anlatmayı amansız bir iş edinirim.

Geçen zaman içinde iki grubun nefretini kazanmışım.

Biri MBFC. Murat Boz hayranı yeni yetmeler. “Murat Boz starsa ben de Jenifer Lopez’im” dediğim için.

Biraz geç fark etmişler ki, eskimiş bir yazıya küfürlerini şimdilerde ediyorlar. İdolünü Murat Boz düzeyinde tutan gençler için üzülüyor insan.

Diğerleri ise bir hayvansever grubu. Kedi, köpek sesi ve kokusuyla yaşamak istemeyenlerin ne yapacağını sormuştum bir yazıda. Hakaret mail’leri yağdı. Anladım ki o hayvanseverlerin insanlarla sorunları var. Anladım ki anamuhalefet partisinden bile daha örgütlüler.

ARDA’NIN MUTFAĞI’NDAN, SAYFASINA

Süreç şöyleydi: “Akil adamlar listesini ti’ye alan bir yazı yazdım. Ertesi gün en saygın medya sitelerine manşetten girdi. Bir gün sonra gazete köşelerindeydi. Üstelik aynı minvalde. Başbakan da kızdı tabii, “Size ne oluyor?” dedi.

24 Ocak 2013’de yazmıştım: “Doğan Medya düşük kaliteli işleri pazarlamaya ayırdığı emeği Arda’nın Mutfağı’na ayırsa…” Geçen pazar, Arda mutfağıyla birlikte Hürriyet Pazar’a gelmiş. İyi de olmuş.

BU DİZİYE VE BU ŞARKIYA DİKKAT

Bir tv dizisi için “tutmaz” diyorsam, tutmuyor. Dizinin yapımcısına, tv kanalının parasına, iş bulduğu için sevinen set ekibine yazık oluyor. Konunun benle ilgisi yok, bakmasını bilirsen gelişinden anlıyorsun.

Üstelik izleyici, ben hangi diziyi seviyorsam onu kesin sevmiyor.

“Bir Aşk Hikayesi”ni sevdim. Sıcak. Fox’da. Umarım kaderi sevdiğim dizilerin kaderine benzemez.

Senaryo Kore’den devşirme olsa da oyuncular ve müzikler çok iyi. Zuhal Olcay muhteşem yine. Seçkin Özdemir çok özel bir yüz, “Muhteşem Yüzyıl”da hakkını yemişler. Damla Sönmez’i daha önce hiç izlememiştim. Duru bir oyuncu, gizli bir iddia.

Özel müzikler yerine, son dönemin modasına uyarak tanıdık müzikler seçmişler, iyi. Bir şarkı dinledim ki, bugüne kadar atladığım için kendime çok kızdım, hafta sonu bulup mutlaka dinlemelisiniz. Cem Adrian-Aylin Aslım düeti “Herkes gider mi?”

AKLIMDA KALAN

Her yanımız görgüsüzlük isyanı: Cep telefonları her yanımızı görgüsüzlük çamuruna öyle bir buladı ki, debelensen de çıkamıyorsun. Abuk sabuk zamanlarda gelen abuk sabuk reklam ve duyuru mesajlarından bunalmışken bir de her kamusal ortamı kendi şahsi mekanı sananlar var. Ortak mekanlarda telefonla nasıl konuşulacağını bilmiyoruz. Kendi ofisi, özel ortamı ve hatta yatak odası sananımız var. Üstelik bu seviyesizliğin eğitim, kültür düzeyi falan yok. Telefonu kulağına yapıştıran kendini Topkapı Sarayı’nın Süleyman’ı sanıyor. Ses düşürme, kısa kesme falan yok. Etrafta kim varsa herkesin kulağına tecavüz! Edep yahu, edep diye bağırmamak için oturduğum sandalyeyi tırmalıyorum.