Nuran YILDIZ

POLİTİK İLLÜZYON

----- 18.04.2013 - 00:01 -----

W. Lance Bennet’in kitabının adıdır “Politik İllüzyon ve Medya.” Başbakan Erdoğan’ın yakın ekibi bu kitabı neredeyse ezbere bilir.

Gazetecilikle siyaset arasındaki ilişkilere odaklanır. Günümüz insanının kafa karışıklığından politikanın nasıl yararlandığını anlatır.

Bennet, politik danışmanlığın işlevlerini, danışmanların medya ve halkı nasıl meşgul ettiklerini incelerken aynı zamanda bu süreci sorgular.

“İllüzyon” sözcüğünü eleştirel bir ifade olarak kullanır. “Duyu yanılsaması” olan illüzyon, gerçek durumların farklı algılanmasını sağlama işidir.

Neden bu girişi yaptım?

Gazetelerde bir haber vardı. Hükümet askere gidenlerin ailesine askerlikleri süresince maaş bağlayacakmış. Tamı tamına 250 TL!

Yanlış okumadınız. Dolar, Euro değil, bildiğimiz 250 TL!

“Ne eleştiriyorsun ki, önceden o bile yoktu” diyebilirsiniz. Haklı da olurdunuz, eğer 250 TL’yi, servet bahşediyor gibi sunmasalardı. İllüzyon!

Daha birkaç gün önce, aileden sorumlu Bakan Fatma Şahin’in açıkladığı haberi de unutmamak gerek.

Kocaman haberdi: “Karısına şiddet uygulayanların silahlarına el konuyor.”

Sanki karısına şiddet uygulayanların silaha ihtiyacı var! Etrafta bulduğu ne varsa onu şiddet aracı olarak kullanır gözü dönmüş adam. Mutfaktaki bıçaklar, çamaşırlıktaki ip, depodaki baltalar ne olacak peki?

Silahlanmanın önlenmesi için ne gerekiyorsa yapılsın elbette. Ancak bu, kadına şiddeti önlemede önemli bir adımmış gibi sunulursa adı illüzyon olur.

İktidar bu işi başarıyla yapıyor. Durumu sadece medyanın iktidar yalakalığıyla açıklarsanız yanılırsınız. Geçmiş iktidarların dönemlerinde de ne yalaka gazeteciler ve medya gördük. Bu iktidarın farkı, “medya zaten bana biat etmiş durumda” diyerek keyfine bakmıyor. O medyayla kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor.

İllüzyonist iktidara, şapkadan çıkan medya tavşanı.

Alın aynı medyayı muhalefet partilerine verin, onlar mı medyayla oynuyor medya mı onlarla görün.

CHP’DE DERİN KIRILMA

Herkes biliyor ki CHP süt liman değil. Ulusalcılarla, yeni CHP’ciler arasındaki yarık derinleştikçe derinleşiyor.

Uşak milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu hakkında kapalı grup toplantısında söyledikleri ortamı iyice gerdi.

Kılıçdaroğlu, yardımcısına yapılan eleştiriyi affetmeye niyetli değil. Dilek Akagün Yılmaz’ın disipline sevk edilmesinde kararlı. Ulusalcılar ise “sarı öküzü vermeyiz” ısrarında.

İçimdeki ses, CHP’de kıyamet günleri yaklaşıyor diyor.

DELİRDİK HEPİMİZ

Adam kadının üstüne titriyor. Sürekli kadınla ilgileniyor. Onu ne kadar sevdiğini söylüyor. Her dakika görmek istiyor.

Kadının kafası karışıyor. İlgiden şaşkına dönmüş durumda. Bana durumu anlatıyor. Hayran hayran dinliyorum. “Nasıl yani” diyorum, “böyle adamlar da mı var?”

Kadının anlattıklarına şaşmaya devam ediyorum. Hasta Fenerli, hiçbir maçı kaçırmayan adam, maçı falan boşlamış bizimkine aşkını ilan etme derdinde.

Sigara içerken, kadın onu öperken kokmasın diye sigarayı bile bırakmış. Bunu duyunca, imrenmemin öcünü alma fırsatı da geliyor: “Senden değildir o, sigarayı bırak kamu spotundan etkilenmiştir.” Bizimki bozuluyor. Suratı düşüyor.

“Ne güzel işte” diyorum, “beklediğin, aradığın aşk ayağına gelmiş.”

Bizimki huzursuz, soruyor: “Her şeyin bu kadar iyi gitmesi, beni hayatının merkezine koyması sana normal geliyor mu?”

“Kadınlar kafayı yemiş” diyorum, “toptan delirdik biz. Devrelerimiz karıştı. Adamlar bizle ilgilenmese, hayatının merkezine koymuyor diye ağlıyoruz. Tam merkeze koydukları zaman da bunda bir tuhaflık yok mu diyoruz!!”

“Haklısın” diyor ve gözü telefonuna kayıyor, “15 dakikadır ses yok, acaba neden?”

Delirdik biz, gerçekten.

AKLIMDA KALAN

Mehmet Günsur efsanesi ve Kıvanç Tatlıtuğ’un intiharı: İletişim yönetimine dair genel kanım şudur; iletişim olanakları arttıkça, bilinç düzeyi yükseldikçe bu ülkenin insanlarına tuhaf bir şey oluyor. İlkel dönem mağaralarının dışına çıkacakken içine doğru kaçıyoruz. Mehmet Günsur’un ve Kıvanç Tatlıtuğ’un iletişim yönetimi de aynen o durum. Elbette iki ismi karşılaştırmam. Mehmet Günsur, web sitemin “Aklımdaki Fotoğraflar” köşesine atmış kanepesini uzanmış, benim için kayda değer bir adam. Muhteşem Yüzyıl’da “tüysüz şehzade” olduğu zaman kızsam da sonradan toparladı durumu. O star ışığıyla parlamaya devam ederken, sen çık LC Waikiki gibi ucuz bir markanın yüzü ol. Tamam, raketlerde kendisini görmek bize bir iyilik de, kendi markasına kötülük. Ya Kıvanç Tatlıtuğ’a ne demeli? En güçlü olduğu zamanda Akbank reklamlarında oynasın. Üstelik de komik İlker Ayrık’ın yanında kaybolsun. Neden bizden dünya çapında star çıkmıyor anlatabiliyor muyum? Çünkü potansiyel starlarımızın kafalarının içindeki dünya küçük. Ya da markalarını “su akarken testini doldur” diyen ana-babaları yönetiyor.