Nuran YILDIZ

SANALMIŞIZ MEĞER BAŞTAN SONA

----- 06.05.2013 - 08:55 -----

Sanıyoruz ki sanal dünya bilgisayarlara, melez telefonlara kapalı bir yer. Bağlanınca sanallaşıyor, Kapatınca gerçek dünyadayız sanıyoruz.

Kendimizi aldatmaya bu kadar gönüllü olmak ayrı hikâye. Dönüp bir bakın gerçek dediğiniz dünyaya.

Bunca yıldır kan kusturulduğumuz, teröristler sanalmış! Teröristin sanalsa terörün de öyle. Cemil Çiçek demiş, “Teröristler çoktan gitti.”
Nereye? Nasıl? Bilen yok. Yer yarıldı içine girdiler, havaya süzüldüler, belli değil. Varlardı düne kadar, bugün yoklar.

Terörist başı da öyleymiş, akil adamlardan biri söyledi, “Yok öyle bebek katili falan demek, ayıp oluyor” dedi. Meğer minik bedeni delik deşik edilip ana kucağında gördüğümüz fotoğrafın hiçbir gerçekliği yokmuş.

Gündemimiz zaten sanal. Bugün ayran, dün Süleyman’ın haremi takılıp gidiyoruz. Bir de bakıyoruz takıldığımız şey zaten yokmuş.

Şimdi de olimpiyatlarda aldığımız altın madalya sanal çıktı iyi mi? Açıkladılar, “Atletleriniz dopingli, madalyalarımızı, ödülleri geri verin.” Birer daire ödülü veren Ali Ağaoğlu “Ben almıyorum kullansınlar.” Haklı adam, kendisi bile sanal.

Yazarlarımız sanal sanal dolaşıyor (a)sosyal medyada. Mahkemeye verdi mesela Yılmaz Özdil, “O Yılmaz Özdil ben değilim” diye. Aynı şey benim de başımda. Facebook’ta bir Nuran Yıldız var, benim fotoğrafımı kullanıyor! Manchester’dan hem de. Facebook’a şikayet edeyim dedim, cep telefonumu istediler, vazgeçtim.

Hafta sonu. Yoksul evlere girdim çıktım. Uzakta değillerdi. Gösterişli, yüksek binaların gölgesinde kaybolmuşlardı sadece. Açlık. Kimsesizlik. Hastalık. Yoksulluk. Çaresizlik. Dibimizde öylece duruyor. Sanal değil. Son derece gerçek. Kimse görmüyor.

SU GİBİ…

Gazetede başlık: “Susuzluğun ne olduğunu senden önce bilmiyordum.”

Dünya Posta Birliği’nin (UPO) Uluslararası Gençler İçin Mektup Yarışması’nın kazanan Larissa Ilgarlar’ın mektubunun özeti, gazete başlığındaydı.

Larissa Afrika’nın susuzluğu için yazmış. Gerçek susuzluk için. Bir de ruhların susuzluğu var. Birine “susuzluğun ne olduğunu senden önce bilmiyordum” demek var. O biri gidince yüreğinizin Afrika’ya dönmesi var.

AKLIMDA KALAN

Sosyal medyaya akılcı bir bakış: Dünya Gazeteler ve Haber Yayıncıları Birliği CEO’su Vincent Peyregne, (a)sosyal medyanın her şey sayıldığı günlerde gazetelerin öneminin ve varlığının süreceğini söylemiş. Bu konuda, benzer pek çok şey yazdım bu sitede. Peyregne, “Sosyal medya, medya değildir. Olsa olsa medyayı tamamlayan bir platformdur. Gazetecilerin birçoğu sosyal medyayı rakip görüyor ama bence tamamlayıcı bir yaklaşımdan öte değil” diyor. Gazeteyle ve dergiyle kurulan ilişkiyle tabletle ya da bilgisayar ekranıyla kurulan ilişkinin birbirinden farklı olduğunu söylüyor. Temel yanılgı da zaten burada başlıyor, yeni medyanın geleneksel medyanın yerini aldığı sanılıyor. Bir şeyi, başka bir şeyin yerine koymak, onunla değiştirmek sınırlı bir bakış açısının ürünü. Hepsini yan yana koyabilmek, hepsinden farklı sonuçlar üretmek gerekli.