Nuran YILDIZ

CHP’DE BİR İYİ, BİR KÖTÜ DURUM

----- 04.07.2013 - 00:01 -----

Klasik soruyla başlayayım: Size CHP ile ilgili bir iyi, bir de kötü haberim var. Hangisinden başlayayım dersem yanıtınız ne olur?

“Hangisinden başlarsan başla” diyenleri duyar gibi oluyorum.

“CHP ile ilgili iyi haber mi, dalga mı geçiyorsun?” diyenler, sizi de duyar gibiyim.

Olsun, ben yine de iyi haberi vereyim önce:

Benim can dostum, can arkadaşım, gazeteci Can Ataklı’nın, CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı için adı geçiyor.

İki ay önce kendisiyle bu konuyu konuştuğumda, “Partililerden bu yönde bir istek var ama henüz verilmiş bir kararım yok” demişti.

Öğrendiğime göre Kılıçdaroğlu da Can’ı önemli bir aday olarak görüyor. Bu nedenle de Ağustos’ta yapacağı İstanbul’daki aday yoklaması araştırmasına, seçenekler arasına “Can Ataklı” seçeneğini de koyacağı söyleniyor.

Sizler de bilirsiniz ki, araştırma soruları kimin çıkmasını istiyorsanız ona göre sorulabilir. Soru doğru sorulur, gerçek resmin çıkması talep edilirse Can Ataklı önemli bir yüzde elde edebilir. CHP’li olmayanların da ilgisini çekeceği kuşkusuz.

İki yıl önce, onunla Antalya caddelerinde yürümüştük, daha doğrusu yürümeye çalışmıştık. Çünkü herkes onun yolunu kesip konuşmak istiyordu. Hatta kızmıştım, “Kardeşim gazeteci misin, popstar mı? Yürüyemez oldum sen en iyisi karşı kaldırımda yürü!” Hayli gülmüştük.

Gelelim, kötü habere. Son derece vizyonsuz bir biçimde CHP yönetiminin, Emine Ülker Tarhan’ın CHP Grup Başkanvekili seçilmemesi için çalışması, Parti vitrininden uzaklaştırılması CHP tabanını son derece rahatsız etmiş görünüyor. “CHP’nin temiz yüzü gitti, geriye ne kaldı göreceğiz” diye söyleniyordu adamın biri.

Kimileriniz diyecek ki “Bu da kötü haber mi, iyi haber. Artık Emine Ülker Tarhan özgür.” Hayat! Göreceğiz!

KENDİ OKURUMA KEYİFLİ HABER

Biliyorum, bugünlerde yazılarım aksıyor diye kızıyorsunuz. Sitem ediyorsunuz. Ben de şımarıkça “gidin başka yazar okuyun” demek istiyorum ama demiyorum, çünkü kendi okurumdan vazgeçmem.

“Aşk Yüzyılı Bitti” bugün itibariyle bitti ve yayınevine teslim edildi! Bir aksilik olmazsa, 2 Ekim’de piyasada. “Daha çok varmış” demeyin, hiçbir yayınevi yeni ve güvendiği kitabını yaz sıcağında basmak istemez. Bassa da okur güneşe doğru dönmekten kitabı görmez bile:)

“Bu kitabı bitirmemeye devam ederseniz, ismini Aşk Bin Yılı Bitti koymanız gerekecek” diyen okurum beni hem güldürdü, hem de yazmamı hızlandırdı. Ona ve tek tek hepinize teşekkür ederim.

SANKİ BEN KABUL EDERİM!

Bir öğretim üyesi arkadaşım anlatıyor. CHP’nin Parti eğitiminden sorumlularından Perihan Sarı, seçim öncesi siyasal iletişim, imaj konusunda ders verecek birini aradıklarını söylemiş. Arkadaşım da “Nuran Yıldız var ya bence ona gitmelisiniz” demiş.

Perihan Hanımın yanıtı “Nuran Yıldız olmaz” olmuş. Elbette kendince gerekçeleri vardır hanımefendinin. Ama benim de diyeceğim var; Perihan Hanım benden böyle bir şey isteseydi, sanki ben kabul edecektim. Ona ortalıkta dolaşan ve bu dersleri verdiğini iddia eden bir sürü soytarı var, onların ismini verirdim en fazla. Çünkü iyi kötü bu kafa bana lazım.

TRT HEM AĞLATIYOR HEM GÜLDÜRÜYOR

Ülkemizin en köklü kurumlarından, yayıncılığın okulu TRT, bugünlerde öyle yayın hataları yapıyor ki, sanırsınız radyo-televizyon okulunun deneme stüdyosu. İnsanın ağlayası geliyor.

Ama bir de Mustafa Keser var, TRT Müzik’te. Evlere şenlik. Televizyonda komedi programı kalmadı diyorsanız, öneririm.

Mustafa Keser geçen hafta, canlı yayına telefonla bağlanan ve "Bütün yorgunluğumuzu alıyorsunuz" diyen izleyiciye, "Demek ki bir işe yarıyormuşuz" diyor ve ekliyor: "Vibratör gibi adamız."

Bu bir şey değil. Aylar önce. Yine canlı yayın. Yine TRT. Telefonla bağlanan izleyici, Mustafa Keser’e “Arkadaşlar toplandık, ayranlarımızı doldurduk seni seyrediyoruz abi” diyor.

Keser, “ayran”ın “rakı” olduğunu anlıyor ama TRT’de olduğundan, çaktırmadan emin olmak da istiyor: “İyi, iyi. Ayranlarınıza buz da koydunuz mu?” İzleyici “Koyduk abi koymaz mıyız, koyduk.”

Çok şeker.

Not: Tam Gezi Parkı gösterileri ortalığı yangın yerine çevirmişken yine aynı kanalda Ferdi Tayfur şu şarkısını söylüyordu: “Bu kadeh senin için Emmioğlu!”

AKLIMDA KALAN

“Ben size ne demiştim?” hatırlatması: “Muhteşem Yüzyıl” dizisinin gösterişli oyuncusu Meryem Uzerli, diziden ayrılmıştı da, ortalık tükenmişlik sendromu muhabbetine boğulmuştu. Bu web sitesinde 27 Mayıs 2013’te “Bir Kadın Ne Zaman Tükenir?” başlıklı yazımda ne yazmıştım? Bir kadın ne çalışmaktan ne de az para almaktan tükenir demiş ve eklemiştim: “Bir kadını ancak duygusal dünyası tüketebilir. Herkes onu izlerken, sevgilisi onu istememişse, yeterince ilgi göstermemişse bu, kadını tüketmek ne kelime, bitiren şeydir.” İki gün önce anlaşıldı ki, Meryem Uzerli sevgilisi tarafından aldatıldığını öğrenince kavga etmişler. Kavganın ardından da Meryem Hanım Berlin’in yolunu tutmuş. Sevgilisinin hemen Berlin'e gitmesinin nedeni de kendisini affettirmek istemesiymiş. Arkadaşları "Meryem’i dizi değil, sevgilisi tüketti. Çünkü Meryem'e ihanet etti" diyorlarmış. Acaba diyorum, ciddi ciddi yazılar yazmayı bırakıp magazine mi terfi etsem ya da falcılık işine mi merak sarsam… Bilemiyorum ki…