Nuran YILDIZ

BAYRAKLARIM…

----- 18.07.2013 - 00:30 -----

Ben Hasan Ali Yücel’in “Bayrağım” şiiriyle büyüdüm. Hani,

Atalarım gökten yere
İndirmişler ay yıldızı
Bir buluta sarmışlar ki
Rengi şafaktan kırmızı…

Dizelerinin geçtiği.

Tüm törenlerde şiir okuma işi üstüme kaldığından, “Bayrağım”ı da ben okurdum.

(Ortaokulda Ankara şiir okuma yarışması birincisi seçilmiştim, şiir kontenjanının bana ayrılmasını sonuna kadar hak ediyordum yani.)

Tahta sıralardan yapılma platformun üzerine çıkıp öğrenci, öğretmen ve velilerden oluşan kalabalığı gördüğümde heyecanımdan ölecek gibi olurdum.

Yanaklarım şişmiş gibi gelirdi, titreyen elimdeki kağıdı göremeyecek kadar şişmiş gibi.

Taa ki… “Bayrağım!!!” diye bağırıncaya kadar. Sonrasını hiç hatırlamazdım.
Bir tek, ellerimden birini yüreğime, diğerini de dinleyenlere doğru uzattığımı hatırlarım. Çırpınır gibi.

Atatürklü bayrak satmaktan tutuklanıp serbest bırakılmış Ali Sarıçiçek’in, polislerin ayağının dibinde bayraklarını sımsıkı bağrına bastığı fotoğrafa bakarken, bir elim ister istemez yüreğimin üstüne gitti, yutkundum.

Her cümlesi canımı yaktı:

“Tazyikli su sıktılar, bayraklarım ıslandı.”

“Beni gözaltına aldılar, bayraklarım karakolda kaldı.”

“Bayraklarımı aileme teslim etmediler.”

“Hakkımdaki delil olarak Atatürklü Türk bayrağını tutanağa yazdılar.”

Geçmişte bir gün size “Böyle diyecek Ali” deselerdi, ciddiye alır mıydınız?

Ama en çok, Ali’nin eşinin yüreğinden kopan isyanı zihnime çakılı kaldı: “5 çocuğumuz var bizim, bize örgüt diyorlarsa evet biz yedi kişilik bir örgütüz.”

ERKEK ERKEĞE TATİL

Kıvanç. Benim arkadaşım. Çok severim. Geçenlerde iki erkek tatile gittiler. 10 günde güneybatıyı gezdiler.

“Nasıldı?” dedim, “eğlendiniz mi?”

“Hem de nasıl” dedi, “kadın kaprisi yok, mızmızlanması yok. Hadi şuraya gidelim diyoruz gidiyoruz, hadi bunu yapalım diyoruz, yapıyoruz.”

“Haklısın” diyorum, “kadınlarla tatil çekilmez. Mesela ben, sizinle gelseydim siz nereye gidelim derseniz, ben ne kadar yürümem gerektiğini sorardım.”

“Hadi canım” diyor Kıvanç, “sen de mi mızmızlanırdın?”

“Yooo” diyorum, “hiç mızmızlanmazdım çünkü zaten sizle nerde akşam orda sabah tatiline çıkmazdım.”

İki cinsin tatilleri bile iki cins.

BİR TÜRK DİZİ OYUNCUSU PROFİLİ

Yeni yetme dizi oyuncularından birine soruyor muhabir ciddi ciddi. Oyuncu da yanıtlıyor, ciddi ciddi:

-Silah eğitimi aldınız mı?
-Evet, poligona gittik.

-Karakter için ön çalışma yaptınız mı?
-Emniyet’e gittim. Polislerin ortamlarını gördüm.

-Oyunculuk eğitimi aldınız mı?
-Hayır, hiç almadım.

-Nasıl başladınız peki?
-Merakım vardı.

-Yeteneğiniz nasıl ortaya çıktı?
-Küçükken ailem bana çok gülerdi.

-Oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz?
-“Best model” yarışmasında derece aldığımda yapımcılar arayınca.

ÇOK GÜLDÜM ÇOK

TRT’nin kanallarından birinde haber ekibinde çalışan bir arkadaşımla konuşuyoruz. Kendisiyle ilgili öyle bir benzetme yapıyor ki çok gülüyorum.

“Akşamları Gezi eylemlerine katılıyorum, sabahları TRT’ye gittiğimde akşam katıldığım eylemleri kötüleyen haberler yapıyorum” diyor, “senin anlayacağın gece Superman’im, gündüz Clark Kent.”

AKLIMDA KALAN

Bulmaca çözen bir Genel Başkan: Kılıçdaroğlu ile aynı uçaktayız. Gece. İstanbul’dan Ankara’ya. En sevdiğim uçuş yönü. Arkalı önlü oturuyoruz. Biraz yorgun, biraz halsiz görünüyor. Gazeteleri karıştırıyor. Sonra Posta gazetesinin bulmaca sayfasını açıyor. Yol boyunca bulmaca çözüyor. (Aklıma boş zamanlarında fizik problemi çözerek dinlenen Erdal İnönü geldi birden.) Rapor okumuyor. Evrak karıştırmıyor. Bulmacaya kaptırmış. Sürekli yoğun, koşturan genel başkan profilini yerle bir eden bir görüntü bu. Acaba diyorum bilemediği bir soruda yardım etsem mi sorusunu geçiriyorum aklımdan, kendini bilmezliğimi “ya ben de bilemezsem” kaygısı kovuveriyor. Beni görünce ilk sorusu “Üniversite nasıl?” oluyor. Soruya mutlu oluyorum. Bir öğretim üyesi, kendisine bakıldığında önce üniversiteyi hatırlatıyorsa, gerisi o kadar da önemli değildir.