Nuran YILDIZ

BİR HAFTA YOKTUM...

----- 29.07.2013 - 10:30 -----

Sadece bir hafta yoktum. Kimi okurlar gün saymış! Sağ olsunlar. Mesela Seyfi Ö. “18 Temmuzdan itibaren yoksunuz” demiş (evet ama sonraki yazı günüm 22 Temmuz’du) ve eklemiş “erkek erkeğe tatili yazdığınız gibi kendi tatilinizi de çıtlatırsınız umarım” demiş.

Tatilimi çıtlatmaya fırsat mı var? Bir yığın şey takıldı kafama o bir haftada;

Leyla Erbil öldü. Sessiz sedasız. Aklımdaki sevgisi yüreğimdeki mezara uzandı. “Mektup Aşkları”nı karıştırdım yavaşça. Yazdıkları orada, kendisi yok. Sözcükler eğreti kalemlere asılı dururken ben keder mevsimine geçtim. Çok üzüldüm. Çok.

Başbakanla aynı noktada buluştum! Düşünebiliyor musunuz? Yanlış anlaşılmasın, yalakalık yapıp “Siz ne diyorsanız doğrudur efendim” demedim. “Ne eylerseniz güzel eylersiniz” hiç demedim. Bulunduğum noktadan bir milim kımıldamadım ama o benim durduğum yere geldi! Kaç kez yazdım, kredi kartı kullanmadığımı. Kaç kez bu yüzden aşağılanıp hor görüldüm. Daha birkaç hafta önce lüks bir otelde uykusuz kalış nedenimin kredi kartı kullanmayışım olduğunu okumadınız mı? İşte bakın Başbakan çıkıp “Kredi kartı kullanmayın” dedi. “Nasılsa veriyorlar diye almayın, kapınıza icra gelirse karışmam” dedi. Üslup aynı, yıllar evvel “Bankaya para yatırırken bana mı sordunuz?” diyen adam. Kart vermek için kırk takla atan bankalara ben de aynen öyle demiştim: “Bugün bana kart verirseniz yarın evime icra gelir.” Sonra eklemiştim: “Kendimi bilmez miyim, karşılığı var mı bakmadan her şeyi almaya kalkarım. Mesela Ferrari, peşinatsızsa hemen alıcı çıkarım kesin.”

Murat Menteş’i Yeni Şafak’tan attılar. Sıra dışı, çarpıcı, şaşırtıcı, kafalı insanlar için gidecek bir yer yok ki, nereye gitseler orada eğreti dururlar. Edebiyatçılar köşe yazmasın diyenlerdenim ama, bir Menteş sözcüğü için de kitaptan kitaba beklemek de zor. Onun deyimiyle biz, Menteş’le ben uzaktan birbirimizi izleriz, bir gün bunu yakından yapmak dileğimiz. Olacak. “Ruhi Mücerret” ne kadar lezzetli olursa olsun, “Korkma Ben Varım”da kalmıştır aklım. Buradan selam ederim kendisine.

Adamın biri “Hamileler sokağa çıkmasın ayıptır ayıp” dedi. İyi de bebekler nerden çıksın diyesi geliyor insanın. Adama değil, o adamı yayına çıkaracak kadar ciddiye alan TRT yönetimine kızarım ben. Kamu yayıncısının geldiği hale bakıp.

Orhan Pamuk yine kayıp mesela. Entelektüel katkı gerektiğinde ara ki bulasın. Dört Nobel ödüllü isim Gezi’de uygulanan şiddete karşı uyarı içerikli bir mektup yazıyorlar. İçlerinde fizikçi var. Kimyacı var. Bizim Nobel’li yok. Her lüzumsuz durumda kendini ortaya atan kamufle edebiyatçı, edebiyatın unutulmaz sözlerini yaratan Gezi için tek imza atmıyor.

BRAVVO MANSUR YAVAŞ’A

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için CHP adayı olarak ismi geçince CHP’nin yapamadığını yapıyor ve çıkıp “CHP’den aday olmam” diyor. Bununla da yetinmiyor, “MHP’den aday olmak istiyorum” diyor.

Adam net. Kim aday gösterirse diye oraya buraya göz kırpmıyor.

Ya CHP ne yapıyor? “Onca CHP’ye emek veren isim varken MHP’li birini aday yapmayız” demek yerine sessiz kalmayı seçiyor.

FENERBAHÇE’NİN YAPAMADIĞINI…

Bizim futbolumuz asla Avrupa futbolu ayarında olamayacak. Dünyanın en iyi futbolcularını da getirseniz, en parlak teknik adamlarıyla da çalışsanız bu ol-ma-ya-cak. Çünkü bakış açımızda sorun var.

Fenerbahçe’nin futbolcusu Stoch, abuk sabuk fotoğraflarını Twitter’da yayınlıyor. Bir sporcuya yakışmayacak görüntüleri ortalarda geziyor. Fenerbahçe’den tık yok. “Bu hareket bize yakışmaz” demek yok. Azar çekmek yok, azar çeker gibi yapmak da yok. Ersun Yanal’ın tavrı hariç.

Buna karşılık Slovakya Futbol Federasyonu derhal savunma istiyor! Stoch’a Slovak futbolunun temsilcisi olduğunu hatırlatıyor.

Sporun felsefesini benimsemektense kremasını yemeye odaklı kulüpler olduğu sürece Avrupa oynar, biz bakarız. Öyle değil mi?

AKLIMDA KALAN

Ankara’da dolaşan dedikodu: Ankara’da yaşayan okurlarım varsa fark etmişlerdir, birden bire Ankaragücü sticker’lı araç sayısında bir artış oldu. Ben de her Ankaragücü sticker’ı gördüğümde, nihayet başkentim de spora meyletti, bir yüz seneye İstanbul’u yakalar ve geçer gider diye keyifleniyordum ki işin aslı başkaymış. Belki herkes biliyor da ben yeni duyuyorum: Kraldan çok kralcı Gökçek, iktidar partisinden olanlarla olmayanları ayırmak için araçlara Ankaragücü sticker’ı takmalarını tavsiye ediyormuş. Takanlar trafikte daha ayrıcalıklı oluyormuş. Öyle diyorlar.