Nuran YILDIZ

EVLENME VAADİYLE KANDIRILMIŞ KIZ…

----- 28.11.2013 - 00:01 -----

Bir ülkenin kullandığı benzetmeler o ülkenin gelişmişlik düzeyini gösterir. Bu benzetmeleri kullanan kişilerin kim olduğu da o düzeyi aşağıya ya da yukarıya çeker.

Anayasa Mahkemesi Başkanı, anayasa çalışmalarından umut kesilince çıkmış “evlenme vaadiyle kandırılmış insanlara benziyoruz” demiş.

Sözün nereye varacağını azıcık kestirmiş olmalı ki “kız” yerine “insan” sözünü kullanmış.

Oysa o sözün aslı başlıktaki gibidir.

Yani, Anayasa Mahkemesi Başkanının nezdinde kız gibi bir toplum olduğumuz aşikâr.

Bu sözü duyunca bizden başka hangi ülkelerde bu benzetme var diye araştırdım. Öyle ya, yeryüzünde tek akıllı biz değilizdir herhalde. Bizmişiz! Başka yerde yok!

Yani. Bizim ülkemizden başka bir ülkede kızlar evlenmek vaadiyle kandırılmıyor!

“Evlenme vaadiyle kandırılmak” hukuki bir durum, bizim ülkemizde.

Özeti şu; kızla oğlan birlikte olurlar. Alan memnun, satan memnundur o sırada. Oğlan tam sıvışmaya kalkar, işin rengi değişir. Kız yüzüstü bırakılmışlığı mahkeme kapılarına bu ifadeyle taşır: “Beni evlenme vaadiyle kandırdı hakim bey, yoksa ben elini elime elletir miydim?”

Tecavüzle suçlansa 3-5 yılla kurtaracak oğlan, evlenme vaadiyle kandırmadan 10-15 yıl yatabilir. Zaten kız tarafı “evlenme vaadiyle kandırılma” iddiasını da oğlanı “ya hapiste yatacaksın ya da kızı alacaksın” arasına sıkıştırmak için ortaya atar.

Bu konudaki benim fikrim ortalama hiç bir kadının “evlenme vaadiyle kandırılamayacak” olduğudur.

Gelelim Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın herkesin gözünün içine baka baka bu sözle verdiği mesajlara;

Bir, bu millet vaatlerle kandırılabilir.

İki, işin ucunda garanticilik varsa bu millet her yola gelecek kadar çıkarcıdır.

Üç, kadın-erkek fark etmez hepsi de siyasetçilerle sevişmiştir.

Öyleyse aklıma “Asiye Nasıl Kurtulur?” tiyatro oyunu neden geliyor olabilir ki?

CHP’NİN HAL-İ PÜR MELALİ

CHP Genel Başkanı ABD’ye gidiyor. Nedeni konusunda rivayet muhtelif.

“ABD ile acil görüşülmesi gereken konular var” diyen de var, “yeni CHP tasarımı yapılacak” diyen de, “Partinin, Kılıçdaroğlu’dan Sarıgül’e devir-teslim törenlerinin planlanması” diyen de, “cemaatle temas” diyen de var.

Kılıçdaroğlu’nun gezisine medyadan kimlerin katıldığı konusu hayli ilginç.

Gidenler listesi şöyle: Zaman, Hürriyet, NTV, Yeni Şafak, Taraf, TGRT, CNN Türk. Birkaçını dışarda bırakırsak CHP’ye küfredenlerin hepsi orda!

Peki gidemeyenler kimler?

Sözcü, Halk Tv, Aydınlık, Yurt.

Bu nasıl iş diyorsunuzdur. Hükümetin ambargo koyduğu basına ana muhalefet de ambargo koyuyor.

Halk Tv’ye Aydın Ayaydın bağlanıyor. “Bu listeyi ben yapmadım, yapıldığından da haberim yok” diyor.

“Peki sizin partideki göreviniz nedir?” diyen gazeteciye yanıtı şöyle: “Genel başkanın medyadan sorumlu baş danışmanıyım!”

“Peki bu listeyi kim yaptı?” sorusuna yanıtı ise “Genel başkanın dış ilişkilerden sorumlu genel başkan yardımcısı Loğoğlu yaptı” oluyor.

Kriter de geziye katılan gazetecilerin ABD hakkında deneyimli olmalarıymış! Ayaydın’a soruyorlar “İyi de ABD’ye ilk kez gidecekler var listede bu nasıl deneyim?”

Ayaydın “Biz çağırmadık ki kendileri gelmek istedi” dedi iyi mi?

Sonra yayına Uğur Dündar bağlanıyor ve “Ben Kılıçdaroğlu’nun özel kalemini aradım, sordum. Bana ‘davet edilen gazeteci listesini dar tuttuk’ dedi” diyor.

Şimdi Başbakan Erdoğan çıkıp da kürsüye “Daha bir dış geziyi organize edemiyorsun, ülkeyi nasıl yöneteceksin ey CHP?” diye dalgasını geçse, ne diyeceksiniz ki…

AKLIMDA KALAN

BDDK’NIN kredi kartları düzenlemesi: Ne kadar gerçekleşir bilemem. Ülke ekonomisi ne kadar kaldırır onu da bilemem ama BDDK’nın kredi kartlarına getireceği sınırlamalara nasıl mutlu oldum anlatamam. Genel taksit sayısı 9, elektronik, iletişim, kuyumculukta 6, beyaz eşya, mobilyada 12, gıda ve akaryakıtta ise taksit yok. İnsanları olmayan parayı harcamaya teşvik edip boyunca borca sokan, geleceğe doğru borçlandıran, böylece günü kurtaran, gereksiz harcama yaptıran kredi kartlarına bir “dur” demek gerekiyordu. Devamlı okur benim hiçbir zaman kredi kartı kullanmadığımı bilir, bu nedenle yaşadığım onca olayı, komik ya da zor durumu burada yazdım. Üstelik bunun kaynak bolluğundan değil tam tersine kaynak sınırlılığından olduğunu da bilir benim okurum. Belki bu sınırlama ekonomiyi zora, dar gelirliyi krize sokacak olabilir. Bu nedenle de uygulanma olasılığı düşük. Uygulanırsa da yoksul ve dar gelirlinin gönüllü kredi kartı köleliği biter ve gerçek resim ortaya çıkar. Sorunların üzeri örtülemez olur.