Nuran YILDIZ

DEVLET İÇİNDE DEVLET (Mİ?)

----- 06.01.2014 - 00:01 -----

Özal'ın, Atatürk’e toplu olarak yas tutmanın yanlış olduğunu söylemesiyle başladı süreç. O günlerde başladı televizyonlar, her 10 Kasım’da danslı, dansözlü eğlence programlarına.

Sonra 23 Nisan’da çocuklar üşüyor dediler. Cici cici kıyafetlerle, kızlı-erkekli el ele tutuşarak yaptıkları dansları sınıflara hapsettiler.

19 Mayıs’ta eşşek kadar olmuş gençler için yağmur yağıyor, yazıktır statlara toplamayalım dediler. Kule yapıp arkadaşlarını omuzlarında taşımak yerine internet önünde pineklettiler.

Kurtuluş Savaşı kahramanlarına söylemediklerini bırakmadılar. Ortak tarihimizin üzerini çizdiler.

Geçenlerde. Andımızın sözlerini değiştirebilecekken, top yekûn çöpe attılar.

Şimdi tutturmuşlar, “Devlet içinde devlet var” diyorlar.

Sen devletin temellerini, toplumu bir arada tutan ortak değerlerini ortadan kaldırıp, kocaman boşluklar yaratırsan birileri de o boşluğu doldurur elbet.

BAŞBAKANIN BASIN TOPLANTISI…

İyiydi: Başbakanın onca baskıya rağmen kararlı bir duruş sergilemesi.

Kötüydü: Sağlam bir özeleştiri yapmamış olmaması.

İyiydi: Medyanın önüne çıkması.

Kötüydü: Çağırdığı isimlerin medyanın bugünkü pejmürdeliğinin en somut resmi olması (bir isim hariç.)

İyiydi: Yeniden yargılama yolunun açılması için destek vereceğini açıklaması.

Kötüydü: Basın toplantısının yapıldığı mekan, tasarımı, Başbakanın arka fonu, ışığı, hepsi.

MUTLU OLDUĞUM İKİ KARAR

Birinci kararı RTÜK aldı. İçime birazcık da olsa su serpti. Vodafone reklamı nedeniyle 25 kanalı uyardı. Gerekçeleriyle benim gerekçem aynı değil ama olsun bu da bir şey.

Bebeğini kesintisiz internete teslim eden bilinçsiz anne reklamı bana hiç insanca gelmemişti. Her rastladığımda sinirlerim bozuluyordu.

Darısı “Çocuğunuzu dışarda kötü arkadaşlar bekliyor” diyen Domestos reklamlarının başına. Umarım RTÜK bir gün onu da fark eder.

İkinci kararı Balıkesir Valiliği aldı. Valilik uzmanlardan görüş alarak internet kafelerde bazı bilgisayar oyunlarını yasaklamış. İyi olmuş.

Hiç internet kafelere girip oralardaki sahipsiz çocukların nasıl çılgınlaştığını gören var mı? Onlar ne demek istediğimi anlar.

KENDİ OKURUMA NOT:

Yayınevim, sonraki kitabımı sorduğunda “yok” demiştim, “bir süre kitap falan yazamam sanırım.” Türkiye’de olup bitenlere bakınca “Kasetiniz çıkarsa ne yapmanız lazım” konulu bir kişisel gelişim kitabı yazmayı düşünmeye başladım. Psikolog, hukukçu okurlarımın önerilerini bekliyorum.

AKLIMDA KALAN

“Arkadaşım Hoş Geldin” tiyatrosu/dizisi: Biz ailece “Komedi Dükkanı”nın müdavimiydik. Başladığında telefon zinciri kurar birbirimize haber verirdik. Tekrar bölümlerinde bile bunu yapardık. Tolga Çevik iyi bir oyuncu, çok iyi bir komedyen. Kayınçosu Cem Yılmaz evlenip espriden kesildiğinden, onun boşluğunu bile doldurabildi, o derece yani. Şimdi “Arkadaşım Hoş Geldin”le yeniden izlemeye başladık. Adam, siyasi esprileri siyasetçilerin yasakladığı, cinsel esprilere RTÜK’ün çarpı koyduğu bir ortamda, seyirciyi de işin içine katarak gülmekten öldürüyor. Üstelik ilk tiyatronun doğuşunda var olan oyuncuyla izleyicinin birbirine karıştığı gösteri olması açısından da çok anlamlı. Bir taraftan neredeyse 500-1000 yıllık bir geçmişin mirasını, bir taraftan bugünün post-modern dilini bir arada sunan/kullanan Tolga Çevik yoldan çıkmaz umarım.