Nuran YILDIZ

FEYZİOĞLU HÜKÜMETİN ELİNİ Mİ RAHATLATIYOR?

----- 09.01.2014 - 00:01 -----

Yılmaz Özdil’in yaptığı gibi göz yaşartıcı bir Feyzioğlu portresi çizmeyeceğim.

Sadece Emin Çölaşan’ın, Feyzioğlu’nu “İktidarın elini rahatlatmak”la suçlamasına itiraz ediyorum.

Metin Feyzioğlu hırslı olabilir. Kendi geleceğinin tasarımını yapıyor olabilir. Gelen dalganın üzerine çıkıp yükselmek isteyen bir sörfçü de olabilir.

İnsanları kendi geleceklerinin planını yaptıkları için suçlayamayız.

Genç bir adamdır. Bilgili bir adamdır. Konuşmasını bilir. Karar verdiği zaman ertelemez, uygular. Tamam diyorsa, gereğini yapar.

Elbette eleştirdiğim yanları da var. Mesela kendisini çok sevmesini doğru bulmam. Kariyer planı her ne ise, onun önündeki en önemli engel bu huyudur.

Kendisini pek seven insanlar, başkalarının kendilerini sevmesine fırsat tanımazlar.

Çölaşan, Feyzioğlu’nu iktidarın elini rahatlatmakla suçluyor. Ne saçma! Yaptığı doğru mu, değil mi ona bakmak gerekmez mi?

Ortada haksız ve hukuksuz şekilde aylardır ve de yıllardır tutuklu insanlar var mı? Var.

Başbakanın baş danışmanı bu durumu “kumpas”la açıklıyor mu? Açıklıyor.

CHP ve MHP genel başkanları varsa yoksa ayakkabı kutusu deyip, bir adım ileriye gidemiyorlar mı? Gidemiyorlar.

Özellikle CHP içindeki ulusalcılardan çıt çıkıyor mu? Çıkmıyor.

Bir kısmı, vatanı İstanbul’da yedikleri yemeklerde çoktan gözden çıkardılar.

Bir kısmı, mesela Muharrem İnce, gönül kırıklığını Arınç’ın ifadesiyle çıt çıt tweet atmakla teselli etmiyor mu? Ediyor.

Bir kısmı, mesela Emine Ülker Tarhan, saf dışı bırakılmadı mı? Bırakıldı.

Metin Feyzioğlu ne yapıyor? Baro başkanlığının ona verdiği yetkiyi kullanıyor. Kimsenin umurunda olmayan, medyanın bile hapislerde unuttuğu Ergenekon, Balyoz vs. tutuklularını kurtarmak için Hükümete öneri götürüyor.

Taraflar arasında diplomasi yürütüyor.

Başarılı olur ya da olamaz ama muhalefetin bıraktığı kocaman bir boşluğu dolduruyor.

Onun bu konumlaması neden insanları rahatsız ediyor? Yaptığı yanlış bir şey değil ki.

Rahatsızlığın nedeni, hükümetle kurduğu uzlaşmacı üslup ve tutuklu ailelerinin bu süreçte Feyzioğlu’na ve Başbakana güvendiklerini söylemeleri olabilir mi?

Hükümet, Feyzioğlu ile gündemi değiştiriyormuş falan. Olabilir. Ne var ki iktidar tarafı, Feyzioğlu’na söyledikleri destekten vazgeçerlerse hesabı da kendileri öder, Feyzioğlu ödemez.

Anlaşılan o ki, “orduya kurulan kumpas”ı bozma konusunda, herkes Feyzioğlu’nun tek başına kahraman olmasından rahatsız. İktidar partisinin ve muhalif parti sözcülerinin koro halinde itirazı, “çözüm getirmek bizim işimiz değil, bizim işimiz ortalık karıştırmak” şeklindeki yaklaşımlarını ibretle izlemek gerek.

ÖĞRETİM ÜYELİĞİNDEN ÖTESİ VAR MI?

Belki son yıllarda her önüne gelene üniversitelerde iş bulma fırsatı yaratıldığı için.

Belki bilgi her yerde zaten, hocalara ne gerek var anlayışı hakim olduğu için.

Belki de öğretim üyelerinin bir kısmı, parası ve koltuğu olan herkesin karşısında ayağa kalkıp, ceket iliklediği için.

Öğretim üyelerinin dış kapının mandalı kadar değer gördüğü yok.

Yalçın Bayer’in köşesinde okudum. Prof. Dr. Bingür Sönmez’in Kars’tan kalkan uçaktaki yerini değiştirmişler. Gerekçe? Uçağın o koltuklarına milletvekillerini oturtacaklarmış!

Bingür hoca da yerini vermiş. Görevlilere değil, Bingür hocaya kızarım böyle yaptığı için. Çünkü ben, elimdeki biniş kartında “1A” yazıyorsa 1A’da otururum. Değil milletvekili, bakan gelse yerimden kaldıramazlar.

Öğretim üyeliği, kralların, cumhurbaşkanlarının, başbakanların “hocam” dedikleri tek makamdır, önce sen kendi mesleğine saygı duyacaksın ki, başkaları da duysun.

Hep bu bakışla yaşadım. Odasına girdiğimde ayağa kalkmamış VİP’lerin odasına onlar özür dilemeden bir daha adım atmadım. “Huysuz”, “sert”, “keskin” denmesi umurumda bile olmadı, ilke ilkedir!

Diyeceğim o ki, etrafta kılavuzluk etmeye değer kimse göremiyorsan kendi kılavuzun kendin olacaksın. Bingür hoca ya da başkası o tepkiyi daha önceleri verseydi, böyle bir olayın yaşanması o kadar kolay olabilir miydi?

ERKEKLER NE ZAMAN MAĞARADAN ÇIKACAK?

Yanıt veriyorum. Hiçbir zaman.

Hayli eski bir manken yeni sevgilisiyle yemek yerken, eski mankenin eski sevgilisi restoranı basmış.

Konunun magazinel boyutu umurumda değil. Basarsa bassın. Rezillik zaten genel kabul görür bir hâl oldu.

Mesele eski mankenin yeni sevgilisi: Yiğit Şardan.

Adam zengin. Yakışıklı. İyi eğitim görmüş. Yaşı olgunlaşmanın, ne istediğini bilmenin gerektirdiği kadar ileri.

Ama onun da gide gide gittiği yer, bula bula bulduğu kişi sevgilileriyle ünlü bir magazin figürü.

Yeniden başa dönersek, erkeklerle ilgili bir teorim vardır, kendi çevremde sıkça tekrarlarım: Erkekler eğitimlerinden, kültürlerinden, deneyimlerinden bağımsız olarak ilkel topluluklar dönemindeki mağaradan henüz çıkmış değillerdir. Onlara ne yapacaklarını o gün de güdüleri söylerdi, bugün de güdüleri söyler. Milim ilerleme kaydetmemişlerdir.

Hemen kızmayın canım, bu benim teorim, sizin değil.

HEDİYE VERMEK ZOR İŞ

Bayan Obama, doğum günü hediyesi olarak kocasından tek başına tatil istemiş, kafa dinlemek için.

Sürekli protokoler kalabalıklar içinde, sahte gülümsemeler ve sahte sohbetler ne kadar yorucudur kimbilir.

Çoğu zaman bizim bile bir kişiye sahte gülücük attığımızda içimiz çekilmiyor mu?

Her şeyi olduğunu düşündüğümüz insanlara hediye vermek çok zor. Onlara verilecek hediye, sıradan insanlara ait olan şeyler. Boş zaman, yalnız kalma, dilediği gibi saçmalayabileceği arkadaş ortamı, fotoğrafı çekilme riski olmaksızın bir dereye ayaklarını sokabilme özgürlüğü vs.

Geçen hafta bir dostumun doğum günüydü. Ne alacağımı bilemedim, her şeyi olan insan türündendi.

Bir adam. Gömlek alsan zaten en iyisini diktiriyor. Takım elbise desen, bütçemi aşar. İç çamaşırı olmaz, münasebetimiz o yakınlıkta değil. Parfüm? Kullanmaz. Kitap okumaya zamanı yok, alıp bir kenara atmasını da istemem. Kravat? Binlercesi dolabında.

Kol düğmesi aldım. Kutuyu açtı, “Geçen defa da kol düğmesi almıştın” dedi, gülümsedi. “Ne yapayım sen de kol düğmesi koleksiyonu yaparsın” dedim, “çünkü sonraki hediyen de kol düğmesi olacak!” güldük.

AKLIMDA KALAN

Bay ve bayan Obama’nın sarmaş dolaş fotoğrafı: Fotoğrafı görmüşsünüzdür. Başkan, first lady’nin belinden sarılmış. Gülüyorlar. Flörtöz, mutlu mesajlar yayılıyor havaya. Ne tesadüfse tam da bu dönemde Bayan Obama tek başına tatil hediyesi istiyor. Benimse aklıma dünyanın en büyük, en profesyonel, en komplike imaj makinesinin Beyaz Saray’da olduğu geliyor. ABD’de imaj yönetimi, bizdeki gibi ilkel düzeyde algılanmaz ve uygulanmaz. Onlar “neyi gösterelim” diye bakmazlar olaylara, “neyi göstermeyelim” sorusu esastır. İmaj yönetmek, “neyin görüntülenmediği” üzerinde kafa yormaktır. Demek ki neymiş, Bay ve Bayan Obama’nın evliliğinde ciddi sorunlar görebilirsiniz, fotoğrafa nereden bakacağınızı bilirseniz. Bu sorunlar Başkanın görev süresi sonuna kadar kamufle edilebilir mi, göreceğiz. Bayan Obama hakkında fikri olanlar sorun çıkması yakındır diye düşünebilir.