Nuran YILDIZ

UNUTULSAN NE OLUR…

----- 02.02.2015 - 09:15 -----

Hayat, hatırladıklarımız kadar unuttuklarımızdır. Ama biz. Hayatı hatırlananlardan ibaret sayarız.

Anı defterleri. “Unutma beni” çiçekleri. Verilen hediyeler. Kullanılan en güzel sözcükler. Yaşanan en güzel anlar. Durmadan çekilen fotoğraflar. Tarih anlatısı. Hepsi unutulmaya karşı amansız bir savaştır.

Unutulmamak için çabalamak bir hayat stratejisidir. Ölmeyecekmiş gibi olmak. Bauman tam bu sözcüklerle demez ama benzer şeyler söyler, “Ölümlülük, Ölümsüzlük ve Diğer Hayat Stratejileri”nde.

Deniz Seki. Popçu. Tutuklandığı günden itibaren sürekli mektup gönderiyor.

Ayşe Arman’la başladı. Cengiz Semercioğlu ile devam etti. Magazin programlarına yazdı. Dergiler derken. En son radyoculara yazdı.

Dört duvar arasında yazmak. Ruhu iyileştirir. Kendiyle muhasebe, hayatla hesaplaşmadır. Deniz Seki’ninki öyle değil.

Ağdalı ifadeleri var. Duygu sömürüsü var. “Buz gibi demirden ranzalar”, “özgürlüğü elinden alınmış sanatçı”, “pet şişeden yapılan ağaç” vs.

Akıl vereni, “Mektup yaz. Hissettiklerini anlat. Mümkünse köpürt” diyor olmalı, “Seni unutmalarına izin verme.”

Oysa. Bazen unutulmak iyidir. Demlendirir. Durultur. Özgürleştirir.

Biraz. Onlar seni görmeden, onları seyretmek. İyidir. Sürekli dışarı bakmak yerine, kendi içine bakmak. Hele ki, yaşanan olumsuz bir durumdan sonra. Unutulmak. İyidir.

Deniz Seki medya mensuplarına “beni unutmayın” demekten vazgeçip geri dönüşünün hikayesini yazmalı halbuki.

İşte Tarkan. Kameralar önünde “çişim geldi” skandalından sonra. Öyle bir kaçıp gitti, öyle bir unutturdu ki kendini.

Popçu gitti, star döndü. Sonra bir daha star çıkmadı.

Deniz Seki ise, yazdığı her mektupla, uyuşturucu trafiğinde geçen isminin altını çizmekte…

Unutulmaktan korkmamak gerek. Bir tek kişi unutmasın sizi. O da sizin için vazgeçilmez biri olsun. Yetmeli.

MİYOP MEDYA

Son günlerde. Televizyonlar, gazeteler. Cumhurbaşkanının bulunduğu ortamlarda çalan müziği “TRT’nin Diriliş dizisinin müziği” olarak veriyorlar.

Ya gözleri burunlarının ucundan başka şey görmüyorlar, miyoplar. Ya da hafıza kaybına tutulmuşlar. O müzik, diziden önce, Erdoğan’ın seçim şarkısıydı: “Dombra.”

Hatırlatayım dedim.

BENİM KAHRAMANLARIM

Notos, 40 roman kahramanını seçmiş. 295 kişiye sorarak. Ben de kendi roman kahramanlarımı sıralamak istedim;

1.Feride - Çalıkuşu (Reşat Nuri Güntekin)
2.Anna Karanina – (Tolstoy)
3.Quasimodo - Notre-Dame’ın Kamburu (Victor Hugo)
4.Pollyanna – (Elenor H. Porter)
5.Dürü - Tırpan (Fakir Baykurt)
6.Mr. Keating - Ölü Ozanlar Derneği (Nancy H. Kleinbaum)
7.Aliye Öğretmen - Vurun Kahpeye (Halide Edip)
8.Abel Magwitch - Büyük Umutlar (Charles Dickens)
9.George - Fareler ve İnsanlar (John Steinback)
10.Jale - Mektup Aşkları (Leyla Erbil)

YALNIZ DEĞİLMİŞİM

Meğer GSM şirketim Turkcell tarafından taciz edilen tek ben değilmişim.

Hazine eski müsteşarı Mahfi Eğilmez de televizyonda aynı şeyden şikayet ediyordu. Kullanıcının izni olmaksızın liste olarak gönderilen mesajlardan.

“Yasa da çıktı ama uygulayan yok” diyordu, sonra da soruyordu: “Her mesajı tek tek mi şikayet edeceğiz?”

Turkcell kendi işine gelince duyarlı, kullanıcısının işine gelince kör, sağır ve duyarsız mı?

AKLIMDA KALAN

Kocasının gölgesinde kalan kariyer: Doğu Perinçek’in Strazburg’da süren davası, ifade özgürlüğü konusunda Avrupa’nın ikiyüzlülüğünü bir kez daha ortaya koydu. Son duruşmanın biz Clooney sever kadınlar için başka bir önemi daha vardı: George’un eşi Amal’ın, kırmızı halının görkemi ve özel makyajı olmayınca hiç de güzel bir kadın olmadığını gösterdi. İçimiz rahatladı. Yanında George olmayınca meğer sıradan bir kadınmış. Tüm ışıltısını yanındaki adamdan alıyormuş. Onu güzel gösteren mücevher, George’un sihirli gülümsemesiymiş. Ve. Onca yıl çalış. Kariyer yap. Hukuk alanında önemli bir isim ol. Ama tüm dikkati kocanın soyadı sayesinde kazan. Ne acı. Bu sayede Amal kıskançlığımız bitti.