Nuran YILDIZ

BAŞTAN SONA HASTALIKLI YAPI

----- 16.04.2015 - 14:00 -----

Biz film festivali yapamayız. Antalya Film Festivali’ni de yapamadık, İstanbul Film Festivali’ni de. Biz bu işi beceremiyoruz.

Nedenleri konusunda herkes ağzında laf çeviriyor, kimse gerçekleri söylemiyor. Biz yazalım;

Bir, Türkiye’de sinemada ayrı, festivalde ayrı mafyatik örgütlenmeler var.

İki, bu mafyatik örgütlenmeler kendilerinden olmayana şans tanımıyor.

Üç, bu ülkede sinemada ayakta kalmak için ya bir aileye mensup olacaksın, ya da ideolojik bir örgütlenme içinde olacaksın.

Dört, özellikle İstanbul Film Festivali gibi, hem dev sponsorlarla (bankalar, holdingler) yürüyeceksin hem de Berlin, Cannes gibi festivallerin yanından geçemediğin gibi küçük göllerde boğulacaksın.

Beş, festival filmlerini seçerken objektif kriterler yerine, ya bunalımlı insan öyküleri ya da Türkiye’ye küfreden filmlere öncelik verip, destansı öyküleri görmezden gelen hastalıklı bir yapı var.

Altı, festival yönetimlerini vizyoner insanlardan değil de kendi küçük dünyalarına gömülmüş insanlardan seçersen olmaz.

Bu festivaller konusunda da artık şöyle düşünüyorum: Her şey yanlışsa düzeltmekle uğraşmak olanaksız, kapatın gitsin.

DAVUTOĞLU’NUN SEÇİMİ

Başbakan Davutoğlu “seçim beyannamesi”ni okurken aldığım notlar;

Bir, “Türk” sözcüğünü unutmuş olması seçim kampanyasında eksi yazacak.

İki, seçmenlerin büyük çoğunluğunun “hayır” dediği “başkanlık sistemi”ne girmesi de eksi yazacak.

Üç, Erdoğan karizmasının yerinde büyük boşluk olması eksi yazacak.

Ve. Fakat.

Dört, muhalefetin dağınıklığı ve özellikle CHP’nin saçma kampanyası Davutoğlu’na artı yazacak.

Beş, Avrupa Parlamentosu’nun “soykırımı tanıyın” kararına olabildiğince üst perdeden cevap vermesi artı yazacak.

“SOYKIRIM” MESELESİNE BAKIŞ AÇISI

Bir iletişimci olarak “soykırım” tartışmalarını “vardır”, “yoktur” kutbunda tartışmayı doğru bulmuyorum.

“Sen önce kendi tarihine bak” demek de gereksiz.

“Türkiye Cumhuriyeti kendisinden önceki devletlerin kararlarıyla ilişkilendirilemez” dense, daha tutarlı olunmaz mı?

Yok, “Biz Osmanlının devamıyız” dersen işin zor.

ÇOK GÜLDÜM

Bir: Meryem Uzerli’nin filminde rol arkadaşı Ozan Güven olacakmış! Ozan Güven’de ne tip var, ne akılda kalan bir oyunculuk. Daha önemlisi sinema diliyle adamın gişesi sıfır. Bu iş baştan bitik dedim ve çok güldüm. Göreceğiz.

İki: Elif Şafak, Gülben Ergen’in kitabına önsöz yazacakmış. Müthiş buluş. Bin yıl arasanız bu kadar birbirine yakışan bir ikili daha bulamazsınız. Popülizmin iki kraliçesi beni güldürdü.

Üç: Gültepe’de. Bir dernekte olay çıkmış. Dernekteki silahlı kişilerle kapıdaki silahlı kişiler çatışmış. Ölenler var. Bunda gülecek ne var diyeceksiniz. Şu var: Derneğin adı “Ay Işığı Yetim ve Öksüz Çocuklar Eğitim ve Yardımlaşma Derneği”! İnsan dernek isminin görkemine bakınca bile burada bir iş var der, demez mi?

AKLIMDA KALAN

Hürriyet gazetesiyle ilgili bir merak: Keşke bir iletişim öğrencisi, 11 Şubat’ta korkunç şekilde öldürülen Özgecan’ın fotoğrafının konmadığı kaç Hürriyet gazetesi çıkmış bir araştırsa diyorum. Gün geçmiyor ki Özgecan fotoğrafı olmayan bir Hürriyet basılmasın. Yeter artık, bu kadar kolay gazetecilik yapmayın demek istiyorum.