Nuran YILDIZ

GÜL NEDEN KONUŞTU?

----- 18.09.2015 - 09:00 -----

Benim ve birçok insanın içinden ne yazmak ne de konuşmak geldiği günlerde.

Uzun zamandır susan önceki cumhurbaşkanı.

Ülkede neler neler oldu da, kameralar önüne çıkıp konuşmamış bir önceki cumhurbaşkanı.

Durup dururken neden çıkıp da NTV’de konuşmak ister? Bu soruyu kafaya takarak izledim söyleşiyi.

Zamanlama kendi başına cevaptı.

Karşısındaki gazeteciler kendi öncelikli konularına çekmeye çalışacaklardı. Ne var ki Gül’ün aklı o tuzağa düşmezdi. Düşmedi.

O anlarda sahada top çeviremeyen Fenerbahçe’nin tersine, sorular karşısında laf çevirdi, durdu.

Mesela. Murat Yetkin dönüp dönüp medyaya baskılar konusunda bir çıkış cümlesi almaya çalıştı.

İş dünyasının cevabını aradığı soruya aracılık etti: Gül siyasete dönecek mi?

Yani. Gül’den medet umalım mı?

Gül bu tuzağa da düşmedi, iş dünyası da ne tarafa gülümseyeceği konusunda net bir cevap alamamış oldu.

Ayşe Böhürler, Erdoğan-Gül barışmasını sağlayarak, partisinin önünü açıcı cevaplar peşindeydi. O da istediğini alamadı.

Ali Bayramoğlu Türk-Kürt ilişkilerine dair bir devlet eleştirisi bekledi. Olmadı.

Çünkü.

Böyle söyleşilerde gazetecilerin dediği olmaz. Kontrol konuk konuşmacıdadır.

Söyleşiyi de konuşmacı talep eder, yoksa NTV’nin gazetecilik başarısı değildir.

Konuşmacı “size gelip konuşayım” diyorsa, mutlaka “bir şey” demek istiyordur.

Bir derdi vardır, onu paylaşacaktır.

Bir açıdan bakarsanız iki koca saatte Gül hiç dişe dokunur bir şey dememiş olabilir.

Benim açımdan bakınca şu iki mesajı vermek için konuşmuş olabilir:

Bir, siyaset üslubuna dikkat çekti. Birçok kez “söylem”, “yönetişim”, “üslup”tan ve öneminden söz etti.

İki, milletvekili listelerinin kesinleşmesinden bir gece önce konuşması zamanlama soruma cevaptı. Kendi arkadaşlarının uzun methinden sonra, aday olmazlarsa çok üzüleceğini söyledi.

Gül’ün bu mesajlar için televizyona ihtiyacı mı vardı? Demek ki varmış.

Artık bir etkisi olur mu, olmaz mı göreceğiz.

Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan bu söyleşide en çok neye kızdı derseniz partisiyle “yozlaşma” sözcüğünün yan yana konmasına kızmıştır.

MEDYATİK OLMA HEVESİMİZİN SONUCU, İŞTE KAYMAKAM

Hassa’nın kaymakamı, evlatlarının şehit olduğu haberini anne ve babasına haber vermeye kamerayla gitmiş.

Görüntüleri de kaymakamlık web sitesinde yayınlamış.

Kıyamet koptu.

Kopsun. Ve o kıyamet, insanlıktan çıkmış herkesi yesin bitirsin.

O kıyamet acımasız, yüreği kuru, ruhu çirkin herkesin belasını versin.

Kaymakamda somutlaşan şu duruma bakın;

Televizyona çıkmayanları yaşamıyor sayacaksınız.

Üç dakika ekranda görünmek için yapılan soytarılıkları alkışlayacaksınız.

Göçmenlerin ölümüne, bir bebek bedeninin deniz kıyısına vurmuş fotoğrafını görmeden fark etmeyeceksiniz.

Gerçekler, televizyonda yoksa, gerçekleşmemiş sayacaksınız.

Kalbinizin, beyninizin yerini gözleriniz alacak.

Sonra da çıkıp kamerayla şehit ailesine gidip haber veren kaymakamı taşlayacaksınız.

Taşlayın da, bir çakıl taşını da insanı insanlıktan çıkaran televizyona atın.

KAPİTALİZM BÖYLE BİR ŞEY

Gündüz. Öğrencilerden biri, “Şehit sayısı arttıkça sokakta bayrak satan insan sayısı da artıyor. Utanç verici bu” dedi.

Akşam. NTV haberlerinde. FED faiz oranının TL’ye etkisini analiz eden ekonomist şöyle diyordu: “FED kararları sonucunda TL’nin dolar karşısındaki durumu ülkedeki terör ve şehit haberlerinin durumuna bağlı.”

GALATASARAY NASIL KURTULUR?

Bir, evimizin oğlu değil de “Galatasaray” markası kadar büyük bir teknik direktörle çalışırsa.

İki, antrenman sahasında teknik direktörle sarmaş dolaş olmayı iyi iletişim sanan bir kulüp başkanıyla yönetilmezse.

Üç, taraftarı eski güzel günler hayalini unutup, yeni gerçeklere alışırsa.

Dört, Galatasaray’ın “creme de la creme” beyleri, armut piş ağzıma düş bencilliğini bırakıp takıma sahip çıkarsa.

AKLIMDA KALAN

Acıklı komedi bir durum: Efendim, CHP ile Ali Taran anlaşamamış, çünkü kampanya bütçesinde anlaşamamışlar. Çünkü CHP’nin parası yokmuş! Bu ifadeye kim inanır bilemem. CHP, tipik Türk usulü “yapma bu yanlış” uyarısını dinlemeyip, yaptı, hem seçim, hem para kaybetti. 15 Şubat 2015’te, CHP’nin Taran’a kampanyayı vermesinin yanlışlığını yazmıştık, okurlar tanık. 7 Haziran’da haklı çıktık. Şimdi. “CHP, kendisine seçim kaybettiren Taran’la çalışmak istemedi” demek yerine. Bütçe bahanesini ileri sürmek, Taran’ın imaj kurtarma işlemi olabilir ama buradan bakınca durum acıklı bir komedi.