Nuran YILDIZ

MADEM O KADAR İYİ SÜRÜCÜSÜN, DİREKSİYONA SEN GEÇ!

----- 31.12.2015 - 09:00 -----

Bu bir yeni yıl yazısı.

Hiç değilse eski yılı, okurlarımın “hayata dair de yazın” taleplerini gerçekleştirerek uğurlayalım. Yenisini de öyle karşılayalım.

Dün (çarşamba). Hiç kıramayacağım bir dostum “Yarın yayına bağlanır mısın?” dedi.

Ne konuşacağımızı sordum, yanıtı “2015 değerlendirmesi. İletişim açısından iyiler, kötüler” oldu.

“Yılın son günü, herkes kuşlar, kelebekler, umutlar, mutluluklar hayal ederken, aslında hiçbir şey değişmeyecek diyen biri olmak istemiyorum, beni affet” dedim.

Sözleri birbirimizi anladığımızın özetini verdi: “Kuzumsun sen benim, sen nasıl istersen.”

2015’de hayatınızda kaç tane “kuzumsun” diyecek kadar sizi seven dostunuz varsa, 2016’da da o kadar olacak. Ne fazla, ne eksik.

Her yıl bitişinde “hoppidi hoppidi” eğlenenleri hiçbir zaman anlamadım. “Bir yılı daha sağlıkla bitirdik diye seviniyoruz” geyiğini de hiç aklım almadı.

Her yıl bitişi, her doğum günü kutlamalar, partiler yerine gözlerimizle anlaşabildiğimiz dostlarla hayata dair bir muhasebe yeter de artar bile.

(“Gözlerle anlaşmak” yeryüzünün tek ülkesiz ama en elzem dilidir.)

Ve hep aynı soruyu sorarım. Yanıtını tam bulabilmiş değilim.

Her yıl sonu. Bir yıl gitmiş, bir yıl gelmiş gibi törenler düzenlemek neden? Zaman dediğiniz koskoca bir aldatmaca. Hem var hem yok bir şey.

Eğer geçip giden bir şey varsa, o şey zaman değil, zamanın içinden geçip giden bizler değil miyiz?

Hep aynı hayatı yaşayacağımızı bile bile neden hep umutlar, sağlıklar, mutluluklar dileriz? Ya öyleyizdir ya da değilizdir.

Belki de umut en büyük işkencedir, sözüne inandığım için havada uçuşan dilekler bana saçma geliyor.

Bir tek gerçek dilek vardır bende; sağlık! Ve bunu dilemek için giden yılın son gününü beklemem, her yılın her günü hep içimden geçer.

Yeni yılda dileklerinizi gerçekleştirecek bir sihirli değneğe ihtiyacınız varsa. Benden duymuş olmayın ama beklediğiniz o sihirli değnek, yeni yılda da size değmeyecek.

Ne kadar yalnızsanız ya da kalabalık, ne kadar mutlu ya da mutsuz, paralı ya da parasız, başarılı ya da başarısızsanız aynısı sürüp gidecek.

Bizler bilgisayar programları değiliz, her yıl yeni sürümlerimiz çıkmıyor.

Geçen yıl ne kadar iyi ya da kötüysek, ne kadar olgun ya da çiğ isek yine öyle olacak.

2016, 2015’den daha iyi olmayacak.

Şimdi diyeceksiniz ki, bu ne biçim yeni yıl yazısı? İçinde hiç iyi bir şey yok.

O biçim bir yeni yıl yazısı. Ayaklarınızı yere koyun. Ve hayatı kendiniz dışında bir şeylere ihale etmekten vazgeçin.

Dilek dilemek yerine, hayatınızın kontrolünü elinize alın.

Dünyanın değil, sadece kendi hayatınızın kontrolünden söz ediyorum. Dünya zaten kontrol dışı.

Eski, çok eski dostlarınızı yeniden hayatınıza sokabiliyorsanız…

Ne kadar çok çocuğun yüzüne gülücükler kondurabiliyorsanız…

“Sana güveniyorum, sen beni satmazsın” diyen bakışları kendinize çevirebiliyorsanız…

Bağıranları değil susanları duyabiliyorsanız…

Büyümekle olgunlaşmak, olgunlaşmakla yaşlanmak arasındaki farkları biliyorsanız…

Konuşmaya ayırdığınız zamanı dinlemeye, dinlemeye ayırdığınız zamanı anlamaya ayırabiliyorsanız…

En mutsuz anında başkasının değil, gelip sizin kapınızı çalmak isteyecek insanlarınız varsa…

Etrafınızdaki koronun “hızlan ve hırslan” diye sizi iterken, siz bir çayın demlenmesini bekler gibi bekleyebiliyorsanız…

Ekmek kokusu, gazete kokusu, bebek kokusu, yağmurlu toprak kokusunu içinize çekebilecek bir nefesiniz varsa…

Yani. 2016’da öyle olacaksanız…

Yani. Başkaları üzerinden ve başkaları için ahkâm kesmek yerine kendinizi restore etmeye karar vermişseniz…

Boş verin dilek dilemeyi falan, girdiğiniz her hayatın dileği siz olursunuz zaten…

Bence bu yıl, kendinize kendinizi hediye edin.