Nuran YILDIZ

DEMEK Kİ NEYMİŞ……

----- 27.06.2016 - 10:00 -----

Ne zaman yaz geldi, siyasete girmeyip hayata dair yazacağım desem olmuyor.

Şimdi de İngiltere, AB’den ayrılıverdi.

Hem kampanyayı “BREXIT” adıyla yürütüp, hem de sonuca şaşıranlar var.

Sonuçta.

Kaldı mı “kıta Avrupası” bir başına.

AB eski AB olmayacak, çünkü İngiltere herhangi bir ülke değil. “Avrupa” fikrine (Fransa ile birlikte) karakterini veren ülke.

İnsan hak ve özgürlüklerini soyuttan somuta geçiren “Magna Carta”nın ülkesi.

13.maddesi şöyle diyor: “Londra şehri bütün hürriyetlerden ve geleneklerden yararlanacaktır.”

Tam 800 yıl sonra, aynı Londra şehri, “Her konuyu halka sormak iyi bir şey değildir” diyor.

Bugün. İngiltere’nin yarısı korkularına yenildi.

Referanduma katılmayanlar hangi yarıya dahildiler bilmiyoruz.

“Güneş batmayan imparatorluk”, içe kapanmayı seçti.

En önemli gelir kaynaklarından biri yabancı öğrenciler olan ülke, “yabancılar kötüdür” dedi.

Korku o kadar büyüdü ki, çiçek toplayan çocukların fotoğrafını çeken bir göçmeni tacizden gözaltına aldılar geçen yıl.

Demek ki neymiş?

Korku, yeni siyasetin en etkili duygusuymuş.

Demek ki, çıkar öncelikli ortaklıklar çok da uzun ömürlü olmazmış.

Demek ki referandum, her fırsatta ileri sürülemeyecek kadar tehlikeli bir şeymiş.

Demek ki, “yeni teknolojilerle sınırlar ortadan kalktı” savı, laf salatasından başka bir şey değilmiş.

Demek ki, AB’nin “Biz benzerlikler nedeniyle birleşelim, siz farklılıklar nedeniyle bölünün” tezi fosmuş.

Eğer İngiltere, bir ayağını AB içinde tutma formülü bulmazsa, bu birliğin işi zor.

BARIŞ GÜZEL ŞEY

İsrail’le konuştuk. Anlaştık. Barıştık.

Darısı Suriye ve Rusya ile ilişkilerin başına.

Ne “one minute”müş arkadaş, etkisi altı yıl sürdü.

BİR ÖYLE BİR BÖYLE

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “AB kendisini sorgulamadır” dedi, kesinlikle katılıyorum.

Cumhurbaşkanı “Biz de AB’yi halka sormak için referanduma gideriz” resti çekti, kesinlikle katılmıyorum.

ÇOK AYIP

Ebru Gündeş ve eşi, çivi bile çakılmasının yasak olduğu yalıya kat çıkınca mahkemelik oldular.

Gündeş, mahkemeye çıkmamak için sağlık raporu almış. Mahkeme de “dalga mı geçiyorsun” babında raporu kabul etmemiş.

Orada burada konser verip coşarken sağlık iyi, mahkemeye gelince sağlık fena.

İnsan az biraz utanır.

OLUR MU OLUR!

Gürsel Tekin, Kılıçdaroğlu ve CHP belediyeleri hakkında basına haber sızdırıyormuş.

Bunu da CHP’nin İstanbul adayı olmak için yapıyormuş.

Delegelerin bile üzerini çizdiği birini aday yapmak akıl dışı olur.

Ama. Orası CHP, siyasetin kazanmak için yapılmadığı bir yer.

Dolayısıyla başka yerde olmayacak şeyler CHP’de olur mu olur!

ÜLKEM FUTBOLUNA DAİR SAYIKLAMALAR

Belli ki Fatih Terim kalıcı. Daha fenası Yıldırım Demirören de kalıcı. Kaybetmesi gerekenlerin kazandığı abzürt bir ülke burası.

Bu ülkenin en meşhur futbolcusu elenmekten utanmak yerine, “Herkesten tek tek hesap soracağım” diyor da, kimse de çıkıp “Mafya mısın kardeşim” demiyor.

Futbolumuzun en güzel özeti galerici Erkan Özkaya’dır. Vasat futbola tezat, eşlerinde ve kendilerinde en lüksünden otomobil yarışındalar.

Bizdeki sporcu elense de prim derdine düşer. Elin sporcusu kazandığı maçtan sonra ders vermeye devam eder. Mesela efsane basketçi Lebron James, “Topluma ilham kaynağı olmak bizim için her şeydir ve bunun bir parçası olduğum için mutluyum” diyor.

Bizimkiler galericilere, onlarınkiler topluma ilham kaynağı oluyor.

BENCE

Bir, yeni dönemde CHP sözcüsü Özgür Özel olsun. O hitabet yeteneğiyle TBMM’de harcanıyor.

İki, Poyraz Karayel sezon finali yaptı ama gerçek final yapsa daha iyi olurdu. Son dönemde senaryodaki saçmalıklar kabul edilebilirlik sınırını çoktan aştı.

ELİF ŞAFAK BİLDİĞİMİZ GİBİ

“Kitabımı bitirip yayınevine yolladım, kenardan seyredeceğim” diyen Elif Şafak, Ayşe Arman söyleşisiyle sahneye tam ortadan girdi.

Düne kadar, başımıza ne geldiyse Cumhuriyetin temel değerlerinden geldi demeye getiren Şafak şimdi de, “Cumhuriyetin temel değerleri yıkılırsa, yıkanlar da bu enkazın altında kalır” dedi.

İster tutarsızlık, isterseniz “ben böyle oportinist görmedim” deyin. Siz bilirsiniz.

YAŞAR NURİ ÖZTÜRK…

Dogmatik din anlayışının dışına çıkıp şöhret olan ilk din bilginiydi.

Hurafelere düşman, “akıl”a dosttu.

Şimdi kaymağını yiyen televizyon vaizlerinin kaymak yiyemeyen öncülüydü.

İnsanlara korkmadan, anlayarak dini inançlarını yaşayabileceklerini anlattı.

Kuran’ı bugünün gereklerine göre yorumladı.

Ya çok erkendin bize, ya da çok geç kalmıştın Yaşar Nuri hoca. Biz seni sevmiştik. Rahat uyu.

AKLIMDA KALAN

“Hocam yaa, sadece söylemekle kalma” yakarması… : Hocamız İlber Ortaylı Haydarpaşa Garı’nın opera binası olması gerektiğini söylemiş. Bayıldım bu fikre. Hocam söylemekle kalma, düş önümüze. Biz de arkanıza takılalım. Kime anlatacaksak anlatalım, Haydarpaşa’yı otel olmaktan kurtaralım. Bu kez sermaye değil, toplum kazansın.