Nuran YILDIZ

TSK BU ÇIKMAZDAN NASIL KURTULUR?

----- 26.07.2016 - 10:00 -----

Tanklar ve Sözcükler’in yazarıyım ya, soruyorlar: “TSK’nın imajı ve itibarı nasıl kurtulur?”

Sorarlarken, Asiye (Nasıl Kurtulur?) ile TSK’yı bir tutuyor olmalılar.

Yanıt için sürece bakmak lazım.

TSK, bu ülkede darbelerin bile yıkamadığı kadar güçlü bir itibara sahipti.

“Peygamber ocağı” tanımı da, her evden asker çıktığı gerçeği de bu itibarı perçinliyordu.

2000’li yılların başında durum tersine döndü.

TSK ilk büyük itibar darbesini, Süleymaniye’de başına çuval geçirildiğinde aldı. Sene 2003’tü.

Sonra, halâ açıklanması güç olan 27 Nisan bildirisi geldi. İktidardan aldığı “otur oturduğun yerde” yanıtıyla itibar biraz daha silkelendiğinde, sene 2007’ydi.

Ardından Ergenekon, Balyoz derken… Türk ordusunun darbe planlayıcısı olduğu algısı zihinlere yerleştiriliverdi.

Bir kesimimiz bu suçlamalara prim vermedi ama olan oldu. TSK’nın gözbebeği subayları tutuklandılar. Onur savaşı verdiler.

İtibar zora girmişti ama halâ kurtulabilirdi.

15 Temmuz’a geldik. Sene 2016.

TSK’nın (kültürü gereği) hiçbir zaman yapmayacağı biçimde darbeciler halkı hedef aldı.

Komutanlarını derdest ettiler. Ki bu, Süleymaniye’de geçirilen çuval olayından bin beterdi.

Bugün. Darbe girişimi sonrasında;

Bir yanda, Cumhurbaşkanının ifadesiyle “asker üniforması giymiş teröristler”in halkı katletmesi var.

Bir yanda, Genelkurmay’ın (binasından komuta kademesine) düştüğü zavallı hâl duruyor.

Bir yanda, “Darbecilerden çok korktum” türü basın açıklamaları yapan hem de genelkurmay ikinci başkanı düzeyinde generaller.

TSK’nın itibarı çökmesin de ne olsun.

Pek çok kişi, deşifre olmayıp taraf değiştiren FETÖ üyelerinin varlığına inanıyor ki, bu gerçekten ürkütücü.

Bu noktada itibar inşası için acilen hayata geçirilmesi gereken iki yol var;

Birincisi, TSK’nın tüm komuta kademesinin görevden el çektirilmesidir.

Cumhurbaşkanının “Bizim bir sözümüz vardır, dere geçerken at değiştirilmez” demesine rağmen ilk yapılması gereken budur. Kaldı ki o söz bize değil, ABD’ye aittir.

Boşalan kadrolara kimin geleceğinde sorun vardır elbet. Onu da Ergenekon vs. davalar sürecinde düşünmek lazımdı.

İkincisi ise, Rambo filmlerini doğru analiz etmek. Stallone’nin Rambo serisi, Hollywood yapımı piyasa filmi sanılır.

Serinin piyasa filmi olduğu doğrudur ancak Hollywood kısmı hilelidir.

Seri, Vietnam’da ciddi itibar kaybetmiş ABD ordusunun imaj/itibar tamiri için Pentagon tarafından, hayali bireysel kahramanlar üretme işidir.

Acilen film çevrilsin demiyorum. Ancak yaşadığımız son vahim olayda Hollywood’u kıskandıracak kadar çok ve de gerçek bireysel kahramanlık var.

TSK ortada dolaşan bireysel rezilliklerin önüne o kahramanlıkları koyarak görünür kılmalıdır.

BEN OLSAM…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yerinde ben olsam, YAŞ toplantısı öncesi İlker Başbuğ ile görüşürdüm.

Hem bu süreçte güvenebileceği az sayıda insandan biri olduğu için, hem de Başbuğ, FETÖ konusunu yaşaya yaşaya ordinaryüs düzeyinde bildiği için.

Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın yerinde ben olsam, o gece Fetullah Gülen’le görüştürmek istediklerinde görüşürdüm. Ve elbette darbecilerden kurtarılır kurtarılmaz istifa ederdim.

YANITIMI EN KÖTÜ BİÇİMDE ALMIŞ OLDUM

Devamlı okur hatırlar.

TSK’nın iletişimine odaklanan tek kitabın (Tanklar ve Sözcükler) yazarı olduğum halde, bir tek askeri kurumun “Hoca gel bir anlat” demeyişini zaman zaman yazdım.

Buna karşılık, “Mustafa” filmiyle Atatürk’ü aşağı çeken Can Dündar’ın çağrılmadığı askeri kurum kalmıyordu.

Birkaç kez subaylar telefonda “Sizi dinlemek istiyoruz, komutanımız davet etse gelir misiniz” diyordu.

Sonrası sessizlik oluyordu hep.

Hiç anlamıyordum nedenini. Kendinizi benim yerime koyun. Bu duruma şaşırmaz mıydınız?

15 Temmuz’la yanıtımı almış oldum.

BU ŞİFREYİ GİREMEM

THY, Atatürk Havaalanı CIP salonunun wireless şifresini “Erololçok” olarak değiştirmiş.

O salonu sık kullanan biri olarak ben o şifreyi giremem. Erol’un öldüğünü hatırlayarak internet kullanmak olacak şey mi?

Bu vesileyle arkadaşımı bir kez daha anmak istiyorum.

2015 seçimlerinden önceydi.

“Siyaset ve iletişim analizlerini gelip bizim ekiple paylaşır mısın?” demişti, sözüne kıymet verdikleri insanları davet ettiklerini ekleyerek.

“Kimleri mesela?” diye sorduğumda listeyi sıralamıştı: Nabi Avcı, Yalçın Akdoğan, Mücahit Arslan vs.

“İyi de bu isimlerin hepsi sizin tayfa. Kendi kendinizi göklere çıkarıyorsunuzdur. Beni çağırıp eleştiri dinlemenizin ne alemi var?”

“Seni dinlemeleri lazım”dedi, gittim.

O toplantıda “Sizin başarınızın sırrı bu” demiştim, “aynı fikirde değiliz ama yine de dinlemek istiyorsunuz.”

Ölüm ile sen aynı cümle içinde olmuyor Erol.

DARBE GİRİŞİMİ MEDYA PATRONLARINA YARADI

Gazetelere ilan vererek, demokrasiye sahip çıkmayan bir tek bizim bakkal kaldı.

Durum o kadar tuhaf ve o kadar vahim.

Günlerdir sayfa sayfa gazete ilanları.

Öyle olunca da insanın içine bir kurt düşüyor.

Polis katili bulmak için ilk, şüpheyi kendinden uzaklaştırmak için konuşanların telaşına dikkat edermiş.

İlanlar da bende tam o hissi uyandırıyor.

BİR BU ÜLKEDE OLUR

Koskoca başkentin belediye başkanı Gökçek çıkıyor, “FETÖ’yü üç harfliler yönetiyor” diyor.

Başka bir ülkede olsa, böyle bir kafa bırak seçim kazanmayı bir oy bile alamaz.

Arınç çıksa da, Gökçek’e “FETÖ’ye sunulan arsalar” konusunu bir daha sorsa.

Sen tut “pes artık” dedirterek, Anayasa Mahkemesi üyeliğine Denizcilik müsteşar yardımcısını ata.

O da FETÖ üyeliğinden tutuklansın.

Böyle abzürtlükler bir tek bu ülkede olur.

“HANDE AKLINI BAŞINA TOPLA”

Hande Fırat’ın darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yayına aldığı telefonun taliplisi artıyor.

İTO Başkanı Çağlar’ın da talip olmasının arkasından Hande’yi aradım. “Bak tatlım” dedim, “Aklını başına topla, o cep telefonunu en yüksek fiyatı verene hemen sat. Kızının geleceğini düşün.”

Şaka yaptığımı sandı, yapmıyordum. “O telefonu sat, gelecek yıl tatili senin teknede yapalım” dedim.

Yok efendim Cumhurbaşkanlığı isterse oraya ya da Aydın Doğan’a verecekmiş falan.

“Biz Ankara İletişim’liler iş yapmayı biliriz, para kazanmayı bilmeyiz” diye başının etini yedim.

AKLIMDA KALAN

Ülkenin ruh durumu: Bu ülkenin belirli bir sürede yaşadığını, aynı sürede normal bir insan yaşasa, kesin tımarhanenin en dibini boylardı. Yine iyi dayanıyor memleketim.