Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Yeniden merhaba

Uzun bir aradan sonra yeniden merhaba. Sizden uzak kaldığım bu arada ben yazmaya devam ettim ve yeni kitabımı bitirdim. Adı Tanklar ve Sözcükler, konusu TSK’nın iletişimiydi. Kitabı raflarda gördüğüm anda gurur duyacağımı, keyifleneceğimi sanıyordum, öyle olmadı. Tuhaf ama hissettiğim kızgınlıktı. Kendime. Neden 7 derste sevgilinizi elinizde tutmanın yollarını yazmadım ki dedim… Tek derste sevgilinizi nasıl kaybedersiniz konusu daha uygun düşer bana ama neyse… Sonraki kitap bu minvalde olacak, kararlıyım. Kendime kızdım ama “iyi ki Tanklar ve Sözcükler’i yazdım” da dedim.

Sizinle paylaşmak üzere biriktirdiğim çok şey var. Güncel olandan başlayalım. Günlerdir Fransa’nın mekan, dünyanın izleyici olduğu bir oyun sahneleniyor gözlerimizin önünde: Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin Carla Bruni aşkı.
İtici, çelişkilerle dolu bir adamın, güzeller güzeli bir kadının hayatının erkeği oluşunu izliyoruz. Erkekler imrenerek, kadınlar şaşırarak.

Kimi diyor ki “bu aşkın geçmişi vardı”, kimi “çivi çiviyi söker”. Bunları söyleyenler, yazanlar dünkü çocuk da değil üstelik. Kadın-erkek ilişkileri üzerine bir yığın deneyimleri olan, en azından olduğunu umut ettiğim insanlar. Yüzeysel analizlerle diz boyu hayal kırıklığı yarattılar bende.

Bir tarafta sevdiği kadın tarafından terkedilmiş bir erkek. Karısı başka bir adamı tercih etmiş, gururu yerlerde sürünen bir adam. Hem de terkedilmişlik, reddedilmişlik, gururu kırılmışlık ne varsa hepsini dünyanın gözü önünde yaşamak zorunda kalan bir erkek. Sıkıntılarını canlı yayınlarda patlayacak kadar derin yaşayan biri üstelik. Nerden bakarsanız kendisine gelmesi, başka bir kadını fark etmesi ve bir de aşık olması öyle birkaç haftada olmaz.
Diğer tarafta güzelliği ve dişiliği alabildiğine ortaya serilen, altı çizilen eski manken, yeni şarkıcı bir kadın. Bu ikisi arasında en fazla beklenecek şey kadının adamı teselli etmesidir, ama birden patlayan mucizevi bir aşk değildir.
Peki ne oldu da bu aşk hayatımızın orta yerine oturdu? Terk eden Cecilia daha bu terk etmişliğin tadını bile çıkaramadan.

Üzgünüm aşka inancınızı zedeleyecek belki ama bu yaşanan aşk değil, kabaca yazılmış bir senaryonun üstünkörü çekilmiş filmi. Güçlü bir adamla ona tutulan güzel bir kadını anlatan bir masal yazılıyor ve oynanıyor. Hangimizin güzel, romantik masallara ihtiyacı yok ki? Ama en çok Fransa’nın bu aşk masalına ihtiyacı var. Bu kurmaca aşk öyküsü imajını “romantizmin ülkesi” üzerine yapılandırmış, Paris’i “aşkın başkenti” yapmış Fransa’nın kırılan gururunu tamir için işliyor. Cumhurbaşkanı bir kadın tarafından terk edildiği için gururu zedelenmiş, duyguları incinmiş Fransa’nın bu masala ihtiyacı var. Terk eden kadınla incinen gurur önce Fransa’ya sonra Sarkozy’ye ait. Bir ülkede Cumhurbaşkanı terk edildiyse, terk edilen aynı zamanda o cumhurbaşkanının ülkesidir. İşte o yüzden Sarkozy-Bruni aşkı Fransa üst politikası tarafından senaryosu yazılmış düzmece, kurmaca bir aşktır. Kırılan, bozulan bir şeylerin tamir edilmesi politikasıdır. Fransa terk edilemez, Fransa aşkın sahnesi olmaya devam eder. Fransızların buna ihtiyacı var, yalnız Fransızların mı? Hepimizin masallara, masalsı aşklara ihtiyacı var. Sarkozy-Bruni bu ihtiyaçlara karşılık geliyor. Abartıp kutsamanın hiçbir anlamı yok ne yazık ki.

Sipariş aşkların gerektiğinde devlet başkanının imajının bir parçası olmasını bizim siyaset ve iletişim yönetimi anlayışımızın kavraması zor. Onun için Fransa ile aramızdaki fark AB kriterleri içindeki karşılaştırmayla ortaya konamayacak bir fark.

Hepinize masalsı aşklar yaşayacağınız sağlıklı bir yıl diliyorum.

(Haberturk.com 01.01.2008)