Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Hakan Şükür Galatasaray'ın sırtındaki kambur mu?

Bir futbolcunun ayaklarıyla ağzı arasında bağ koparsa ayaklar iyi oynasa da ağızdan çıkan söz ayakları gölgeler. Hakan Şükür ne zaman konuşmaya başlasa beden dili kitaplarındaki basit bilgi gelir aklıma: Beyin aynı anda iki şeye birden odaklanamaz. Örneğin yalan söyleyen biri, söylediğine odaklanırsa bedeni ipucu verir. Başka şeye odaklanırsa ağzından çıkanı duymaz hale gelir.

Hakan Şükür Galatasaray TV’deki uzun söyleşisinde dosta üzülmelik, düşmana sevinmelik bir laf etmiş ve demiş ki: “Belki hak ettiğim ama hak ettiğimi göremediğim Galatasaray’da futbol hayatımı noktalayacağım.” Eminim “Noktala!” diye bağıran bir koro oluşmuştur ekran başında. Böyle durumlar için sevdiğim bir söz var: “Ölmeyen şöhret vaktinde ölmesini bilmektir.” Hakan’ın gitme vakti de çoktan gelip geçmiştir. Bu sonuca varmak için futbol analizi yapmam gerekmiyor. İletişim analizi yetiyor da artıyor.

Kimdir Hakan Şükür? Gol kralı. Çoğu zaman istikrarlı olmasa da iyi oyuncu. Yalnızca bu iki özellik adının marka olmasına, futbol camiasının genelinde taraftar bulmasına önemli gerekçeler sunabilirdi. Ama öyle olmadı. “Hakan Şükür” adı bugün yalnızca GS Store’larda forma üzerine yazılı isimden öteye bir değer kazanmadı.

Tekrar sormalı o zaman kimdir Hakan Şükür? Galatasaray’a geldiği günlerde ve sonrasında da çoğu zaman, inanılmaz golleri kaçıran adam. Arkasına bakmadan İtalya’ya gidip “Torinolu” imajı kazanan adam. Futbola tarikat gölgesini düşüren adam. Hatta denir ki İtalya’da başarılı olamayışının esas nedeni “hoca”sının İtalya’ya kadar uzanamayışı. Başka kimdir Hakan Şükür? Spora siyaseti bulaştıran adam. Galatasaray’daki gruplaşmaların (hem takımda hem de yönetimde) nedeni. Milli Takımda “takım” ruhuna fatiha okutup teknik direktörle takımda kimin gerçek patron olduğu yarışına giren adam olduğu bile söylenmedi mi? Ersun Yanal’ın Milli Takımdaki ömrünü kısaltan en önemli gerekçelerden biri değil mi? (Hoş, Yanal’ın da iletişim ve yönetim sorunları da az değildi.)

Eğer Galatasaray Hakan Şükür’e verdiği emeği, gösterdiği sabrı, harcadığı parayı bir başkasına verseydi Şükür’den aldıklarından fazlasını alırdı. Ona verilen medya desteği başka bir futbolcuya verilseydi bizim bile bir David Beckham’ımız olurdu.

Bir futbolcu, bir gol kralı düşünün ki oynadığı takımı çıkarınca geriye konuşulacak pek bir şeyi kalmıyor. Bugün üzerine isminin yazıldığı her nesneyi paraya çevirecek bir marka yaratamadıysa eğer, Hakan dönüp kendisine bakmalı. Futbolcu sahada topa hakim olabilir de olamayabilir de. Ancak çenesine hakim olamadığı sürece hak ettiği saygıyı göremeyeceği belli.
Hakan’a birileri demeli ki “sahip olduğun tek gerçek değer Galatasaray çatısıdır. Senin de kendine transfer ettiğin imaj Galatasaray imajıdır. O imajdan yoksun kalırsan geriye çok bir şey kalmaz.” Belki de bunu bildiği için bir türlü jübile kararı veremiyor olabilir. Özetle, Galatasaray tüm kötü zamanlarında Hakan’ın arkasındaki en büyük destek olmuştur ancak, Hakan Galatasaray’ın sırtındaki kambur olmamış mıdır?

AKLIMDA KALAN
Sabah gazetesindeki yazılarımın dikkatli okurları “Aklımda Kalan” köşesini yeniden eklememi istiyorlar. Ben de ekliyorum işte.
-Mehmet Ağar’ın veda konuşması: Ağar, DP kongresindeki veda konuşmasında seçimlerdeki yenilgisini “e-muhtıra”ya bağlamış. Eğer bir seçim başarısızlığı bu şekilde açıklanabiliyorsa, özeleştiri yerine suçlu başkaları oluyorsa, bu muhalefet anlayışına AKP’nin %47 oy oranı az bile olmuş.

(Haberturk.com 08.01.2008)