Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

E-muhtıra efsanesi çöktü

Bir şehir efsanesi daha çöktü. 23 Temmuz sabahından itibaren ortalıkta % 46.6’yı açıklamak için iki efsane dolaşmaya başlamıştı.

Birincisi; “27 Nisan’da askerin yayınladığı e-muhtıra nedeniyle AKP %46.6 oldu.”

İkincisi; “Cumhurbaşkanlığı sürecinde Parlamento'ya girmeyen muhalefeti seçmen cezalandırdı.”

İki efsaneye de 22 Temmuz ertesinden beri gülüp geçtim. Gülüp geçmekle kalmadım AKP’lilere, muhalefete, askere, kamuoyuna bu gerekçelerin rasyonel bir açıklamasının olamayacağını rasyonel nedenlerle anlatmaya çalıştım.

Elbette e-muhtıra zamanlama olarak doğru değildi. Elbette içeriği en kötü şekilde kaleme alınmış muhtıraydı. Yine de bu milletin ordu konuştu diye oyunun yönünü değiştirdiğini söylemek millete buradan değil de Fransa’dan ya da hocanın yaşadığı ABD eyaletinden bakmaktı. Rasyonel değildi.

Muhalefetin Parlamento’ya girmemesi de parlamenter sistemde muhalefete verilen bir haktı.

Anlatmaya çalıştım. Olmadı. Yazdım, olmadı. Ekrandan söyleyince inandırıcılığı artar belki diye (oysa hep tersine inanan biriyken) ekranlardan defalarca söyledim, olmadı.

Dün ilk efsane çöktü. Kanal 1'in A&G Araştırma sonuçları açıklandı. Güvenilirliği yüksek (+-2).

E-muhtıra’nın seçim sonuçlarına, AKP oylarına etkisi %4 civarında. Üstelik bu rakam deneklerden çoklu yanıt istendiği için gerçekte çok daha düşük bir orana denk geliyor. Araştırma seçimin hemen ertesinde yapılsaydı daha da düşük çıkacağından eminim. Yani efsane yayılmadan önce.

Seçim sonuçlarını açıklamaya yönelik bu iki efsaneyi yayan iki grup vardı: AKP teşkilâtı ve liberal aydın denen kesimin önemli bir kısmı. Onların da liberallikleri alıp başını gidince “Aydın”lıklarının ne kadar taraflı olduğu ortaya çıktı.

Hem AKP içindeki milli görüşçüler hem de bir kısım liberaller için TSK’yı her fırsatta eleştirmek için bulunmaz fırsattı bu sonuç.

Üstelik bu efsaneleri yaymak AKP’nin muhalefetle çelik-çomak oyunuydu yine. Sözde bir bahaneyi ortaya atacaksın ki muhalefet esas gerekçeler yerine buna sığınsın. Dön baba dönelim.

İşin en acı tarafı ise başta Mehmet Ağar olmak üzere (kendi gitti adı kaldı yadigâr) muhalefetin buna inanmış olmasıydı.

Elbette başarısız olunca günah keçisi aramak daha kolay. Başını kuma gömmek de öyle. “Ben nerede yanlış yaptım?” demek zor. Bu soruyu sorunca cevaplarının altında kalmayı göze almak gerek.

Diğer efsane de çökecek. Aslında çöktü de şimdi bunu, kime, nasıl anlatacaksın?

AKLIMDA KALAN

Türkiye Ekonomi Bankası (TEB)’in “Molalı Kredi” reklamları: Engin Günaydın’ı pek sevmem. Avrupa Yakası’nda, tiyatroda, reklamda hep aynı kişiyi, “Burhan”ı görmekten sıkıldım. Ama TEB’in “Molalı Kredi”yi anlatmak için yakaladığı konsepti çok başarılı buldum. Özellikle sıkça duyduğumuz uçak yolcularından birinin “Bu uçak mola verecek mi” sorması esprisinden yola çıkarak hazırlanan reklam filmi hedefi tam 12’den vuruyor. TEB’in imkansız bir durumu, nasıl imkanlı hale getirdiğini anlatırken kullandığı dil, banka kredisi reklamlarına hakim olan “Sıradan dil”in dışına çıkılabileceğini gösteriyor.

(Haberturk.com 18.01.2008)