Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

'Ahlaksız Batı'nın çıplak 'First Lady'si

Carla Bruni’nin siyah çizmeli çıplak fotoğrafını görmüş müydünüz? Yok, öyle Monica Belluci fotoğraflarına methiyeler düzen Ertuğrul Özkök’vari bir yazı yazmayacağım. İstesem de yazamam.

Bruni’nin fotoğrafına bakarken altındaki yazı zihnime çerçeve çiziyor: Çıplak first lady. Fotoğraf altı yazılar fotoğrafı nasıl göreceğinizi belirler. Ne görüyorsanız o değil, ne okuyorsanız onu görürsünüz.

Başbakan Erdoğan da bu fotoğrafa “çıplak first lady” yazısından bakmış olmalı. Üstelik Başbakan bakarken de düşünmüş olmalı ki “ First leydi uzanmış sere serpe yatıyor, olacak iş mi” diyerek ilk bulduğu kürsüden haykırmış: “Batının ahlaksızlığını aldık!”

Dönüp bakıyorum bizim leydilere saçlarının teli bile görünmüyor. Carla kadar cüretkâr yatan modelimiz de yok. Ne Hande Ataizi’nin at üzerindeki çıplak fotoğrafı, ne Deniz Seki’nin yerinden fırlayıp her an kafamıza çarpacak dekoltesinde yok öylesi.

“Batı ahlaksızlığı”dan söz edenlerin zihinlerinin bir yerinde “doğu ahlaklılığı” diye bir yargı mutlaka vardır. Hangi doğu diye sözü uzatmaya gerek yok.

Başbakan Erdoğan Fransa’nın “imkansız first lady”sinin sere serpe, anadan üryan yatışına bozulup Batı ahlaksızlığından dem vurmuşsa merak etmesin o fotoğrafa ondan daha çok bozulan var: Sarkozy’nin kendisi.

Baştan beri diyorum ki Sarkozy-Bruni sahneye konan abartılı bir oyun. Hatta senaristini de tanırsınız, Mesut Yılmaz’a tarihin en kötü ikinci seçim kampanyasını yapan Seguela. (Tarihin en kötü seçim kampanyası şerefi Demokrat Parti-Ali Taran’a ait olduğu için.)

Sarkozy’yi düşünün. Yanında dünya güzeli bir kadın. Fotoğrafları iç geçirtiyor erkeklere. Bruni’nin anadan üryan haline bakıp Sarkozy’nin yerinde olmak isterken onlar… Kamera önü oynaşmalarını saymazsak muhtemeldir ki, Sarkozy first lady’sine dokunamıyor bile.

NIKE’DAN GERİ ADIM

Nike bir açıklama göndermiş. Orjinali “Annenin verdiklerini çalkala” olan ve Türkiye’de “Yaradanın verdiklerini çalkala”ya dönüştürülen kampanyayı uygulamaya koymaktan vazgeçmişler.

İyi, güzel de, bu kadar ortada duran, bu kadar bağıran bir hatayı Nike’a yaptıran kim? Dev bir markanın Türkiye’de başına buyruk bırakılması ilginç değil mi? Hem de küresel markaların “glokal kampanyalar” konusunda kılı kırk yardığı bir dönemde…

Nike, Türkiye’de korunaksız ve her akla gelenin yapıldığı bir yap-boz markası mı oldu yoksa?

(Haberturk.com 26.01.2008)