Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Ben var ya bu Fehmi Koru'ya...

Hayranım. Gerçekten ama gerçekten ben Fehmi Koru’ya hayranım.
Yok öyle karizmasına falan değil. 'Karizması mı var?' diyeceksiniz. Bugüne bugün Cumhurbaşkanı Gül bile tüm zamanların en yakışıklı adamı George Clooney’e benzetildikten sonra.. Bu ülkede artık olmaz denen her şey olur.
Fehmi Bey'e gerçekten hayranım. Köşk’ü komşu kapısı yapıp, devletin tepelerine “n’aber? Bugün neler yaptın bensiz,seni hayırsız?” diyebilecek kadar (kim bilir belki makas da alıyordur yanaktan) yakınlığına hayran değilim.
İstesem de beceremem. Oldum olası kaybedenler kazananlardan daha şirin görünmüştür gözüme.
Fehmi Bey'i Sky Türk’te izledim geçen akşam.
Neler söyledi neler…Ağzım açık kaldı dinlerken.
%47’yi başarı olarak görmeyi doğru bulmuyormuş. AKP (O Ak Parti diyor elbette) 22 Temmuz’un muhalefet ortamında çok daha fazla oy alabilirmiş. Ki bu noktada kendisine sonuna kadar katılıyorum.
Laiklik katı bir şekilde yorumlanıyormuş bu ülkede. Baksaymışız ya Sarkozy’nin piskopos olmasına. (Sanki bu aralar Sarkozy ne yaptığını biliyor da.)
Laikliğin “Yere (dünyaya) ait olanı yere ait kurallar belirler” temel kuralının unutulduğu ülke sanki burası değil. Devletin içinde Diyanet İşleri Başkanlığı sanki başka ülkede.
Sanki zorunlu din dersleri de başka ülkede.
Yine de laiklik katıymış. Laiklik süzgeç gibi delik deşik ama o fark etmemiş anlaşılan.
Laiklik yeniden yorumlanmalıymış. Yeniden yorumlanırsa şeriat gelmezmiş.
“Şeriat gelir” diyenler (Yani onlara göre, biz “laikçi”lere paranoyak diyor dolaylı yoldan) bunu kanıtlamak zorundaymış.
Tuhaflığın sınırı yok belli. İddia edenin değil de iddiaya konu olanın kanıtlaması gibi saçma sapan bir durum.
Ben diyorum ki “Sen hırsızsın.” Adam diyor ki “Değilim.” Ben de diyorum ki “Öyleyse hırsız olmadığını kanıtla.”
Bu nasıl bir iş.
İddiaları kanıtlamak “laikçi”lere, atı alıp Üsküdar’ı geçmek Koru’culara.
Daha neler söyledi neler..
Türban konusu neden durup dururken açıldı bilmiyormuş.
Fehmi Bey madem siz de bilmiyorsunuz, Köşk’te yemek muhabbetinde Kayseri mantısının kilo yaptığını mı konuşuyorsunuz?
Bitmedi. Avrupa’da türban üniversitelerde serbestmiş. Bizde neden değilmiş. Doğru ya Avrupa’da irtica bir tehdit olmuş da biz uyumuşuz. Ya da Avrupa’da türbanı takan Avrupalı varmış da bizim haberimiz olmamış.
Hele bir saptaması var ki akıllara durgunluk. Demagojinin “top on” (siz tapon okuyun) sıralamasında liste başı olur. Atatürk kadınların kıyafetine dokunmuş muymuş da biz dokunuyormuşuz. Tamam Atatürk’ü anlamaya çalışmak Fehmi Bey’in içinden gelmiyor olabilir ama her aklına geleni söylemek de bir cesaret işi nitekim.
Her zaman şu muhafazakârların ve İslamcıların demagojiyi ve hayalciliği tek ellerinde bulundurmalarına gıpta etmişimdir.
Söyledikleri hiçbir şeyi kanıtlamak zorunda olmamaları lüksü de onlarda. Kıskançlık uyandırıcı.
Ama ben var ya Fehmi Koru’ya hayranım.
O kadar üstün körü düşünceleri ciddi ciddi ortaya at. Bir orta oyununda aktör olmak yerine devletin zirveleriyle kanka ol. Büyük iş.
Bu nasıl bir beceri? Hayranım.

NEDEN TÜRBAN YAZMIYORMUŞUM?

Herkes türban yazarken ben neden yazmıyormuşum.
Birincisi bu kadar itici bir konuda yazmak içimden gelmiyor.
İkincisi türbana karşı görüş belirten çok bilmiş edalı, ezber cümleli hep aynı kadınları her ekranda görüşümde içim kararıyor. Onlar konuştukça türban neden yükseliyor anlıyor insan.
Üçüncüsü bir ülke düşünün Başbakanı rektörlere “Sen ne karışıyorsun?” diye azar çalıyor, Anayasa Komisyonu Başkanı “İsterlerse amuda kalksınlar” umursamazlığı içinde, Genel Başkan Yardımcısı öğretim üyelerine kapıyı gösteriyor.
Türbanın yükseldiği yerde bilime bakış yerlerde sürünüyor.
Nesini yazacağım?

AKLIMDA KALAN

Bizim Sarkozy ile Carla’nın evlenişi: “Hani bir erkeğin ve bir ülkenin imajı için sahnelenen oyundu bu ilişki? Bak değilmiş, evlendiler işte” diyor arkadaşlarım. Ben de “of of” çekiyorum. Seguela’nın yönettiği oyunda ikinci perdeye geçiyoruz hep birlikte. Dünya kamuoyu bu ikiliyi sevdi, üstelik bir daha ayrılırsa Sarkozy ne duruma düşecek? Bu oyun bir süre daha sürecek. Ne kadar olduğunu da Fransa’da sözü edilen reformlar belirleyecek.

(Haberturk.com 04.02.2008)