Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Çok eşlilik dinen caizse bence sakıncası yok

Laik bir ülkede dini simgelere karşı çıkmak için yola çıkanlar kendilerini, Kuran ayetlerinden söz ederken buldular.

Olabilir. Ama durum, Prof. Süleyman Ateş’in “Çok eşlilik dinen caizdir” demesiyle başka bir hal aldı.

Prof. Ateş’in sözlerine şaşıranlar oldu, ben de onlara şaşırdım.

Kızanlar oldu, ben de onlara kızdım.

Bu arkadaşlar göğe ait olanı yere ait olana karıştırmaya başlayınca bir yerde durmak diye bir şey olmadığını nasıl unuturlar? Dinin bütüncül bir yaşam tarzı dayattığını nasıl unuturlar?

Süleyman Bey “Çok eşlilik dinen caizdir” deyince, gazetelerimizden biri sorma gereği duymuş: “Peki birisi ‘dini inancım gereği dört eşle birden evleneceğim’ derse ne olacak?”

Günaydın!!!

Günaydın son dakikada “üniversitede türbana özgürlük” listelerine imza atmaktan vazgeçen “neoliber”lerim.

Asıl sizin “Ne olacak?” sorunuza benden de bir "Eee, ne olacak?” Elbette birisi çıkıp dini inancım gereği dört eşle birden evleneceğim diyecek.

Kadınların saçını gizlemede inanç özgürlüğü varsa, erkeklerin çok kadınla evlenme istediğinde de inanç özgürlüğü olacak.

“Türbana özgürlük” demenin artalanında “Çok eşlilik dinen caizdir” anlayışı yok mu? Yalnızca türbanla başlayıp türbanla biten bir din var da bizim mi haberimiz yok?

Dahası özel alan dışında türbana özgürlüğe karşı olan bana, çok eşliliği savunmak da düştü iyi mi? Maalesef oldum olası tutarlılığın meziyet olduğuna inanırım. “Saçını ört” inanç özgürlüğü olsun, “Canının çektiğine nikah kıy” inanç özgürlüğü olmasın. O zaman nereye baksan tutarsızlık olmaz mı?

Türban inanç özgürlüğünün bir parçasıysa, çok eşlilik de aynı özgürlüğün bir parçasıdır. (Aynı hakkın kadınlara da tanınması fena mı olur?)

Hele bir erkekler için “Çok eşlilik dinen caizdir” maddesi Medeni Kanun'a girsin. Buna kadınları da dahil eden bir hoca buluruz nasılsa.

Türbanlı türbansız tüm kadınlar “Kızları da alın askere” şarkısını bırakıp “Kızlar da alsın çok kere” saflarında birleşmeliyiz. Acilen.

Alınacak eşlerin fotoğraflı tariflerinin Anayasa'ya girmesine de taraftarım. Kadınların alacağı erkekler, erkeklerin alacağı kadınlar ek maddeler halinde yer alsın mutlaka. Ama lütfen, lütfen benim alacağım, pardon kadınların alacağı erkekler tarifine George Clooney mutlaka konsun.

Hele bir yasa çıksın. Dikmen Vadisinin iki yakasında yükselen binalarda yaşayan ikinci, üçüncü, dördüncü ve hatta “saatlik” eşler de özgürleşsin. Sonra kim kaç adım arayla arkadan yürüyecek maddesini de Anayasa’ya koydurmanın yollarına bakarız. (Onun için boydan fotoğraf gerekecek tabii.) Aksi halde kadınlar arasında mutlaka hır çıkar şimdiden söylüyorum.

Yasa çıksın da, sevgiliyle birlikte fotoğraf riski, gizli kamera riski olmasın diye ayrı ayrı binaya girmelerin sonu gelsin. Adamlara da yazık.

Hatırlarsanız bir AKP milletvekili karısıyla yaşadığı evin tam karşısındaki binada da sevgilisine ya da bilmem kaçıncı eşine ev tutmuştu, tam da Vadide yine. Daha neler var, neler…

Bu yasa çıksın Dikmen Vadisinin iki yanında tam bir şenlik olacak göreceksiniz. Neden Vadinin etrafında toplaşmışlar derseniz, yok canım manzara görmek umurları değil, Meclis iki dakikalık mesafe ondan. Karısı “Neredesin?” dese adam “Meclis’te” dese günah olmaz, o kadar yakın.

Görseniz ne manzaralar.. Karısı türbanlıysa sevgili (pardon bilmem kaçıncı eş) mutlaka türbansız. Karısı esmerse sevgili sarışın. Karısı çalışmıyorsa sevgili hiç değilse bir yerde telefona bakıyor.

Ben bu dört eş caiz durumunu çok tuttum bilesiniz.

Özetle, sandılar ki türbana karşı çıkanların kadınların başörtüsüyle sorunları var. Karşı çıkmanın türbanın irticanın önünü açan bir tıpa oluşuyla ilgisini anlamadılar.

Dolayısıyla “Çok eşlilik dinen caizdir, kadınlara da erkeklere de” demek cinsel ihtiyaçlara yanıt vereceğinden, daha hayırlı da bir iş olur kanımca…

AKLIMDA KALAN

NTV’nin durumunun Aysun Kayacı’ya kalması: Ağır takılmaktan havada asılı kalan, havada asılı kaldığı için bir yere tutunamayan NTV’nin durumu light kanal olmaktan komalık bir kanal olmaya doğru hızla yol alıyor. Müjde Ar’ın sevimli fütursuzluğunu Çiğdem Anat’ın ağır abla tavrıyla, Aysun Kayacı tın tınlığını Pınar Kür entelektüelliğiyle destekleyelim derken, NTV Aysun Kayacı’nın ağzından çıkacak laflara kendini teslim etmiş görünüyor. Kızcağızın her hafta bacaklarını göstermek için masanın en kıyısında oturup, sandalye-masa arası manevralarına değil ama “Ne söylesem de, NTV'de ben de konuşulsam?” telaşına üzülüyorum. Bu durum yöneticilerini keyiften dört köşe yapıyor olabilir. Ama iki arada bir derede kalmak markalar için pek makbul değildir. Ya öyle bir kanal olacaksın ya da başka türlü.

(Haberturk.com 12.02.2008)