Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Mahalle kabadayısı deyip geçmemek lazım

Gerçekten de mahalle kabadayısı deyip geçmemek lazım. Nerden bakarsanız bu ülkede %47 oyu var. Başbakan Erdoğan’ı şirin gösteren “Kasımpaşalılık ruhu” sonuçta gelip mahalle kabadayısına dayanmıyor mu?
Mahalle kabadayısı bu ülkede önemli şeydir. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz önemli karşılıklara denk gelir.
Org. Büyükanıt’ın “Ben mahalle kabadayısı değilim” dediğini ilk duyduğumda hemen hangi bağlamda söylediğine baktım.
Serde hocalık var ya öyle her haber başlığını gerçekmiş muamelesi yapmıyorum.
Kim demiş, nerede demiş, hangi ruh halinde söylemiş, o cümlenin öncesinde ne varmış, sonrasında ne varmış önce onlara bakıp sonra kafamda bir yere koyuyorum.
Meşakkatli iş ama sonuçta medyaya zerre güvenmeyen bir hocayım ya, rahat huzur yok.
Her haber saati, yukarıdaki soruların yanıtları peşinde dolaşıp duruyor, kendi haberimi yapıyorum. Sonuçta yorgun düşüyorum o ayrı.
“Flaş… Flaş… Flaş… Org. Büyükanıt ‘Ben mahalle kabadayısı değilim’ dedi” cümlesini okur okumaz nerede dediğine baktım. Neden dediği belliydi.
Terörizmle Mücadele Sempozyumunun açılış konuşmasında demişse yazılı metinden okumuştur. Öyleyse planlıdır ve bir amaca hizmet eder.
Yok, eğer ayak üstü bir muhabbette gazetecilere söylemişse tamamen şahsidir ya da duygusaldır. Çünkü ayaküstü söylenen sözler nadiren planlıdır. O da hemen anlaşılır.
Ayaküstü bir sohbette söylemiş Sayın Büyükanıt bu sözleri. Vardığım sonuç; duygusal bir açıklama.
Bu ülkede “ben mahalle kabadayısı değilim” cümlesi planlı olarak söylenemez zaten. Bu sözleri duyan çoğu insanın içinden “keşke olsaydın” diye geçer çoğunlukla.
Çünkü mahalle kabadayısı bu ülkede iyi bir şeydir. Korkulan, çekinilen ama yaptığı yanlışlar da mazur görülen insanlardır kabadayılar. Zaten onlara güç veren de mahallenin bu mazur görme halidir.
Sağ omuzları hafif düşerek, tespih sallayarak, ayakkabılarının arkasına basıp, bıyık sıvazlayarak sokak başında göründüler mi (eskidendi, çok eskiden…) mahalleli tırsarak da olsa kendini güvende hissederdi.
Hepimizin hafızasında mahalle kabadayısı imajı vardır. En sevimlilerinden biri Tuzsuz Deli Bekir’dir. Hacivat ile Karagöz’den. Bir elinde içki şişesi, bir elinde bıçağı vardır. Olaylar sarpa sardığında gölge oyununda perdede belirir ve tüm olayları kaba kuvvetle çözer.
Sevimli kabadayılardan diğeri 7 Kocalı Hürmüz’ün kocalarından biridir. “Heyyyt var mı lan bana yan bakan?” repliğiyle sahneye fırladı mı, korku yerine gülümseme belirir seyircilerin yüzünde.
Gerçek hayatta da sempatiyle anılan kabadayılar vardır. Kadırgalı Kör Emin mesela. Ya da Topal Tevfik ya da Arap Dilaver…Biraz korku, biraz sevgi, biraz saygı…
Onun için Org. Büyükanıt “Ben mahalle kabadayısı değilim” dediğinde toplumsal hafızadaki kabadayılığın yerini hiç düşünmemiştir. Tamamen duygusaldır. İçinden öyle geldiği için söylemiştir.
Duygusal olmakta haksız mıdır peki? Bunca olup bitene bakınca haklıdır.
Planlı bir konuşmada neden bu söz söylenmez peki? “Keşke olsaydın” cümlesinin zihinlerde belirmesini kimse istemez de ondan.

AKLIMDA KALAN

Fenerbahçeli Alex’in sözleri: Fenerli futbolcu Brezilya radyosuna Sevilla’yı elemeleriyle ilgili olarak “Bizi küçük görmenin bedelini ödediler” demiş. Bu söz aklımda kalmakla kalmadı. Türkiye’nin yakın tarihinin bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçmesine neden oldu. Unutmayın ki düşmanlarınızın sizi yenmeye en yakın oldukları zaman onları küçük görmeye başladığınız andır.

(Haberturk.com 12.03.2008)