Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Velev ki kapatılmadı...

Star Gazetesinin AKP’yi kapatma davasıyla ilgili başlığı anlamlıydı: Velev ki Kapattın.
Başbakan Erdoğan’ın “Velev ki türban bir siyasi simge” sözlerine hoş bir gönderme.
Ben ise tam tersini söyleyeceğim: Velev ki AKP kapatılmadı. AKP için her şey eskisi gibi olur mu?
Önce herkesin ortak kanısının adalete güvenmek olmasının gerekliliği akılda tutulmalı.
Aynı zamanda herkesin ortak kanısı herhangi bir siyasi partinin Anayasa’ya ve Siyasi Partiler Kanunu'na uymasının gerekliliğine inanmak da olmalı.
Dolayısıyla paniğe de gerek olmamalı.
“Kapatılır” diyenler önce geçmişte kapatılanlara bakıyorlar. Sonra da Anayasa Mahkemesi’nin önceki Cumhurbaşkanı Sezer tarafından atadığı üyelerin sayısal üstünlüğünden dem vuruyorlar.
Bir mahkeme düşünün ki kararlarında adil olmasıyla ilgili kanı, üyelerini kimin atadığını ortaya koyarak ima ediliyor.
Gerçekte ise Anayasa Mahkemesi'nde bir tarafın sayısal üstünlüğü diye bir şey yok. Şimdiki aklı olsa Sezer bazı atamaları yapmayabilirmiş, hukuk kulislerinde öyle deniyor.
Gerekçesi ne olursa olsun milli iradeyle, yargıyı karşı karşıyaymış gibi göstermek demokrasiye yapılan en büyük ayıp aslında.
Bu dava güçler ayrılığının, dolayısıyla da demokrasinin en somut göstergelerinden birisidir.
Yargıya güvenmeden demokrasi nasıl ayakta kalabilir?
Yapılacaklar bellidir. Aleyhinizde dava açılması istemi kabul edilirse ve haklılığınıza inanıyorsanız duygusal değil, hukuki savunma getirmelisiniz.
Bilmelisiniz ki bu davada muhatabınız yalnızca Anayasa Mahkemesi olmayacak, kamuoyunun kendisi olacak.
Kamuoyu da kendi mahkemesini kurup tüm tarafları yargılayacak.
Öyle olduğu için de bu dava karşısında AKP’nin yürüteceği yeni stratejilerin yaşamsal önemi var.
Çünkü bundan sonra yapacağı her icraat “Anayasa’ya ve laikliğe karşı tehdit” oluşturduğu algısından geçecek.
Tüm toplum kesimlerini AKP’de buluşturan, “Erdoğan da partisi de değişti (ya da dönüştü)” imajıydı. AKP’yi %47’ye taşıyan da bu algıydı.
“Durmak yok yola devam” sloganı da değişim ve dönüşüm imajının taşıyıcısıydı. Şimdi bu sloganın tam tersine, durup düşünmek zamanı.
Velev ki AKP kapatılmadı…
“Rejime karşı tehdit” suçlaması partide ve partinin kamuoyuyla ilişkilerinde çok şeyi değiştirecek.
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

AKLIMDA KALAN

1. Erkan Mumcu’nun “hayat öpücüğü” tanımlaması: AKP’nin kapatılması davası için Mumcu “Bu dava solunum cihazına bağlanan AKP’ye hayat öpücüğü oldu” demiş. Mumcu’nun ülke yönetimiyle ilgili bir çok saptamasına katılırım. Ancak bir kısmının çözüm yolları konusunda kendisiyle anlaşamayız. Bu kez saptamasına katılmadım. Henüz AKP’yi solunum cihazına bağlanmasını gerektiren bir durum yoktu. Hayat öpücüğü demek için erkendi. Elbette “check up” yaptırmasını gerektirecek emareler vardı ama o kadar. Dolayısıyla AKP’yi kapatma davası bir hayat öpücüğü değil olsa olsa ateşli bir aşk öpücüğüdür.

2. AKP davasına karşı ABD’nin tutumu: Ülkemiz medyası ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün açıklamasının “Bütün ilgili tarafların demokratik kurumlara ve hukukun üstünlüğüne saygı göstermesi gerekiyor” kısmını görmezden geliyor. Demokratik kurumlardan yalnızca siyasi partileri anlamakla yetiniyorlar. Oysa açıklama yasama, yürütme ve yargı erklerini ayakta tutan tüm kurumları kapsıyor. Yargıya ve hukuka saygı gösterilmesinin altı çiziliyor. Çoğu kimsenin aksine ben, ABD bu davada AKP’ye mesafeli duruyor gibi bir izlenim edindim açıklamadan. ABD’nin tavrı önemli olmalı mı? Olmamalı elbette.

(Haberturk.com 13.03.2008)